Prijevod od "vragom" na Turski


Kako koristiti "vragom" u rečenici:

Bez gramatike cijeli ljuti okršaj mog'o bi poć' s vragom.
İyi gramer olmasa dünyada hiçbir şey mantıklı olmazdı.
Proglašene ste krivima za vještičarenje i združivanje s vragom.
Hepiniz büyücülük ve iblisle iş yapmaktan suçlu bulundunuz.
Bi li htio sklopiti dogovor s vragom?
Şeytan ile anlaşma yapmaya hazır mısın?
Zvala ga je vragom i zazivala u pomoć, ali nije mi se činilo da je htjela da je se spasi.
Ona şeytan diyor, yardım için adeta inliyordu, ama bana pek kurtarılmak istiyormuş gibi gelmedi.
Čovjek koji je ovu knjigu napisao, napisao ju je u suradnji s vragom, i gorio zbog toga.
Bu kitabı yazan adam Şeytan'la işbirliği yaptı. Ve bunun için yakıldı.
Znas, mislis da ce susret sa Vragom biti dovoljno zanimljiv, ali ne, svi ljudi zele znati o Njemu.
Bilirsin, şeytanla tanışmak yeterince ilginç olmalı, fakat hayır, bütün herkes onu tanımak istiyor.
Priča se da je sklopio ugovor s vragom da živi vječno... ali zaboravio je tražiti vječnu mladost.
Derler ki sonsuz yaşamak için şeytanla bir anlaşma yapmış... ama ebedi gençlik için sormayı unutmuş,
Željeli bismo čuti više o Volgudovom ugovoru s vragom.
Şu Volgud'un şeytanla anlaşmasını biraz daha anlatır mısın,
Jesi li sigurna da ne radiš dogovor sa vragom koji nećeš moći isplatiti?
Kıçının para etmeyeceğine dair şeytanla bir anlaşma yapmadığından emin misin?
Pa, to razmotrite sa vragom kada naletite na njega.
O zaman iblisle karşılaştığında arkadaş olursun.
I nisam mogao podnijeti da te izgubim tako da sam sklopio savez s vragom.
Sevdim. Ve seni kaybetmeye dayanamazdım o yüzden şeytanla bir anlaşma yaptım.
Da si se usprotivio korupciji umjesto nagodio s vragom.
Şeytanla anlaşmaya çalışmak yerine yozlaşmaya karşı gelseydin.
Bila je savršena prilika da prouči simptome opsjednutosti vragom.
İnsan bedenine şeytani ruh girmesinin psikolojik belirtileri üzerine yapılacak çalışmalar için harika bir şans durumundaydı.
Upravo sam napravila ugovor... sa vragom.
Şeytanla daha yeni bir anlaşma yaptım.
Ova žena ovdje je optužena za druženje s vragom.
Bu kadın şeytana eş olmakla suçlanıyor.
Kada bi se ove žene suočile sa samim Vragom, licem u lice, on bi bio glina u njihovim rukama.
Eğer bu kadınlar şeytanın kendisiyle yüzleşirlerse onunla ellerindeki bir oyuncak gibi oynarlar.
Meni se čini da ako feštaš sa vragom, Bog ti neće pomoći.
Görünüşe göre, şeytanla parti yapana, Tanrı asla yardım etmiyor.
Postigao sam dogovor sa vragom po imenu Maxine Seagrave.
"Ben de Maxine Seagrave adında bir şeytanla anlaşma yaptım."
Nakon onoga što si učinila Seanu, dogovorio bih se sa samim vragom, samo da vidim kako patiš.
Senin Sean'a yaptığın şeyden sonra acı çektiğini görebilmek için şeytanın ta kendisiyle bile anlaşma yapabilirim.
Misli li još netko da to zvuči kao dogovor s vragom?
Bunun şeytanla anlaşma yapmak gibi bir şey olduğunu düşünen başka biri daha var mı?
Lokalni svećenik je rekao kako je navodni predvodnik, Damien Echols, citiram "napravio pakt sa vragom i da će ići u pakao".
Yerel bir bakan, liderleri olduğu düşünülen Damien Echols'ın şeytanla anlaşma yaptığını ve cehenneme gideceğini söylüyor.
Ja ću biti u Paklu, i jebati se s Vragom.
Ben cehennemde şeytanla üçlü grup seks yapacağım.
Ubij demona danas, suoči se s vragom sutra.
İfriti bugün öldürelim de, şeytanı yarın hallederiz.
Još ne shvaćam kakve veze ova lutka ima s vragom.
Bu oyuncağın sözde iblisle ne alakası var hâlâ anlamıyorum.
Djecak u Miranda dobio verziji... u kosulju s vragom na njega, rekao nesto o tome da je vruce.
Miranda'nın rüyasındaki oğlan. Üzerinde şeytanlı tişört varmış. Havalı olmakla ilgili bir şeyler söylüyormuş.
Mislim kako je lakše dogovoriti se s vragom ako ti ne plaćaš ceh.
Bedelini sen ödemeyince şeytanla anlaşma yapmak kolay sanırım.
Kako bi svjedočio ishodu vašeg cjenkanja s vragom.
Şeytanla pazarlığınızın sonucuna tanıklık etmek için.
Plesala sam s vragom, i svidjelo mi se.
Şeytanla dans ettim ama çok hoşuma gitti.
Možete objesiti s vragom, a prije ili kasnije ćeš morati platiti.
Şeytanla takılırsan eninde sonunda bedelini ödemek zorunda kalırsın.
Kada zaspim, moja duša izlazi iz mene, a moje tjelo pleše golo sa vragom.
Uyurken ruhum bedenimden ayrılıp Şeytanla çıplak dans ediyor.
Jonas i Mercy sklopili su savez s vragom u obliku Crnog Phillipa.
Kara Phillip'in suretine bürünen şeytanla anlaşma yapmışlar.
Ti bi ga vidjeti razgovara sam sa sobom, ljut, ali on bi inzistirati da je razgovarao s vragom.
Sinirli bir şekilde kendi kendine konuştuğunu görürdün ama Şeytan'la konuştuğunu iddia ederdi.
U redu, nije Scott e razgovarati o bilo što drugo osim šaha i vragom?
Tamam, Scott E hiç satranç ve Şeytan dışında başka bir şeyden konuşur muydu?
Sa Tamom na slobodi i Vragom za kormilom Pakla, pa, nekako je svaki demon/ica/it sam za sebe.
Karanlık dışarıda ve şeytan cehennemi yönetirken her şeytan kendisi için çalışıyor.
Očito, sretni su da posluju s vragom a nas da ostave bez penija.
Görünüşe göre şirket, şeytanla anlaşıp bizi parasız bırakmak için pek hevesli.
0.98571395874023s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?