Anne, zaten giyindim ve öğle yemeğimi de hazırladım.
G. Andrews je dobio svoj ručak?
Bay Andrews öğle yemeğini aldı mı?
A onda možete naručiti ručak ili bilo što drugo, jebote.
Sonra sen de öğle yemeği midir artık her ne sikimse sipariş verebilirsin.
Oče, nije li vrijeme za ručak?
Baba öğle yemeği vakti gelmedi mi?
Znaš što bih voljela za ručak?
Öğlen yemeğinde ne isterdim biliyor musun?
Ali ako ćete morati na ručak sa njima, na doručak sa njima čak ih i čuvati, učiniti što god treba da ih upoznate sa našim paketima.
Ama onlarla yemek yemek, kahvaltı etmek hatta çocuklarına bakmak zorunda kalsanız bile onlara ürün paketlerimizi tanıtmak için ne gerekiyorsa yapacaksınız.
Da, gospodine, imamo ručak ovaj četvrtak.
Evet, efendim. Bu perşembe öğle yemeğimiz var.
Juan Antonio je gošće odveo na ručak, pričali su o umjetnosti i ljubavi.
Juan misafirlerini öğle yemeğine çıkardı. Sanattan ve aşktan konuştular.
Odveo je na ručak sa prijateljima koji su bili pjesnici, umjetnici i muzičari.
Onu şair, ressam ve müzisyen arkadaşlarıyla yemeğe götürdü.
Želi da sutra odemo na oproštajni ručak u podne.
Yarın öğlen veda yemeği yiyelim diyor.
Imam ritualni ručak sutra sa društvom uz vrtnu salatu, užas blagi.
Ne, ne trebam novce za ručak, imam novca od jučerašnjeg ručka.
Hayır, öğle yemeği için para lazım değil. Dükü öğle yemeği param duruyor.
Nisam se namjeravao zaljubiti u udanu ženu no počeli smo ići zajedno na ručak a ja sam svako jutro veseo dolazio na posao.
Evli bir kadına aşık olmaya niyetim yoktu ancak ansızın öğlen yemeğe çıktık ve ben her sabah heyecanla işe giden bir muhasebeci oldum.
I na kutiji za ručak imam sliku mačića.
Beslenme çantamda da kedi yavrusu resmi var.
Walter's Waffles za ručak, svakog utorka.
Her salı yemek için Walter'ın Waffle'ları.
Bilo je slatko, skuhao je cijeli ručak.
Çok şirindi. Tüm yiyecekleri o hazırlamıştı.
Ima dogovor za ručak u restoranu Dva jelena.
Öğle yemeği planı varmış. Dva Jelena adında bir restoranda.
Kosti ostafiše al' ostalo pojedoše Nikad na ručak kod Kutijaša ne idite
Kemiklerini bırakıp gerisini yediler. Kutu cücelerine sakın konuk olmayın.
Nadajmo se da su otišli na ručak i nikog nije bilo unutra kod eksplozije.
Umarım öğle yemeğine dışarı çıkmışlardır da patladığında içeride kimse yoktur. - Yüzbaşı.
Da, ovaj tip samo želi besplatni ručak.
Evet. Adamın niyeti öğle yemeğini bedavaya getirmek.
Mogu li te odvesti na ručak?
Size bir öğlen yemeği ısmarlayabilir miyim?
Sutra ću navratiti u njegov ured, idemo na ručak.
Evet, yarın onun bürosuna uğrayacağım. Öğle yemeği yiyeceğiz.
Zašto nikada ne izgubiš ručak na isti način?
Sen niye öğle yemeğini böyle kaybetmiyorsun?
A ja sam više, život je neuredan, počisti ga, organiziraj ga i stavi ga u kutiju za ručak.
Ben ise hayat karmaşık, temizle, düzenle ve güzelce kutuya koy, türünde biriyim.
(Smijeh) Ta neprofitna udruga organizirala je veliki ručak dobrodošlice za sve nove useljenike u Kanadu.
(Gülüşmeler) Ve bu kar amacı gütmeyen grup, Kanadaya gelen tüm yeni göçmenler için büyük bir yemek düzenlemişti
Moj tata kaže da je sišao s aviona i otišao na taj ručak i tamo je bio taj ogromni stol s hranom.
Ve babamın anlattığına göre uçaktan inmiş ve bu yemeğe gitmiş ve orada bu inanılmaz ziyafet varmış.
Svoju inicijativu nazivam, "Povedi Suprotnu stranu na ručak".
Bu girişimime "Ötekiyle Öğle Yemeğine Çıkın" ismini veriyorum.
Ali to je bio jedan od prvih puta kada si nisam sama trebala kuhati ručak.
Kendime öğle yemeği hazırlamak zorunda olmadığım ilk zamanlardandı.
(Smijeh) Otišao sam u prodavaonicu burgera, dovršio sam ručak, došao do blagajnika i rekao, "Možete li mi ponovno napuniti burger?"
(Gülüşmeler) Burger mağazasına gittiğimde öğle yemeğimi bitirdim ve kasaya gidip şöyle dedim: "Selam, burgerimi doldurur musunuz?"
Školska hrana je nešto što većina djece -- 31 milijuna dnevno, zapravo -- jedu dvaput dnevno, više nego često, doručak i ručak, 180 dana godišnje.
Okul yemeği öyle bir şey ki çoğu çocuk --aslında günde 31 milyon tanesi-- günde en az iki öğün, kahvaltı ve öğle yemeği olmak üzere, yılın 180 günü bunu yüyorlar.
Vaša će djeca dobivati mlijeko u školi, za doručak i ručak. Je li tako?
Çocuklarınız okulda, kahvaltı ve öğle yemeklerinde süt içiyolar, değil mi?
S druge strane, ako vjerujete da je šuškanje u travi samo vjetar, a ispadne da je to opasni predator, vi ste ručak.
Öte yandan, eğer otların hışırdamasının nedeninin rüzgar olduğunu düşünürseniz, ama aslında orada yırtıcı bir hayvan varsa, öğle yemeği oldunuz.
Onda opere lice, ponovo se javi i, svladavajući se, naredi: "Poslužite ručak!"
Yüzünü yıkadıktan sonra dışarı çıktı. Kendisini toparlayarak, ‹‹Yemeği getirin›› dedi.
1.1515409946442s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?