Prijevod od "tatlı" na Hrvatski


Kako koristiti "tatlı" u rečenici:

Çok tatlı ama sensiz yardıma muhtaç.
On je tako drag i bespomoćan bez tebe.
# Öreriz lifleriyle ağlarımızı, İçindeki su tatlı mı tatlı #
Mi bi naše mreže od vlakana. Voda je slatko iznutra.
Tabii arada bahsedilen bir Dothraki hordası bir Lekesizler alayı ve üç de ejderha olunca tatlı dil kayboluyor.
Naravno, povremeni spomen dothrakijske horde, vojske Neokaljanih i tri zmaja... Malo manje šarmantno.
Ne kadar da tatlı bir köpek.
Naravno da je zgodan mali... pas?
Bu şimdiye kadar duyduğum en tatlı şey.
To je najslađa stvar koju sam ikada čula.
Grönland buz tabakasının tatlı suyunun okyanusların tuzlu suyuna karışması deniz seviyesinin altındaki tüm toprakları tehdit ediyor.
Kako slatka voda ledenog pokrova Grenlanda curi u slane vode oceana, niska zemljišta širom svijeta su ugrožena.
Senin kadar güzel, nazik ve tatlı biriyle hiç tanışmadım.
Nisam upoznao nikoga tako prelijepog i divnog kao što si ti.
Açık sözlü Ana'yı tatlı Ana'dan daha çok seviyorum.
Sviđa mi se otvorena Ana više nego slatka Ana.
Gerçekten tatlı birine benziyorsun ama bence hala Bridget ile evli sayılırsın.
Drag si. Ali mislim da si još oženjen svojom Bridget.
Şimdi o tatlı, minik züppeye resimlerin benimle güvende olduğunu söyle.
Sad recite toj slatkoj maloj curici da su slike sigurne kod mene.
Annem geçen sene bu tarz şeylerden vazgeçti dolayısıyla etrafta tatlı bir şey bulabileceğini sanmıyorum.
Lani je izbacila šećer iz prehrane, pa sumnjam da ćeš ih vidjeti tu.
Bu kadar tatlı bir çocukla birlikte vakit geçirmeyeli bayağı olmuştu.
Prošlo je puno vremena otkako sam uživala u društvu tako slatkog djeteta.
"Görkemli Izdırap"ı okumanın verdiği tatlı eziyetin hayırlı olsun.
Dobrodošao u slatku patnju čitanja "Imperijalne boli."
Tatlı niyetine 1937 Château d'Yquem'le Twinkie yemeyi önerebilir miyim?
Mogu li predložiti Twinkie i Château d'Y quem iz 1937. za desert?
Yanına gittiğinde güldüğü için tatlı olduğunu sanıyorsun.
Misliš da je slatka jer se smije kada je posjetiš.
Tatlı Tommen'i idare etmek çok daha kolay olur.
Slatkim Tommenom će se puno lakše upravljati.
Muhtemelen bilmiyordun ama bir tavşan başka bir tavşana "tatlı" diyebilir ama başka bir hayvan deyince, biraz...
Vjerojatno nisi znao, ali zec može reći drugom zecu da je "sladak"... ali kad to druge životinje rade... to je malo...
Tatlı bir tavşanlık bir yer sayılmaz.
To nije baš mjesto za... slatku malu zečicu.
Gelmiş geçmiş... en tatlı yavru köpeği piyasaya sürmemize çok az kaldı.
Napredujemo po planu sa predstavljanjem najljupkije kuce do sada.
Peki senin gibi tatlı bir kız niye tek başına Kralın Şehri'ne gidiyor?
A zašto lijepa djevojka sama ide u Kraljev Grudobran?
Benim için var tabii ama tatlı çocukluk anılarım Cersei'yi tahtta tutmayacak.
Vrijedi meni. Ali moje lijepe uspomene iz djetinjstva neće pomoći Cersei da zadrži prijestolje.
Bana tatlı dillilik yapıyor diye düşünürdüm.
I pomislila sam kako je samo slatkorječiv prema meni.
(Alkışlar) Ödülünü aldığı zaman, şu tatlı sözeri söyledi: ''Çocuklar Afrikayı bugün olduğundan öteye taşıyabilir, kara kıtadan, aydınlık bir kıtaya.''
(Pljesak) Kad je primio svoju nagradu, izrekao je te divne riječi: "Djeca mogu odvesti Afriku od onoga što je danas, tamni kontinent, u svjetli kontinent."
Ve buzdağı erirken birçok canlı varlığı besleyen minerallerden zengin tatlı suyunu dışarıya verir.
Kako se santa leda topi, ispušta svježu vodu bogatu mineralima koja njeguje mnoge oblike života.
