Što vrijedi ovaj slatki posao, ako me ne poljubiš?
"Bu güzel çalışma neye yarar, beni öpmeyeceksen eğer?"
Jer su Terrance i Phillip slatki
çünkü Terrance ve Phillip çok şeker.
Delfina, da, oni misle da su tako slatki
Salak yunuslar hariç. - Kendilerini çok şirin sanıyorlar.
Otpaci od ljudi, slatki nektar života
Gökten yağan nimet. - Tatlı hayat nektarı.
Zašto ne mogu biti slatki bezbrižni Irac koji stalno pjeva?
Durmadan şarkı söyleyen o şirin, kaygısız İrlandalı'yı neden ben oynamıyorum?
Slatki jeti iz Serengetija, načisto je odlijepila.
Serengeti'nin tatlı KarAdamı aşkına, kafayı iyice yedi.
Pa bi se mogli preseliti u slatki jebeni jednosobni stan negdje.
Belki de boktan bir tek yatak odalı daireye taşınırız.
Samo budi slatki, pažljivi dečko kakav i jesi.
O tatlı, mükemmel olan çocuk ol. Yani kendin.
Pjevao je dok car nije pao u dubok, opuštajući san - slatki i umirujući drijemež."
Bülbül tekrar ötmeye başlamış imparator ise tatlı bir uykuya dalmış. Huzurlu rahat bir uykuya!"
Hvala vam na pomoći, bili ste slatki kao čokolada."
Yardımın için teşekkürler Çikolata kadar tatlıydın
Lynette, sjećaš se kako si mrzila slatki krompir?
Lynette, yer elmasından ne kadar nefret ettiğini hatırla.
To od čovjeka koji mi je kupio prsten za moj slatki 16... ravno iz mašine za žvakaće.
1 6. yaşgünümde bana hediye olarak çiklet makinesinden... yüzük alan adam mı söylüyor bunu?
Sjećam se kako ste bili slatki u srednjoj školi.
İkinizin lisedeyken birlikte çok hoş göründüğünü hatırlıyorum.
Ti si mali slatki dječačić, zar ne?
Ne kadar da yakışıklı bir şeysin sen böyle.
Sviđa mi se tvoj slatki mali pajdo.
Öyle mi? Yanındaki parlak çocuğu beğendim.
Skroz su slatki i lijepi, zar ne?
Ama onlar lezzetli şekilde güzellerdir değil mi?
Ja ću uzeti pun oval mladih rebarca... i to s pireom od rajčice, prženice i slatki čaj.
Tam porsiyon domuz kaburgası alayım. Yanında patates püresi olsun. Mısır köftesi ve buzlu çay.
To je samo grmljavina, slatki dive.
Sadece fırtına, tatlı dev. - Hodor.
Marguerite, znaš, slatki kukuruz s tržnice?
Marguerite, pazardaki mısır var ya? - Evet.
Tako su ružni, da su slatki!
O kadar çirkinler ki, çok şekerler!
Minnie i Slatki Dave su otišli posjetiti njenu mamu na sjevernoj strani planine.
Minnie, Tatlı Dave'le birlikte dağın kuzey tarafındaki annesini ziyarete gitti.
Tipa u uniformi ne znam, ali onaj s kojim igra šah je Slatki Dave.
Üniformalı olanı tanımıyorum ama birlikte satranç oynadığı kişi Tatlı Dave.
Ti i Slatki Dave ste izgledali dobro skompani.
Tatlı Dave'le pek sıkı fıkı görünüyordunuz.
Mogli bi biti klošari, ili možda misle da su boy-bandovi slatki.
Albüm yapan insanlardan olabilirler. Oğlan gruplarını hoş buluyor olabilirler.
Zašto su morski biolozi uvijek tako slatki?
Deniz biyologları neden bu kadar tatlı ya?
(Smijeh) Kao vrsta, kao ljudi, kažemo da su pingvini stvarno slatki, zato, jer ih morski leopradi jedu, morski leopardi su ružni i zločesti.
(Kahkaha) Bir tür olarak biz insanlar, penguenlerin sevimli olduğunu düşünürüz. Leopar fokları onları yiyor, demek ki leopar fokları çirkin ve kötü.
Trebalo je gurnuti crveni gumb kako bi slatki psić iskočio.
Kırmızı düğmeyi kaydırırsanız içinden sevimli bir köpek çıkıyordu.
U međuvremenu je druga djevojčica isprobavala sve što je stigla sve dok nije gurnula crveni gumb, slatki psić iskočio, a ona ciknula od sreće.
Bu esnada başka bir kız, kırmızı düğmeyi kaydırana kadar aklına gelen her şeyi denedi sevimli köpek dışarı çıktı ve kız sevinçle bağırdı.
Mislim da su zanimljivi i prekrasni, a ponekad čak i slatki.
Bence çok ilginç ve güzeller hatta bazen şirinler bile.
(Smijeh) Kad je William Blake rekao da smo ovdje kako bismo naučili izdržati zračenje ljubavi, znao je da će naša obitelj biti intimni dio toga, čak i dok želite, vrišteći, pobjeći i spasiti svoj slatki mali život.
(Gülüşmeler) William Blake "Bu dünyaya sevginin ışınlarına tahammül etmeyi öğrenmek için geldik" dediğinde, ailelerinizin bu işin önemli bir parçası olduğunu biliyordu, canınızı kurtarmak için çığlık atarak ailenizden kaçmayı isteseniz bile.
(Smijeh) I ti su slatki krumpiri postali dio mene.
(Kahkahalar) Dolayısıyla o tatlı patatesler benim bir parçam oluyorlardı.
Moja majka je slala slatki krumpir i rižu, i našu staru odjeću, njegovoj obitelji.
Annem onun ailesine patates, pirinç ve eski kıyafetlerimizi gönderirdi.
Što je jabuka među šumskim stablima, to je dragi moj među mladićima; bila sam željna hlada njezina i sjedoh, plodovi njeni slatki su grlu mome.
Orman ağaçları arasında bir elma ağacına benzer Delikanlıların arasında sevgilim. Onun gölgesinde oturmaktan zevk alırım, Tadı damağımda kalır meyvesinin.
0.6853609085083s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?