Prijevod od "četiri" na Turski


Kako koristiti "četiri" u rečenici:

Jednom davno, četiri naroda živjela su u harmoniji.
Asırlar önce bu dört ulus da barış ve uyum içinde yaşıyordu.
Devet, osam, sedam, šest, pet, četiri, tri, dva, jedan.
Dokuz, sekiz, yedi, Altı, beş, Dört, üç,
Samo Avatar može savladati sva četiri elementa i vratiti ravnotežu svijetu.
Sadece Avatar, dünyaya dengeyi getirmek amacıyla tüm elementlerin hepsinde usta olabilir.
Jedan, dva, tri, četiri, pet, šest, sedam.
Yedi etti! Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi.
četiri stotine mogranja za oba opleta; dva reda mogranja za svaki oplet da prekriju dvije glavice navrh stupova;
Sütunların yuvarlak başlıklarını süsleyen iki örgülü ağın üzerini ikişer sıra halinde süsleyen dört yüz nar motifi,
Jedan, dva, tri, četiri, pet, šest.
Burada toplam kaç üye var? Bir, iki, üç, dört, beş, altı.
Jedan, dva, tri, četiri, pet, šest...
Bir, iki, üç, dört, beş altı, yedi, sekiz... - Dikkat edin.
Jedan, dva, tri, četiri, pet, šest, sedam, osam, devet.
1, 2, 3, 4, 5, sen 6, 7, 8, 9.
To je bilo prije četiri godine.
Baba bu dört yıl önceydi. -Dur biraz.
Jedan, dva, tri, četiri, pet, šest, sedam, osam, devet, deset.
Dokuz, on. Bir, iki, üç, dört beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
Možemo li razgovarati u četiri oka?
Gidebileceğimiz özel bir yer var mı?
Deset, devet, osam, sedam, šest, pet, četiri, tri, dva, jedan!
Altı, beş, dört üç, iki, bir.
Deset, devet, osam, sedam, šest, pet, četiri, tri, dva...
Başlıyoruz. on, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir!
Deset, devet, osam, sedam, šest, pet, četiri, tri, dva, jedan.
Geri sayım 10... 9... 8... 7... 6... 5... 4... 3... 2... 1...
Jedan, dva, tri, četiri, pet, šest, sedam, osam.
Haydi. Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz...
Veća prsna šupljina da u nju stanu četiri plućna krila.
Dört akciğeri koymak için daha büyük bir göğüs çukuru.
Jedan, dva, tri, četiri, pet, šest, sedam...
Bir, iki, üç, dört, beş, altı...
Za pet, četiri, tri, dva, jedan.
Ve 5, 4, 3, 2, 1...
Mi, odrasli iz posljednje četiri generacije, blagoslovili smo svoju djecu sudbinom kraćeg životnog vijeka od njihovih vlastitih roditelja.
Bizler, son dört nesildir yetişkinler çocuklarımızı kendi ebeveynlerinden daha kısa bir yaşam süresi ile ödüllendirdik.
Bio sam ovdje prije četiri godine, i sjećam se kako tada govore nisu stavljali na Internet;
Bundan dört yıl önce buradaydım, ve hatırlıyorum da o zaman, konuşmalar internete konulmuyordu.
I četiri godine kasnije, kao što rekoh, vidjelo ga je četiri... Mislim, preuzet je četiri milijuna puta.
Ve dört yıl sonra, dediğim gibi, konuşmayı gören insan sayısı dört.... Şey, aslında dört milyon kere indirilmiş bu video.
Evo što su otkrili: 163 ispitanika u četiri različita testa -
Test şöyle bir şey: 4 ayrı testten 163 kişi -
Rijeka je izvirala iz Edena da bi natapala vrt; odatle se granala u četiri kraka.
Adenden bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
Glavari svega naroda, svih Izraelovih plemena, dođoše na zbor Božjeg naroda, četiri stotine tisuća pješaka vičnih maču.
Tanrı halkı İsrailin bütün oymak önderleri bu toplantıda hazır bulundular. Eli kılıç tutan dört yüz bin yayaydılar.
A pred gradskim vratima bijahu četiri gubavca; rekoše oni jedan drugome: "Zašto stojimo ovdje i očekujemo smrt?
Kent kapısının girişinde deri hastalığına yakalanmış dört adam vardı. Birbirlerine, ‹‹Ne diye ölene dek burada kalalım?›› diyorlardı,
Potom opet izbi rat u Gatu, gdje je bio neki čovjek visoka rasta: imaše taj na svakoj ruci i nozi po šest prstiju, dakle dvadeset i četiri; i on bijaše Rafin potomak.
Gatta bir kez daha savaş çıktı. Orada dev gibi bir adam vardı. Elleri, ayakları altışar parmaklıydı. Toplam yirmi dört parmağı vardı. O da Rafa soyundandı.
Poslat ću na njih četiri nevolje - riječ je Jahvina: mač da ih ubija, pse da ih rastrgaju, ptice nebeske i zvjerad da ih žderu i zatiru.
‹‹Onların başına dört tür yıkım getirmeye karar verdim›› diyor RAB, ‹‹Öldürmek için kılıcı, paralamak için köpekleri, yiyip bitirmek, yok etmek için yırtıcı kuşlarla yabanıl hayvanları salacağım üzerlerine.
Četiri ću vjetra dognati na Elam sa četiri kraja neba i raspršit Elamce u sva četiri vjetra, i neće biti naroda kamo neće stići bjegunci elamski.
Üzerine göğün dört ucundan Dört rüzgarı gönderecek, Halkını bu rüzgarlara dağıtacağım. Elam sürgünlerinin gitmediği Bir ulus kalmayacak.
Ovako govori Jahve Gospod: "Ipak, ako na Jeruzalem pustim sva svoja četiri ljuta biča - mač, glad, divlju zvjerad i kugu - da zatrem u njemu sve ljude i stoku,
‹‹Egemen RAB şöyle diyor: Yeruşalimdeki insanları ve hayvanları yok etmek için üzerine dört ağır yargımı -kılıcı, kıtlığı, yabanıl hayvanları, salgın hastalığı- gönderdiğimde daha neler neler olacak!
A blagovalo je četiri tisuće muškaraca, osim žena i djece.
Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, dört bin erkekti.
I razaslat će anđele svoje s trubljom velikom i sabrat će mu izabranike s četiri vjetra, s jednoga kraja neba do drugoga."
Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek. Melekler Onun seçtiklerini göğün bir ucundan öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacaklar.
I razaslat će anđele i sabrati svoje izabranike s četiri vjetra, s kraja zemlje do na kraj neba."
İnsanoğlu o zaman meleklerini gönderecek, seçtiklerini yeryüzünün bir ucundan göğün öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacak.
Gleda on nebo rastvoreno i posudu neku poput velika platna: uleknuta s četiri okrajka, silazi na zemlju.
Göğün açıldığını ve büyük bir çarşafı andıran bir nesnenin dört köşesinden sarkıtılarak yeryüzüne indirildiğini gördü.
Ovo hoću kazati: Saveza koji je Bog valjano sklopio ne obeskrepljuje Zakon, koji je nastao četiri stotine i trideset godina poslije, i ne dokida obećanja.
Şunu demek istiyorum: Dört yüz otuz yıl sonra gelen Yasa, Tanrının önceden onayladığı antlaşmayı geçersiz kılmaz, vaadi ortadan kaldırmaz.
Uokolo prijestolja dvadeset i četiri prijestolja, a na prijestolja sjedoše dvadeset i četiri starješine, obučene u bijele haljine, sa zlatnim vijencima na glavi.
Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu.
0.65556287765503s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?