Prijevod od "yaptırmak" na Hrvatski


Kako koristiti "yaptırmak" u rečenici:

Bence kendine zarar vermek istiyorsun, ama bunu başkasına yaptırmak niyetindesin.
Mislim da si želiš nauditi. Ili bi da to drugi učiniti za tebe.
Bu kapıyı yaptırmak 1.700 dolardan çok daha fazla tutar.
Ovakva vrata će koštati više od 1, 700.
Ben hâlâ şimdiye kadar göğüs gerdiklerinden daha fazlasını yaptırmak istemenizi anlamıyorum.
Još uvijek ne shvaćam zašto je želite poniziti više nego što već jeste.
Sonra Fransa'nın güneyinde bir villa olabilir dedim ama ona hediye paketi yaptırmak çok zor.
Onda sam pomislila na vilu u južnoj Francuskoj ali bi je bilo teško zapakirati.
Jim'i geri dönmeye ikna etmeye çalıştım ama Jim'e bir şey yaptırmak imkansız.
Pokušala sam nagovoriti Jima da se vrati nazad, ali Jima ne možeš na ništa nagovoriti.
Bir şey yaptırmak istediğine hep "Siz en iyisini bilirsiniz" diyor.
Kad želi nešto učiniti, pjeva i pleše istu pjesmu... "Ne znam. Glupa sam.
Eğer banyo ya da mutfak yaptırmak isterseniz...
Bude li vam ikada trebala kupaonica ili kuhinja...
Aynı anda iki yerde bulunmak, dövme yaptırmak.
Biti na dva mjesta istovremeno, uraditi tatu.
Bob süper giysisine yama yaptırmak için sadece sana güvenirdi.
Samo bi jednoj osobi Bob povjerio da mu zakrpa superodijelo. Tebi.
Bu, senin ve benim, çocuklarla beraber takılacağımız bir durumdu fakat diğerleri, ders çalışmak ve bağırsak kontrolü yaptırmak için gelemediler.
Samo naše druženje s hrpom tipova, koji se nisu pojavili zbog posla i kolonoskopije.
Bana profesyonel mi yoksa sağlık büyüsü mü yaptırmak istediğimi sordu.
Pitala mi je da li želim profesionalnu kletvu ili zdravstvenu.
Bu tarz işleri yaptırmak için tutabileceğiniz insanlar var.
Postoje ljudi koji će nešto otkriti za malo stvari.
Biliyorsun tatlım, düğünüme kadar göğüslerini yaptırmak için yeterince zamanın var.
Znaš, dušo, još ima dovoljno vremena da staviš silikone prije mog vjenčanja.
Dişlerini Floater, Kentucky'de yaptırmak istediğine emin misin?
Hej, jeste li sigurni da želite kod zubara u Floateru u Kentakiju?
Annenin insanlara istediklerini yaptırmak gibi mükemmel bir gücü vardı.
Tvoja mama je imala pravi dar da natera Ijude da rade protiv svoje volje.
Jibraan'a istediklerini yaptırmak için onu kullanıyorlar.
Koriste ga kao prednost da Jibraan uradi sve što mu kažu. Kako si tako siguran?
Rezervasyon yaptırmak için gerçek numaramızı mı kullandın?
Koristio si naš pravi broj za tu rezervaciju?
O Meksikalı'ya ince bir ip üzerinde Bolero dansı yaptırmak kadar istediğim bir şey yok.
Najviše bih volio vidjeti tog meksikanca kako pleše bolero s omčom oko vrata.
Torrez, kontrol edebileceği bir sınır teli yaptırmak için Senatör McLaughlin'in yeniden seçilmesini destekliyor.
Torrez želi ponovni izbor senatora McLaughlina, kako bi izgradio ogradu koju može nadzirati.
Tüm o feng shui olayını yaptırmak için Çin'den adam bile getirtti.
Čak je doveo nekog tipa iz Kine da mu sve uredi po feng-šuiju.
Başkanın, kendisine ikinci bir ev yaptırmak için kasabadan binlerce dolar çalması gibi sorunlar mı?
Kako gradonačelnica krade novac iz gradskog proračuna da si sagradi kuću?
Düşmanına istediği şeyi yaptırmak için önce zayıf yönlerini keşfet.
Da nametneš neprijatelju svoju volju, traži mu slabe točke.
Bunu yaptırmak için bir fotoğrafçı tutmalıydın.
Mogao si dobiti profesionalca za ovo.
Programlamayı değiştirmek istiyorsanız bunu Vincent'a yaptırmak zorundasınız.
Ako želiš mijenjati program, morat ćeš to uz pomoć Vincenta.
Yani öylece bölgeye girip sağlık kontrolü yaptırmak istediğimi mi söyleyeceğim?
Što da radim, da se pojavim na brzi ultrazvuk?
Ona seçim mi yaptıramazsın yoksa yaptırmak mı istemiyorsun?
Ne možeš ga natjerati da bira? Ili ne želiš?
