Prijevod od "besin" na Hrvatski


Kako koristiti "besin" u rečenici:

Besin zincirinin dibinde olmamıza hiç şaşmamalı.
Nije čudno da visimo na dnu prehrambenog lanca.
Besin zincirinde o kadar aşağıdayız ki yer altındayız.
Tako smo nisko u prehrambenom lancu da smo podzemlje.
Anlaşılan besin zincirinde yeteri kadar yer edinememişiz.
Ispada da nismo toliko na vrhu hranidbenog lanca kao što smo mislili.
İrlanda'da patatesin 300 yıl boyunca tek besin kaynağı olduğunu ve atalarımın da dahil olduğu nüfusun yarısının Büyük Kıtlık'ta öldüğünü göz önünde bulundurursak kullandığınız ifadenin düşüncesizce olduğunu söyleyebilirim.
Vidite, pošto je krumpir bio jedini izvor prehrane. u Irskoj kroz 300 godina i pola ukupnog stanovništva, uključujući i moje pretke, umrli su u velikoj gladi, rekao bih da je taj termin neosjetljiv.
Her neyse, Darwin'in gözlemlerine göre iki grup ispinoz aynı besin kaynağı için mücadeleye girdiği zaman eninde sonunda başka bir besin kaynağını kullanabilmek amacıyla farklı bir gaga geliştirmişler.
Uglavnom, Darwin je primjetio da kada se dvije grupe zeba takmiče oko istog izvora hrane, na kraju bi jedna od njih razvila drugačiji oblik kljuna kako bi se mogle hraniti nečim drugim.
Benim suyumla ürettiğimiz her besin bizimle kalacak.
Kakvu god hranu proizvedemo uz moju vodu...ostaje sa nama.
Çünkü bir kez elde ettiğinde besin zincirinin en tepesine yükselirsin.
Jer kad ga se dočepaš, popećeš se na vrh lanca ishrane.
Ve bu daha önce yaşamamış olan o bölgeye ait olmayan balıklarla doldurulduğunda besin ağına olan şeydir.
A ovo se događa s tom prehrambenom mrežom kada je napunjena sa stranim ribama koje nikad prije nisu ovdje živjele.
Ve besin zincirinin sonunda, biz onları yiyoruz.
A na kraju prehrambenog lanca, mi, također, pojedemo i njih.
Ekosistemlerde bir organizmanın atığı o sistemdeki başka bişey için besin olmaktadır.
U ekosustavima, otpad jednog organizma postaje hranjiva tvar za nešto drugo u tom sustavu.
Ve hava onlara zarar veriyor, kirlenmiş arazide yetişmiş besin onları zehirliyor.
I zrak im škodi, a hrana koja je uzgojena na zagađenom tlu ih truje.
Bu Arktika'daki tüm besin zincirinin temeli, tam burada.
To je temelj cijelog hranidbenog lanca Artika, baš ovdje.
Herhangi bir fabrikaya gidin, bir elektrik santraline, herhangi bir kimyasal fabrikaya, besin işleme fabrikasına, etrafa bakın -- her şey bilgisayarlar tarafından çalıştırılmakta.
U koju god tvornicu otišli, koju god elektranu, koju god tvornicu kemikalija ili pogon za obradu hrane, pogledajte uokolo -- svime upravljaju računala.
Ve burada iki çocuğun beyin taramasını görüyorsunuz - biri yeterince besin almış, diğeri, bakımsız ve çok derin bir şekilde yetersiz beslenmiş.
Ovdje vidite snimku mozga dvoje djece -- jednoga koje je dobivalo prikladnu ishranu, a drugo zapostavljeno te ozbiljno pothranjeno.
Öncelikle, Dünyadaki en eski besin metodu hakkında konuşmak istiyorum, emzirme.
Prvo bih željela govoriti o najstarijoj metodi ishrane na svijetu, dojenju.
Bunların besin değeri yüksek olmalı ve yöresel olarak üretilmiş olmalı.
Moraju biti hranjivi i moraju biti proizvedeni lokalno.
Size şimdiye kadar gösterdiğim örnekler gazetecilerin, besin destekleyici ürün satan tüccarların ve natuopatların (dogal ürün sağaltıcıları) kendi çıkarları için kanıtları çarpıttığı örnekler.
Pokazao sam vam primjere jednostavnih i laganih načina na koje novinari, trgovci dodacima prehrani i naturopati iskrivljuju dokaze sebi u korist.