Çiçekler onu güzel yapacak, ve bal tatlı yapacak."
Cvijeće ga čini lijepim, med ga čini slatkim“.
Ve çok utangaç, duyarlı ve tatlı yaratıkların kabilesi tarafından etrafının çevrilmesi anlayışıyla çalışmak istedik.
I željeli smo raditi s idejom o tome da smo okruženi plemenom vrlo sramežljivih, osjetljivih i slatkih bića.
Büyük yanakları vardı, büyük elma yanaklar ve buğday sarısı saçları... Ve o kadar tatlı görünmüştü ki...
Imao je velike obraze, velike rumene obraze i plavu kosu boje žita i činio se tako drag.
(Gülüşmeler) Tamam, konuşmamı ufak, tatlı, olumlu bir hikayeyle bitireceğim.
(Smijeh) U redu, završit ću s jednom pozitivnom, lijepom, malom pričom
Tatlı, duygusal, yaratıcı Tyler oda arkadaşı tarafından başka bir adamla beraber olurken.gizlice videoya alınmış.
Milog, osjećajnog, kreativnog Tylera tajno je snimio web kamerom njegov cimer dok je bio intiman s drugim muškarcem.
Yani, eğer önce tatlılık kavramının var oldugunu düşünürseniz. ve daha sonra tatlı şeyleri sevecek şekilde evrimleştiğimizi düşünürseniz ters düşünmüşsünüz demektir. Bu yanlıştır. İşler tam tersine gerçekleşmiştir.
Stoga, ako mislite da je nešto prvo bilo slatko, pa da smo onda evoluirali da volimo slatkoću, naopako ste to shvatili; to je jednostavno pogrešno.
Kendisiyle tatlı tatlı konuştu ve ona Babildeki öteki sürgün krallardan daha üstün bir yer verdi.
Ljubezno je s njim razgovarao i stolicu mu postavio više nego drugim kraljevima koji bijahu s njim u Babilonu.
‹‹Kötülük ağzında tatlı gözükse, Onu dilinin altına gizlese bile,
Zlo bijaše slatko njegovim ustima te ga je pod svojim jezikom skrivao;
Birlikte tatlı tatlı yarenlik eder, Toplulukla Tanrının evine giderdik.
(55:15) s kojim sam slatko drugovao i složno hodismo u Domu Božjemu.
Çalgıya başlayın, tef çalın, Tatlı sesli lir ve çenk çınlatın.
(81:3) Nek' zazvuče žice, nek' se čuje bubanj, svirajte u milozvučnu harfu s citarom!
Ne tatlı geliyor verdiğin sözler damağıma, Baldan tatlı geliyor ağzıma!
Kako su slatke nepcu mom riječi tvoje, od meda su slađe ustima mojim.
Onu bir sürü çekici sözlerle baştan çıkardı, Tatlı diliyle peşinden sürükledi.
Tako ga zavede svojim vičnim nagovorom, odvuče ga svojim glatkim usnama.
‹‹Çalıntı su tatlı, Gizlice yenen yemek lezzetlidir›› der.
"Kradena je voda slatka i ugodno je potajno jesti kruh."
Dedikodu tatlı lokma gibidir, İnsanın ta içine işler.
Klevetnikove su riječi kao slastice: spuštaju se u dno utrobe.
Hileyle kazanılan yiyecek insana tatlı gelir, Ama sonra ağza dolan çakıl gibidir.
Sladak je čovjeku kruh prijevare, ali mu se usta poslije napune pijeskom.
Sabırla bir hükümdar bile ikna edilir, Tatlı dil en güçlü direnci kırar.
Strpljivošću se ublažava sudac, mek jezik i kosti lomi.
Kötüye iyi, iyiye kötü diyenlerin, karanlığı ışık, ışığı karanlık yerine koyanların, acıya tatlı, tatlıya acı diyenlerin vay haline!
Jao onima koji zlo dobrom nazivaju, a dobro zlom, koji od tame svjetlost prave, a od svjetlosti tamu, koji gorko slatkim čine, a slatko gorkim!
Ama Lut Gölünün çamurlu, bataklık kesimi tatlı suya dönüşmeyecek, tuzla olarak kalacak.
A močvare onoga mora i njegove bare neće ozdraviti: bit će za sol.
Terbiye edilmek başlangıçta hiç tatlı gelmez, acı gelir. Ne var ki, böyle eğitilenler için bu sonradan esenlik veren doğruluğu üretir.
Isprva se doduše čini da nijedno odgajanje nije radost, nego žalost, ali onima koji su njime uvježbani poslije donosi mironosni plod pravednosti.
Bir pınar aynı gözden tatlı ve acı su akıtır mı?
Zar vrelo na isti otvor šiklja slatko i gorko?
0.68496513366699s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?