Tłumaczenie "köşesinde" na Polski


Jak używać "köşesinde" w zdaniach:

Central Şehri'nin merkezindeki Western ve 3. sokak köşesinde bir yangın var.
Na wschodniej i trzeciej w Central City.
Her köşesinde Maggie'yi hatırlamayacağım bir yer.
Gdzieś, gdzie nie będę cały czas myśleć o Maggie.
Spring ve Grand Caddelerinin köşesinde bulduk.
Znaleźliśmy go koło Spring i Grand.
10 gün önce, 38. ile 8.nin köşesinde vurulan Alman porno kralını okudun mu?
Czytałeś o niemieckim królu porno zabitym 10 dni temu na 38 i 8?
Maupin, David'i köşesinde bir karakter olarak kullanmıştı.
W swojej rubryce Maupin pisał o Davidzie.
Hayatının sonuna kadar hep aklının bir köşesinde olacaksın.
Teraz będzie nosić brzemię do końca życia.
Kuzey batı köşesinde beş kişilik bir ekibimiz var.
Pięć zarejestrowanych bić serca w północno-zachodnim rogu.
İkinci kat, güneybatı köşesinde bombanın bulunma ihtimâli olabilir.
Mamy prawdopodobną lokalizację. Drugie piętro od południa.
60. sokakla Broadway'in köşesinde bir kamyonet var, anahtarlar güneşliğin içinde.
Musisz iść do tego auta, po drugiej stronie.
3. raundun çok ilginç olacağını düşünüyorum çünkü Scott Voss'un köşesinde ne konuşuldu bilmiyorum ama tamamen gaza gelmiş durumda.
Zapowiada się bardzo interesująco, bo po tej krótkiej rozmowie z trenerami, Scott Voss wydaje się naładowany.
Alt köşesinde Noble Sigorta'ya ait olan bir IP adresi var.
W dolnym roku jest adres IP należący do Noble Insurance.
O'Neil ve Adams'ın köşesinde bir ısıtma havalandırması mevcut.
Na rogu O'Neil i Adams jest szyb wentylacyjny.
Güzel, çünkü Bay ve Bayan Drake evin her köşesinde yüksek hızlı fiber optik internet istiyor.
Świetnie, bo państwo Drake prosili o światłowody w całym domu.
Köşesinde Da Vinci şifresini çözmeye çalışıyor ama daha bir şey yok.
Siedzi w kącie i łamie swój kod Da Vinciego. Na razie nie ma nic przydatnego.
Zannedersem az önce Royal ile St. Ann'in köşesinde tanıklık ettiğim olay yüzünden böylesin.
Sophie, tak? Zakładam, że ma to związek z tym, co stało się z twoją siostrą - na rogu Royal i St.
Dün onun Downey ve Bond Sokağı'nın köşesinde olduğunu buldum.
Wczoraj odkryłam, że to przy zbiegu ulic Downey i Bond.
Birim 19, Delacey ve Leeward'ın köşesinde bir 126 vakası mevcut.
/ Jednostka 19, 126 w drodze, / Na Delacey and Leeward,
Evi ormanın uzak bir köşesinde bulunan ulu meşe ağacının içinde.
Ćwierć mili dalej w las Jej dom jest w środku wielkiego dębu.
Diğer bir habere geçersek, dünyanın dört bir köşesinde insanlar bedava sim kartlarını almak için gece gündüz sırada bekliyorlar.
Mieszkańcy całego globu stoją dniami i nocami w kolejkach po darmowe karty SIM.
Neden şu güzergahta gitmiyoruz buradan Golf'e, Golf'ten Bush'a, Bush'tan Polk'a oradan da Grove'a sonra da beni marketin köşesinde bırakırsınız.
Zostanie pan na tej, skręci w Gougha, przez Busha, Polka i Grove, i wysadzi mnie na rogu Market.
Bütün iş adamları ve yöneticiler, Dünya'nın herhangi bir köşesinde yaşayabilecekler ve bu aletle birlikte işlerine devam edebilecekler.
Biznesmeni będą mogli żyć gdziekolwiek i prowadzić interesy za pomocą komputera.
Çocuk Apollo Creed'in oğlu, köşesinde Rocky Balboa var.
To syn Apollo Creeda, a w narożniku ma Rocky'ego Balboa.
Aklımın bir köşesinde olduğunun farkında değildim.
Nie sądziłem, że o tobie pomyślę.
Utah Takımı'ndan geri kalanların dördüncü katta olduğunu düşünüyoruz, apartmanın kuzeybatı köşesinde.
Sądzimy, że niedobitki grupy Utah przetrzymywane są na trzecim piętrze, w narożnym mieszkaniu.
Hiperhayalet hedef beşinci katta, kuzeybatı köşesinde.
Nasz wielospektralny cel jest na czwartym piętrze.
Dünyanın her köşesinde hepsi aşağı yukarı aynı ve en cesurları bile karısı ve çocuklarının kayıp bir dava uğruna derisinin soyulduğunu görmek istemez.
Są oni mniej więcej tacy sami i nawet najodważniejsi z nich nie chcą, by ich bliscy zostali obdarci ze skóry w imię przegranej sprawy.
Yani bir şansımız var, dünyanın o köşesinde yeni bir gelecek yaratmak için.
A zatem mamy szansę stworzyć nową przyszłość w tej części świata.
Bu çok önemli bir nokta, çünkü bizim termodinamiğin ikinci yasasını açıklamamıza yardımcı oluyor -- bu yasa, evrende entropinin arttığını söyler, ya da evrenin bir köşesinde yalıtıldığını.
Ta wiedza jest niezwykle ważna, bo dzięki niej potrafimy wytłumaczyć drugie prawo termodynamiki -- które mówi, że we wszechświecie entropia rośnie, podobnie jak w jego fragmentach.
Biliyorsunuz ki, şimdiye kadar, Batı şayet kendini toparlamış olsaydı, önerebilir ve etkili olabilirdi dünyanın her köşesinde.
