"Şeytanın en iyi numarası, insanları varolmadığına inandırmaktı."
"Vragov je najbolji trik što je uvjerio ljude da ne postoji."
Öz kardeşinin yerine seçtiğin şeytanın adı neydi?
Kako se zvao demon kojeg si izabrao ispred svog brata?
Şeytanın ailemi parçaladığını izledim ve sürekli bunun bir kutlama olduğundan bahsediyordu.
Što? Promatrala sam kako demon masakrira moje roditelje, a cijelo vrijeme je govorio kako proslavlja.
Kahrolası bir şeytanın onun bedeni ile dolaştığını biliyorum ve güven bana bunu ödeyeceksin.
Znam da tvoj jebeni demon paradira njegovim tijelom, i vjeruj mi da ćeš platiti za to.
Seni şeytanın avucundan çekip çıkarması gerekse bile.
lako će Bogu biti teško iščupati te iz đavoljeg zagrljaja.
Bu şeytanın, insanlarımı soyup öldürmemesi için o silahları çalmayacağım.
Neću krasti oružje za tog vraga da bi on ponovno pljačkao i ubijao moj narod.
O Şeytanın evladını mahkemede bir yerde görebiliyor musun?
Vidite li tog đavoljeg sina u sudnici?
Sense arkadaşım, şeytanın kendisiyle dans etmektesin!
A ti, prijatelju, plešeš sa đavolom.
O gün, orada toprağa gömülen şey şeytanın tohumundan başka bir şey değildi.
Jer ono što je zakopano tog dana... bilo je sjeme zla.
Her zaman şeytanın neye benzediğini merak etmişimdir.
Uvek me je zanimalo, kako izgleda đavo?
Frenleri ve tekerlekleri şeytanın arabası gibi sesler çıkarıyor.
Ti kotači klikću i zuje... kao da dolaze iz samog pakla!
Bu trajedinin gerçekten şeytanın işi olduğuna inanıyor muyum?
Da li stvarno vjerujem da je ova tragedija vražje djelo?
2 ay önce şeytanın kapısını açtığımızda tüm kasaba birden Margaritaville mi dönüştü?
Mi otvorimo đavolju kapiju prije 2 mjeseca i odjednom ovdje svi polude.
Kaç şeytanın çıktığı ile ilgili kesin bir bulgu yok ama bir ordu çıktı, yüzlerce.
Ne zna se točno koliko je demona izašlo, ali broj se mjeri u stotinama -- cijela vojska.
Ben de şeytanın içeceklerinden birazını daha atayım.
Imam još demonskog soka, da bacim.
Sarı gözlü şeytanın seninle ilgili büyük planları vardı Sam.
Žutooki ima velike planove za tebe, Sam.
Şeytanın serbest kalıp dünyanın sonunu getireceğinden söz ediyordu.
BILA JE UVJERENA DA ĆE SE DIĆI VRAG I DA ĆE UNIŠTITI SVIJET.
Kusura bakmayın, fakat sizinle oraya dönmeyi kabul edersem şeytanın gerçek dünyaya geçmesi için ihtiyaç duyduğu köprü görevini yerine getirmiş olurum.
Žao mi je, ali ako odem s vama i vratim se na to mjesto, omogućit cu demonu da prođe u stvaran svijet.
Şeytanın bizi baştan çıkarmasına izin verme.
...Ne dovedi nas u iskušenje... već izbavi nas od zla.
Şeytanın nerede olduğunu bilmen gibi bir ihtimal var mı?
Znaš li možda slučajno gdje je vrag? U četvrtak.
Annemler bunu şeytanın işareti olarak algıladı
Moji su to shvatili kao znak zla.
Bu şeytanın işi olabilir. Ama size baş mimarı Tanrı gönderdi.
Ovo je možda vražje djelo, ali Bog vam je poslao glavnog graditelja.
Eğer bu kadınlar şeytanın kendisiyle yüzleşirlerse onunla ellerindeki bir oyuncak gibi oynarlar.
Kada bi se ove žene suočile sa samim Vragom, licem u lice, on bi bio glina u njihovim rukama.
Armsby bugün bana şeytanın zencilerimin arasında olduğunu söyledi.
Armsby mi je danas rekao da imam vraga među svojim crnjama.
Mutfaktaki garip saçlı şeytanın diğer sorguladıklarımdan daha çok şey bilmesini umuyorum.
Nadam se da onaj demon čudne kose u kuhinji zna više od ostalih koje sam ispitivao.
Ortaçağ'da şeytanın beni ele geçirdiğini söylerlerdi.
U srednjem vijeku bi to objasnili opsjednutost demonom.
Nihayetinde kim şeytanın ona musallat olduğunu bilmek ister ki?
Uostalom, tko bi želio znati da ih lovi đavao?
Bir şeytanın kardeşimin beynine iğne batırması dışında her şeyi konuşabilirim.
Želim razgovarati o bilo čemu, a da to nije o demonu koji zabija igle u mozak mog brata.
Şeytanın avukatlığını yapacağım ama çok feci bir kaza yaptık.