Güven bana Montana'da burun ameliyatı yaptırmak zorunda kalmak istemezsin.
Vjerujte mi, ne želite imati dobiti posao nos u Montani!
Yüzünü duvara çarpıp böyle yaptırmak istiyorum.
Hoću ga staviti uza zid, znate, i samo...
Gece geç saatlerde e-mail atmak yok, özel işlerini yaptırmak yok ve kesinlikle kahve istemeyeceksin.
Bez maila kasno navečer, bez rješavanja osobnih problema i definitivno bez kave.
Stefan'ı bulabilmek için bir cadıya yer bulma büyüsü yaptırmak zorunda kaldım.
Morao sam nagovoriti vješticu da napravi čaroliju lokacije da nađem svog legu ovdje.
Dostça mı davranıyorsun yoksa istediğini yaptırmak için hesaplanmış manevra mı?
Je li to bilo baš prijateljski, ili je to neki proračunati manevar da me natjeraš da napravim što god želiš?
Ama bil ki ona seçim yaptırmak zorunda kalacaksın.
Ali znaj kako ćeš ga natjerati birati.
İnsanlar sana istediklerini yaptırmak için ayrıntılı komplolar kurdu.
Razrađena shema stvorena kako bi vas natjerali da činite ono drugi žele.
Çünkü çalışanlarımdan birinin kariyerine, sana isteğin dışında bir şey yaptırmak için taş koyarsam, yaptığım şeyin adı tehdit olur.
! Jer kad bih otežavao karijeru nekog od mojih zaposlenika s ciljem da te primoram da učiniš nešto protiv svoje volje, to bi bila ucjena.
İstediğini yaptırmak için yakın dostuna eziyet etmekten çekinmeyen birine!
S čovjekom kojem nije problem prebiti drugog čovjeka da bi bilo po njegovom.
Ancak benim hala endişelerim vardı. Bu yüzden doktora bu işlemi yaptırmak istemediğimi söyledim.
Ali još uvijek sam bio zabrinut, pa sam rekao: "Znate što, neću to učiniti".
Entegratörler ara ofisler değildir, yöneticilerdir, desteklediğiniz mevcut yöneticiler, ki böylece diğerlerine işbirliği yaptırmak için, güçleri ve ilgileri olur.
Povezivači nisu koordinatori, to su menadžeri, postojeći menadžeri koje ojačavate tako da imaju snage i interesa da druge učine spremnijima na suradnju.
Genç insanlar, dövmelerini sildirmek için büyük meblağlar öderken, ergenler de aynı zamanda dövme yaptırmak için büyük meblağlar ödüyor.
Tako mladi ljudi prilično skupo plaćaju da bi odstranili tetovaže koje su kao tinejdžeri također skupo platili.
Karıncalara bunu yaptırmak çok vakit alırdı.
Dugo nam je trebalo da nagovorimo mrave da ovo izvedu.
Ev ya da bahçe işlerini yaptırmak için bir buton yok.
Nema dugmeta koje će za tebe obaviti posao na dvorištu ili kućanski posao.
Amacımız -- aynı prensip, bölünmüş bir ülke -- her yandan karikatüristleri toplayıp onlara birlikte bir şeyler yaptırmak.
Ideja je bila -- isti princip, podijeljena zemlja -- uzeti karikaturiste sa svih strana i pustiti ih da naprave nešto zajedno.
‹Halkım İsraili Mısırdan çıkardığım günden bu yana, içinde bulunacağım bir tapınak yaptırmak için İsrail oymaklarına ait kentlerden hiçbirini seçmedim. Ancak halkım İsraili yönetmesi için Davutu seçtim.› Benzer ifadeler 8:29, 44; 9:3; 11:36da da geçer.
'Od dana kad izvedoh svoj narod iz zemlje egipatske, nisam izabrao grada ni iz kojega Izraelova plemena da se u njemu sagradi Dom gdje bi prebivalo moje Ime, nego sam izabrao Davida da on zapovijeda mojim narodom Izraelom.'
Kral Süleyman RABbin Tapınağını, kendi sarayını, Milloyu ve Yeruşalimin surlarını yaptırmak; ayrıca Hasor, Megiddo ve Gezer kentlerini onarıp güçlendirmek amacıyla angaryacıları toplamıştı.
Ovako je bilo s rabotom koju je kralj Salomon digao da sagradi Dom Jahvin, svoj dvor, Milo i zidove Jeruzalema, Hasor, Megido i Gezer.
‹Halkımı Mısırdan çıkardığım günden bu yana, içinde bulunacağım bir tapınak yaptırmak için İsrail oymaklarına ait kentlerden hiçbirini seçmedim. İçlerinden halkım İsraili yönetecek birini de seçmedim.
'Od dana kad izvedoh svoj narod iz egipatske zemlje nisam izabrao grada ni iz kojeg Izraelova plemena da se u njemu sagradi Dom gdje bi prebivalo moje Ime, niti sam izabrao ikoga da vlada nad mojim narodom izraelskim.
1.7388281822205s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?