Prijevod od "yiyecek" na Hrvatski


Kako koristiti "yiyecek" u rečenici:

Yiyecek kaynaklarını kontrol edip silahları topladılar.
Milicija je preuzela sve kontroliše zalihe hrane i gomila oružje.
60 beden kolsuz abiyesiyle ucuzluk marketinden alınmış yiyecek dolu arabaya anca sığmış, 3 gündür fırça gibi kılları olan iğrenç bir canavarın!
Kraj neke gadne zvijeri s ranama od brijanja naguranu do vas s hrpom namirnica iz Price Cluba.
Yiyecek ya da içecek bir şey ister misin?
Želiš li nešto popiti ili pojesti?
Sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım mı?
Mogu li ti nešto pripremiti za jelo?
Size yiyecek bir şeyler getireyim mi?
Da vam spremim nešto za jelo?
Burada yiyecek bir şeyler var mı?
Ima li ovdje nešto za jelo?
Sana yiyecek bir şeyler getireyim mi?
Mogu ti spremiti nešto za jelo.
Demek etrafta avlanıp yiyecek toplayacaksın, öyle mi?
Što radiš ovdje? Moramo se vratiti. - Jer nam je to sudbina?
Yiyecek bir şeyler almak ister misin?
Želiš li da odemo nešto pojesti?
Yiyecek bir şeyler hazırlamamı ister misin?
Hoćeš li da ti pripremim nešto za jesti?
Burada yiyecek bir şey var mı?
Ima li nešto jestivo u sobi?
Bolca yiyecek ve başımın üstüne bir çatı verdi.
Dao mi je da jedem, krov iznad glave. To je bilo novo za mene.
Amerikalılar her hafta 100, 000 ton yiyecek gönderiyor ve Almanlar umutsuzca ihtiyaç duyduğumuz ekmeği okyanusun dibine göndermek istiyordu.
Amerikanci su slali 100.000 tona hrane tjedno, i svaki tjedan Nijemci bi, očajnički potreban kruh, slali na dno oceana.
Bir maden girişi var, biçicilere yiyecek ikmali yapılan yere yakın.
BLIŽE MJESTU GDJE NAS ŽETEOCI ISPORUČUJU.
Öğle yemeği zamanıydı ve yemek yiyecek bir yer arıyorduk.
Bilo je doba večere, i počeli smo tražiti mjesto za jelo.
Ama buna karşılık, uzaklarda gelişmekte olan dünyada, ortalama bir ailenin amacı günlük yiyecek almaktı.
A u suprotnosti s time, u svijetu u razvoju, negdje daleko, ambicija prosječne obitelji je bila da se prehrane taj dan.
Bu seviyede insanların yiyecek ve ayakkabı aramasına izin veremeyiz çünkü o zaman nüfus artışı devam eder.
Ne možemo imati ljude na ovoj razini koji traže hranu i cipele, jer ćemo onda imati stalan rast populacije.
‹‹Aman, efendim›› diye karşılık verdiler, ‹‹Biz kulların yalnızca yiyecek satın almaya geldik.
Oni mu odgovore: "Ne, gospodaru! Tvoje su sluge došle da nabave hrane.
‹‹Aman, efendim!›› dediler, ‹‹Buraya ilk kez yiyecek satın almaya gelmiştik.
"Oprosti, gospodaru! Mi smo i prije jednom dolazili da nabavimo hrane;
Yusuf kâhyasına, ‹‹Bu adamların torbalarına taşıyabilecekleri kadar yiyecek doldur›› diye buyurdu, ‹‹Her birinin parasını torbasının ağzına koy.
Onda Josip naredi upravitelju svoga kućanstva: "Napuni vreće ovih ljudi hranom koliko mogu ponijeti, a novac svakog stavi u grlo njegove vreće.
Yusuf, ‹‹Paranız bittiyse, davarlarınızı getirin›› dedi, ‹‹Onlara karşılık size yiyecek vereyim.››
Josip odgovori: "Predajte svoju stoku pa ću vam dati žita u zamjenu za stoku kad je novca nestalo."
Şabat Yılında ülke ne ürün verirse, sizin için, köleleriniz, cariyeleriniz, yanınızda çalışan ücretliler ve aranızda yaşayan yabancılar için yiyecek olacak.
Zemljišni počinak neka vam priskrbi prehranu: tebi, tvome sluzi, tvojoj sluškinji, tvome najamniku koji s tobom živi;
Yizreel topraklarında İzebelin ölüsünü köpekler yiyecek ve onu gömen olmayacak.› ›› Uşak bunları söyledikten sonra kapıyı açıp kaçtı.
A Izebelu će proždrijeti psi na polju jizreelskom i nitko je neće pokopati.'" - Zatim otvori vrata i pobježe.
Hagay konuşmasını şöyle sürdürdü: ‹‹Ölüye dokunduğu için kirli sayılan biri, bu yiyeceklerden birine dokunursa, o yiyecek kirlenmiş olur mu?›› Kâhinler, ‹‹Evet, kirlenmiş olur›› diye karşılık verdiler.
Hagaj dalje upita: "Kad bi netko koji se onečistio dodirnuvši mrtvaca dotakao nešto od onoga, bi li to postalo nečisto?" Svećenici odgovoriše: "Bilo bi nečisto."
Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?