Vražji advokat, tek toliko... opako smo se stukli.
Lila, bana şeytanın hizmetkârının Demir Kardeşler'in bahçesinde olduğunu söyledi.
Lila mi je rekla da Đavlji sluga leži u vrtu Čeličnih sestara.
Bu, Tanrı'nın değil Şeytanın elinden çıkma.
Bog nije ovo napravio. Već vrag...
Şeytanın senin ağzınla söylediklerini mi dinlemeliydim?
Da slušam kako vrag sikće sa svojim jezikom iz tvojih ustiju?
Karşımızda, yasal ve ahlaki açıdan eylemlerinden mesul tutulabilecek olsa da şeytanın oğlu diye nitelendirebileceğimiz bir adamın etkisine girmiş 16 yaşında bir çocuk var.
Imamo 16-godišnjaka moralno i zakonski odgovornog, koji je bio pod utjecajem nekog tko se može opisati kao utjelovljenje zla.
Şeytanın adı, ona karşı güçlü olmamızı sağlayacak.
Demonovo ime nam daje moć nad njim.
Sanki şeytanın ta kendisi beni kontrolüne almıştı.
Kao da me ja sami vrag obuzeo.
Annem sütten çıkmış ak kaşık değil ama buraya gelip onu şeytanın ta kendisi olmakla mı suçluyorsun?
Moja majka nije svetica. Ali dođeš ovdje i optužiš je da je reinkarnirani vrag?
Ve bu bağlılık araçlarını işlettiğiniz zaman gerçekten de şeytanın ayrıntılarda olduğunu fark ediyorsunuz.
Kad pokušate koristiti te alate za dobrovoljno odricanje, shvatite da je vrag zapravo u detaljima.
İsa onlara şöyle dedi: ‹‹Şeytanın gökten yıldırım gibi düştüğünü gördüm.
A on im reče: "Promatrah Sotonu kako poput munje s neba pade.
Buna göre, Şeytanın on sekiz yıldır bağlı tuttuğu, İbrahimin bir kızı olan bu kadının da Şabat Günü bu bağdan çözülmesi gerekmez miydi?››
Nije li dakle i ovu kćer Abrahamovu, koju Sotona sveza evo osamnaest je već godina, trebalo odriješiti od tih spona u dan subotni?"
Öyle ki, Şeytanın oyununa gelmeyelim. Çünkü onun düzenlerini bilmez değiliz.
da nas ne nadmudri Sotona. Ta znamo njegove namjere!
Aldığım vahiylerin üstünlüğüyle gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, beni yumruklamak için Şeytanın bir meleği verildi, gururlanmayayım diye.
I da se zbog uzvišenosti objava ne bih uzoholio, dan mi je trn u tijelu, anđeo Sotonin, da me udara da se ne uzoholim.
Bunların hepsine ek olarak, Şeytanın bütün ateşli oklarını söndürebileceğiniz iman kalkanını alın.
U svemu imajte uza se štit vjere: njime ćete moći ugasiti ognjene strijele Zloga.
Kimisi zaten sapmış, Şeytanın ardına düşmüştür.
Jer već su neke zastranile za Sotonom.
‹Sıkıntılarını, yoksulluğunu biliyorum. Oysa zenginsin! Yahudi olduklarını söyleyen, ama Yahudi değil de Şeytanın havrası durumunda olanların iftiralarını biliyorum.
Znam tvoju nevolju i siromaštvo - ali ti si bogat! - i pogrde od onih koji se nazivaju Židovima, a nisu, nego su sinagoga Sotonina.
‹Nerede yaşadığını biliyorum; Şeytanın tahtı oradadır. Yine de adıma sımsıkı bağlısın. Aranızda, Şeytanın yaşadığı yerde öldürülen sadık tanığım Antipanın günlerinde bile bana olan imanını yadsımadın.
Znam gdje prebivaš - ondje gdje je Sotonino prijestolje - a čvrsto se držiš moga imena te nisi zanijekao moje vjere ni u one dane kad je Antipa, moj svjedok, vjerni moj, ubijen kod vas - gdje Sotona prebiva.
‹‹ ‹Ama size, yani Tiyatirada bulunan öbürlerine, bu öğretiyi benimsememiş, Şeytanın sözde derin sırlarını öğrenmemiş olanların hepsine şunu söylüyorum: Ben gelinceye dek sizde olana sımsıkı sarılın. Üzerinize bundan başka bir yük koymuyorum.
Vama pak velim - vama drugim u Tijatiri koji ne drže ovog nauka te ne upoznaše takozvanih dubina sotonskih: Ne stavljam na vas drugoga bremena
Bak, Şeytanın havrasından olanları, Yahudi olmadıkları halde Yahudi olduklarını ileri süren yalancıları öyle edeceğim ki, gelip ayaklarına kapanacak, benim seni sevdiğimi anlayacaklar.
Evo, dovest ću neke iz sinagoge Sotonine - koji sebe zovu Židovi, a nisu, nego lažu - evo, prisilit ću ih da dođu da ti se do nogu poklone te upoznaju da te ja ljubim.
1.0559370517731s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?