Öğlen saat birde, hissenin adedini 4, 5 dolardan açtık gece biri üç geçe ise 18 doları geçmişti.
U 13 sati, pokrenuli smo dionicu po 4, 15 $. Do 13:03, bila je preko 18 $.
Unutma, sabah ondan önce ve öğlen dört buçuktan sonra çalışmam.
Sjećate se, nikad ne radim prije 10 i nakon 16:30.
Mary Poppins'le harika bir öğlen geçirdik.
Proveli smo divno popodne sa Mary Poppins!
Öğlen olmadan, şehir düşecek ve bizler bir kez daha Arlington'ın kutsal topraklarında yürüyor olacağız.
Do podneva će pasti. A mi ćemo ponovno šetati svetim poljima Arlingtona.
Üzgünüm Doktor, Bayan Curran bu öğlen öldü.
Žao mi je, doktore. Gđica Curran umrla je popodne.
Bu öğlen uyudum ve bir rüya gördüm.
Zaspao sam danas popodne, i usnuo jedan san.
Tüm öğlen beni dışarıda mı bırakacaksın?
Držat ćeš me ovdje cijelo popodne?
Bu gri piçler Kentucky'de seni öğlen yemeğinde yerdi.
Sivi gadovi pojeli bi te za dorucak Bogu iza nogu.
Central Park Hayvanat Bahçesi, yarın öğlen, deniz aslanlarının orada.
CentraI Park Zoo, sutra, u podne, pored tuIjana.
Michael sabırsızlıkla öğlen yemeği siparişinin gelmesini bekliyordu.
Michael je jedva čekao da stigne hrana koju je poručio.
Akşam yemeğinde yarın öğlen yemeğine çıkar ve babana doğumgünü hediyesi alırız demiştin.
O večeri. Rekao si da ćemo ići na ručak sutra i pokupiti rođendanski poklon za tvog oca.
Yarın öğlen yemeğine çıkıp baban için doğumgünü hediyesi almalıyız.
Dušo, trebali bi sutra otići na ručak i pokupiti rođendanski poklon za tvog oca.
Ben de polis memurumun dışarıda beni avlamaya çalışan bir katil varken burada öğlen yemeği yemesinden hoşlanmıyorum.
U stanju si da učiniš to za mene? Ne sviđa mi se tvoj ton, gđice Stackhouse.
Li Tung, öğlen yemeğinde ne var?
Li Tung, što je za ručak?
Sorun şu ki Yargıcın karşısına öğlen çıkıyor.
Problem je u tome što ide pred sud u podne.
John Scalish bu öğlen saat 3:45'te kalp krizi geçirdi ve öldü.
John Scalish u 15:45 ovog popodneva imao je srčani udar i umro.
Evli bir kadına aşık olmaya niyetim yoktu ancak ansızın öğlen yemeğe çıktık ve ben her sabah heyecanla işe giden bir muhasebeci oldum.
Nisam se namjeravao zaljubiti u udanu ženu no počeli smo ići zajedno na ručak a ja sam svako jutro veseo dolazio na posao.
Roya'nın öğlen bu binada Kongre üyesi Mackie ile röportajı var.
Roya intervjuira kongresnika Mackija u ovoj zgradi u podne.
Haftalardır aradığım eski Cytron'lu adam nihayet beni aradı bugün öğlen 3.30'da Griddle Cafe'de buluşacağız.
Bivši radnik iz Sajtrona koga sam zvao nedeljama, konačno mi se javio. Naći ćemo se u kafeu Gridl, u 15.30.
Öğlen ve gece yarısı yıldırım oraya düşüyor.
Tamo munje udaraju u podne i ponoć.
Bu sabah bana öğlen için yemek hazırlamış.
On me je pakiran ručak jutros.
Sonra pazartesi cuma arası, sabah sekizden öğlen ikiye kadar DMV, Carlos Pellegrini 211, birinci kata şikayette bulunabilirsiniz.
Naknadno možete tražiti povrat novca, ponedjeljak-petak, od 8-16h. Na adresi Carlos Pellegrini 211, prvi kat.
Bu öğlen, Çin elçiliği de Walker yönetimini Çin'in, Pekin'in arkasından iş çevirip anlaşmalar yapan ve rüşvet suçlamalarıyla karşı karşıya olan bir Başkan ile anlaşma yapmayacağını söyleyerek ayıpladı.
Danas popodne, kineski ambasador je osudio Walkerovu administraciju, i rekao da Kina neće pregovarati s predsjednikom koji je radio s korumpiranim poslovnim čovjekom, Pekingu iza leđa.
Bu kızı dünyanın en korkunç öğlen yemeğinden kurtarmaya geldim.
Očito spašavam ovu curu od užasnog ručka.
Bu öğlen çok daha zor geçecek.
Ovog popodneva će biti mnogo teže.
Yarın öğlen gibi Saul elçilikte olacak.
Do sutra popodne, Saul će biti nazad u veleposlanstvu.
Ailem bu öğlen Tampa'ya uçtu ve ben havaalanında, insanların bavullarıyla birlikte dönüp dolaşmasını izleyerek fazladan iki saat daha kaldım.
Moji roditelji su otišli na Floridu, a ja sam ostao na aerodromu još dva sata gledajući ljude kako idu tamo amo, vukući prtljagu.