"Pogledajte ptice nebeske! Ne siju, ne žanju niti sabiru u žitnice, pa ipak ih hrani vaš nebeski Otac. Zar niste vi vredniji od njih?
İsa, ‹‹Gitmelerine gerek yok, onlara siz yiyecek verin›› dedi.
A Isus im reče: "Ne treba da idu, dajte im vi jesti."
‹‹Efendinin, hizmetkârlarına vaktinde yiyecek vermek için başlarına atadığı güvenilir ve akıllı köle kimdir?
"Tko li je onaj vjerni i razumni sluga što ga gospodar postavi nad svojim ukućanima da im izda hranu u pravo vrijeme?
Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız.
Jer ogladnjeh i dadoste mi jesti; ožednjeh i napojiste me; stranac bijah i primiste me;
İsa, ‹‹Onlara siz yiyecek verin›› dedi. ‹‹Beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok›› dediler. ‹‹Yoksa bunca halk için yiyecek almaya biz mi gidelim?››
A on im reče: "Podajte im vi jesti!" Oni rekoše: "Nemamo više od pet kruhova i dvije ribe, osim da odemo kupiti hrane za sav ovaj narod."
‹‹Efendisinin isteğini bilip de hazırlık yapmayan, onun isteğini yerine getirmeyen köle çok dayak yiyecek.
"I onaj sluga što je znao volju gospodara svoga, a nije bio spreman ili nije učinio po volji njegovoj, dobit će mnogo udaraca.
Sofrada oturanlardan biri bunu duyunca İsaya, ‹‹Tanrının Egemenliğinde yemek yiyecek olana ne mutlu!›› dedi.
Kad je to čuo jedan od sustolnika, reče mu: "Blago onome koji bude blagovao u kraljevstvu Božjem!"
Sevinçten hâlâ inanamayan, şaşkınlık içindeki öğrencilerine, ‹‹Sizde yiyecek bir şey var mı?›› diye sordu.
I dok oni od radosti još nisu vjerovali, nego se čudom čudili, on im reče: "Imate li ovdje što za jelo?"
İsanın öğrencileri yiyecek satın almak için kente gitmişlerdi.
Njegovi učenici bijahu otišli u grad kupiti hrane.
Öğrenciler birbirlerine, ‹‹Acaba biri Ona yiyecek mi getirdi?›› diye sordular.
Učenici se nato zapitkivahu: "Da mu nije tko donio jesti?"
Geçici yiyecek için değil, sonsuz yaşam boyunca kalıcı yiyecek için çalışın. Bunu size İnsanoğlu verecek. Çünkü Baba Tanrı Ona bu onayı vermiştir.››
Radite, ali ne za hranu propadljivu, nego za hranu koja ostaje za život vječni: nju će vam dati Sin Čovječji jer njega Otac - Bog - opečati."
Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir.
Tijelo je moje jelo istinsko, krv je moja piće istinsko.
Çünkü Tanrının Egemenliği, yiyecek içecek sorunu değil, doğruluk, esenlik ve Kutsal Ruhta sevinçtir.
Ta kraljevstvo Božje nije jelo ili piće, nego pravednost, mir i radost u Duhu Svetome.
Size süt verdim, katı yiyecek değil. Çünkü katı yiyeceği henüz yiyemiyordunuz. Şimdi bile yiyemezsiniz.
Mlijekom vas napojih, ne jelom: još ne mogoste, a ni sada još ne možete
Ekinciye tohum ve yiyecek ekmek sağlayan Tanrı, sizin de ekeceğinizi sağlayıp çoğaltacak, doğruluğunuzun ürünlerini artıracaktır.
A onaj koji pribavlja sjeme sijaču i kruh za jelo, pribavit će i umnožiti sjeme vaše i povećati plodove pravednosti vaše.
Emek verdim, sıkıntı çektim, çok kez uykusuz kaldım. Açlığı, susuzluğu tattım. Çok kez yiyecek sıkıntısı çektim, soğukta çıplak kaldım.
u trudu i naporu, često u nespavanju, u gladu i žeđi, često u postovima, u studeni i golotinji!
Bu nedenle kimse yiyecek içecek, bayram, yeni ay ya da Şabat Günü konusunda sizi yargılamasın.
Neka vas dakle nitko ne sudi po jelu ili po piću, po blagdanima, mlađacima ili subotama.
Katı yiyecek, yetişkinler içindir; onlar duyularını iyi ile kötüyü ayırt etmek üzere alıştırmayla eğitmiş kişilerdir.
A za zrele je tvrda hrana, za one koji imaju iskustvom izvježbana čula za rasuđivanje dobra i zla.
Bunlar yalnız yiyecek, içecek, çeşitli dinsel yıkanmalarla ilgilidir; yeni düzenin başlangıcına kadar geçerli olan bedensel kurallardır.
sve same na ićima i pićima i raznim pranjima utemeljene tjelesne uredbe, nametnute do časa ispravka.
Altınlarınız, gümüşleriniz pas tutmuştur. Onların pası size karşı tanıklık edecek, etinizi ateş gibi yiyecek. Bu son çağda servetinize servet kattınız.
zlato vam i srebro zarđa i rđa će njihova biti svjedočanstvo protiv vas te će kao vatra izjesti tijela vaša! Zgrnuste blago u posljednje dane!
0.65329599380493s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?