Do tej pory jeśli Zachód zdołał zewrzeć szyki, mógł działać wedle uznania w każdym miejscu na świecie.
Görüyorsunuz, bu soruyu ülkenin her köşesinde sordum ve yer fark etmeksizin sorduğum her yerde, seyircinin büyük bir kısmı çoğunlukla ellerini kaldırmaz.
Zadawałem to pytanie wszędzie i niezależnie od miejsca, ogromna część publiki nie podniosła ręki.
Öyleyse siz karanlık enerjinin gizemini aklınızın bir köşesinde tutarken, bu arada ben devam edip sizlere sicim teorisinin üç kilit noktasından bahsedeyim.
Na chwilę zapomnijcie o ciemnej materii, bo chcę wyjaśnić trzy podstawy teorii strun.
Dünya'nın her köşesinde, insanların özgürlüğü ve hakları için savaştığını biliyorsunuz.
Na całym świecie ludzie walczą o wolność, o swoje prawa.
Evet, hedeflerinizin kendisinden zevk almalısınız ama insanlar hayallerinizin olduğunu düşünür ve ne zaman onlardan birine ulaşacak olsanız, dört köşesinde mutluluğun olduğu, büyülü bir yerde olursunuz.
Jasne, powinieneś cieszyć się z sukcesów, ale ludzie myślą, że jak masz marzenia i zaczynasz je realizować, to znajdujesz się w magicznym miejscu, gdzie otacza cię wyłącznie radość.
Bir müşteri oturma odasının köşesinde bir televizyon odası istedi.
Jeden z klientów zamówił salę telewizyjną w rogu salonu.
Tıbbi literatürün kıyısında köşesinde kalmış, kaybedilmiş ve unutulmuş, otizmi anlatan daha gerçek başka bir hikâye vardı.
Była też inna historia o autyzmie, o wiele dokładniejsza, o której zapomniano i która zaginęła w ciemnych zakamarkach literatury medycznej.
Kendimizi, Afrika'nın bir köşesinde kendi işine bakan önemsiz maymunlardan Dünya hükümdarlarına nasıl çevirdik?
Jak zmieniliśmy się z nieważnych małp, które zajmowały się swoimi sprawami gdzieś w Afryce, we władców Ziemi?
Bu makaleyi New York Times'ın "Modern Aşk" köşesinde bu yılın Ocak ayında yayınladım.
W styczniu tego roku opublikowałam artykuł w New York Times w kolumnie "Współczesna miłość".
Yarın öğlen 5. ve 42. caddenin güneybatı köşesinde düşünüyorum, fakat ortaya çıkana kadar burada kalacağım, at kuyruklu ya da başkası.
Myślę o południowo-zachodnim rogu ulic 5. i 42. jutro w południe. ale będę tam aż się pojawisz, z kucykiem lub nie.
Ve Jill Tarter'ın, tüm Dünyalılar'ı dahil ederek evrenin başka bir köşesinde akıllı canlılar bulma çalışmalarının yunusları, balinaları ve diğer deniz canlılarını da kapsamasını ümit ediyorum.
Mam nadzieję, że Jill Tarter bierze również pod uwagę delfiny, wieloryby i inne morskie stworzenia, zachęcając "mieszkańców Ziemi" do poszukiwania życia w kosmosie.
Eminim o bunu öğretmeye çalıştığında dediğini yapmadım -- evet yapmadım -- ama bir yerlerde, tahminimce aklımın bir köşesinde saklı kaldı, ve yıllar sonra birden aklımda bitiverdi.
Jestem pewien, że wtedy nie całkiem to do mnie docierało, jednak tkwiło gdzieś w zakamarkach mojego umysłu i wyskoczyło stamtąd po wielu latach.
Ve aslında aklımızın bir köşesinde durmasını istediğim şey bu. Çünkü diğer şekilde oldukça klostrofobik olabilir.
I temu właśnie chciałbym zapewnić odrobinę przestrzeni bo inaczej robi się dość klaustrofobicznie.
dünyanın her köşesinde, her günün her dakikası çalışmamızı sağlayan teknolojiyle kutsanmış insanlarız, Randolph Hotel hariç.
korzystać z technologii, która umożliwia nam pracę o dowolnej porze, każdego dnia z każdego miejsca na Ziemi -- za wyjątkiem hotelu Randolph.
Her ayaklığın dört köşesinde de kendinden dört destek vardı.
Były też cztery ramiona na czterech rogach każdego podstawka, z którego wychodziły one ramiona.
Kavgacı kadınla aynı evde oturmaktansa, Damın köşesinde oturmak yeğdir.
Lepiej mieszkać w kącie pod dachem, niżeli z żoną swarliwą w domu przestronnym.
Dış avlunun dört köşesinde kırk arşın uzunluğunda, otuz arşın genişliğinde birer kapalı avlu vardı. Köşelerdeki avluların ölçüsü aynıydı.
Na czterech węgłach onej sieni były sieni z kominami na czterdzieści łokci wdłuż a na trzydzieści łokci wszerz, jednaż miara onych czterech sieni narożnych.
Bundan sonra yeryüzünün dört köşesinde duran dört melek gördüm. Bunlar karaya, denize ya da herhangi bir ağaç üzerine esmesin diye, yeryüzünün dört rüzgarını tutuyorlardı.
Potemem widział czterech Aniołów, stojących na czterech węgłach ziemi, trzymających cztery wiatry ziemi, aby nie wiał wiatr na ziemię, ani na morze, ani na żadne drzewo.
1.6493258476257s

Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!

Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?