Annem mesaj attı, kız kardeşinle bugün öğlen yemeği yiyeceklermiş.
Mama kaže da ide na ručak sa tvojom sestrom danas.
O zaman yarın öğlen 2'de Majestic Otel'in barında.
Sutra u 14 sati, u baru u Majestic hotelu.
Bu öğlen parayı hesabına havale edeceğim.
Poslat ću ti novac ovog popodneva.
Olay bu öğlen, Airbus H130 helikopteri ile gerçekleşti.
Helikopter je bio Airbusov model H130.
insani varlığımız ile iletişim kurduk. öğlen yemeğinden sonra aşağı yukarı 3 saat sürdü. Birbirimizi daha önce tanıyormuşuz gibi hissettik.
Do kraja poslijepodneva -- bilo je to oko tri sata nakon ručka -- osjećali smo se kao da se znamo oduvijek.
Ben, bu öğlen sizinle neden harika bir kariyer elde etmekte başarısız olacağınızı tartışmak istiyorum.
Želim danas popodne s vama raspraviti zašto nećete imati uspješnu karijeru.
Eğer seyahate sabah 9 gibi başladıysanız öğlen bir şeyler atıştırmak, tuvalete gitmek, kahve içmek için mola vereceksiniz.
Znači ako krenete na put u devet sati ujutro, do podneva ćete stati da nešto pojedete, obavite nuždu, popijete kavu i krenete dalje.
Ya da öğlen yemeği yemem gerektiğine karar kılar ve sonra düşünürdüm ki, "Fakat yemeği çıkarmalı tabağa koymalı ve kesip, çiğneyip, yutmalıyım" ve bu bana çarmıha gerilmişçesine bir his verirdi.
Ili bih odlučio ručati, ali onda bih se sjetio da moram izvaditi hranu, staviti je na tanjur, rezati je, žvakati i gutati, što mi se činilo kao postaje križnog puta.
Ama daha da iyisi, her öğlen saat 12 ila 2 arasında her şey bedavaydı ve kafeteryaya her şeye cevabı olan birkaç bin kadar bilim adamı ve mühendis geliyordu.
Ali još je bolje što svaki dan između 12 i 2 popodne, besplatno, CERN kantina se ispuni s nekoliko tisuća znanstvenika i inženjera, a ti likovi znaju odgovor na sve.
Öğlen arasında, çoğu öğretmen zamanlarının tamamını pişirilen öğlen yemeğini ve çocuklara servisini kontrol ediyorlar.
Za vrijeme ručka, većina učitelja je provodila svo vrijeme kuhajući ručak, nadgledajući i poslužujući učenike.
Ve şimdi 5 km içindeki bölgede bulunan tüm kargalar kaldırımda duruyor, öğlen yemeklerini toplamayı bekliyorlar.
Sada svaka vrana unutar pet kilometara stoji pored ceste i čeka da pokupi svoj ručak.
Yarın öğlen 5. ve 42. caddenin güneybatı köşesinde düşünüyorum, fakat ortaya çıkana kadar burada kalacağım, at kuyruklu ya da başkası.
Razmišljam o sjeverozapadnom kutu 5. i 42. ulice sutra u podne, bit ću tamo dok se ne pojavis, s repom ili bez.
Kahvaltıda biraz bira, öğlen yemeğinde biraz şarap, sonra cin -- özellikle 1650 yıllarında-- ve gün bitiminde de biraz daha şarap ve bira.
Popili biste malo pivo uz doručak i nešto vina uz ručak, malo džina – osobito oko 1650-e – a povrh toga malo piva i vina na kraju dana.
Yusuf Benyamini yanlarında görünce, kâhyasına, ‹‹Bu adamları eve götür›› dedi, ‹‹Bir hayvan kesip hazırla. Çünkü öğlen benimle birlikte yemek yiyecekler.››
Kad Josip ugleda s njima Benjamina, reče upravitelju svoga kućanstva: "Odvedi ljude u kuću, zakolji jedno živinče i pripremi, jer će ovi ljudi blagovati sa mnom o podne!"
Gündüz karanlığa toslar, Öğlen, geceymiş gibi el yordamıyla ararlar.
Posred bijela dana zapadnu u tamu, pipaju u podne kao usred noći.
Yaşamın öğlen güneşinden daha parlak olur, Karanlık sabaha döner.
Jasnije će tvoj život sjat' no podne, tmina će se obratit' u svanuće.
Sabah, öğlen, akşam kederimden feryat ederim, O işitir sesimi.
(55:18) Večerom, jutrom i o podne tužan ću jecati, i on će čuti vapaj moj.
dadeš li kruha gladnome, nasitiš li potlačenog, tvoja će svjetlost zasjati u tmini i tama će tvoja kao podne postati,
İsa kendisini yemeğe çağırmış olana da şöyle dedi: ‹‹Bir öğlen ya da akşam yemeği verdiğin zaman dostlarını, kardeşlerini, akrabalarını ve zengin komşularını çağırma. Yoksa onlar da seni çağırarak karşılık verirler.
A i onome koji ga pozva, kaza: "Kad priređuješ objed ili večeru, ne pozivaj svojih prijatelja, ni braće, ni rodbine, ni bogatih susjeda, da ne bi možda i oni tebe pozvali i tako ti uzvratili.
1.6438820362091s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?