Bu kapsüller besin açısından zengin bir jölenin içine gömülmüşlerdir. Bir çeşit ikinci ten. Çabucak yokolup büyüyen mantarlar için bebek besini oluştururlar.
Te kapsule su ugrađene u žele bogat hranjivim tvarima, vrstu druge kože koja se raspada brzo i postaje hrana za bebe za rastuće gljive.
Ben de size söylüyorum, besin bakış açısıyla baktığımızda bilgi bir üretim meselesi değildir, aşırı besin yüklemesinden asla bahsedilmez.
Kažem vam da informacije, ako se promatraju s gledišta hrane, nikada nisu problem proizvodnje; nikad ne govorimo o preopterećenju hranom.
Bal normal şekere mükemmel bir besin alternatifi çünkü içinde çok çeşitli şekerler var.
Med je izvrsna zamjena običnom šećeru, zato što sadrži više različitih vrsta šećera.
Arılar, meyvelerimizin ve sebzelerimizin, çiçeklerimizin ve çiftlik hayvanları için besin olan yonca gibi ekinlerin en önemli polen taşıyıcısıdır.
Pčele su najvažniji oprašivači našeg voća, povrća i cvijeća i usjeva poput alfalfa (lucerna) sijena koja hrane naše domaće životinje.
Yonca ve kabayonca arılar için yüksek besin değeri olan bitkilerdir.
Djetelina i lucerna su visoko hranjiva biljna hrana za pčele.
Yani bir karınca besin bulmaya çıktığında, sıcak güneş altında tohum ararken kaybettiği suyu havaya verir.
Stoga mrav koji traga za hranom, tražeći sjemenje po žarkom suncu, gubi vodu u zrak.
Deniz ürünlerinin gerçekten çok karışık bir besin zinciri var ve bu besin zincirinin her basamağında izlenebilirliğimiz olmadığı sürece dolandırılma imkanımız var.
postoji mogućnost za prijevaru kod morskih plodova osim ako postignemo sljedivost. Sljedivost je način na koji indistrija morskih plodova može slijediti morske plodove od broda do tanjura
Köpek balıkları! Onlar besin zincirinin tepesindeler.
Da, bio je. Morski psi! Na vrhu su prehrambenog lanca!
Bu nedenle dolaşım sistemi vücudun her bir köşesine oksijen ve besin aktarımını sağlamak için kan damarları yardımıyla besin dolaşımı problemini çözmektedir.
Krvotok rješava problem dostave hranjivih tvari kroz krvne žile koje opskrbljuju hranjivim tvarima i kisikom svaki djeličak našeg tijela.
Bu ağlar beynin yüzeyinde başlar, ve sonra beyin dokusunun derinliklerine inerler ve de iyice yayılarak, besin ve oksijeni beyindeki her hücreye ulaştırırlar.
Počinju na površini mozga i zaranjaju u samo tkivo, i kako se šire, opskrbljuju hranjivim tvarima i kisikom svaku stanicu u mozgu zasebno.
Bildiğiniz gibi, arılar besin ürünlerimizin üçte birinde tozlaşma yaparlar. Bu günlerde gerçekten zor zamanlar geçiriyolar.
I kao što znate pčele oprašuju jednu trećinu naših prehrambenih usjeva i u posljednje vrijeme im je teško.
Albatroslar birkaç hafta boyunca sık sık altı, bazen de on bin mil onları bekleyen yavrularına bir besin, büyük bir yemek ulaştırmak için uçar.
Albatrosi često lete šest, katkad i deset tisuća milja tijekom nekoliko tjedana kako bi donijeli jedan veliki obrok, svojem ptiću koji ih čeka.
Gazze ablukası nedeniyle tüneller insanların temel ihtiyaçlarını sağlama aracıydı. Besin, inşaat malzemeleri ve ihtiyacımız olan diğer şeyler.
Tokom opsade Gaze, tuneli su donosili ljudima najpotrebnije, kao što je hrana, materijal za gradnju i ostale potrepštine.
Eğer toprak içinde hiç besin bulundurmazsa ne olur?
No što ako u tlu nema hranjivih tvari?
Orman geliştikçe, yüzeye daha fazla yaprak düşüyor -- bu da daha fazla humus üretiliyor demek oluyor, bu da daha fazla besin demek oluyor, böylece orman hâlâ daha da büyüyebilir.
Kako šuma raste, tako na tlo pada više lišća, što znači da se stvara više humusa i još više hrane kako bi šuma mogla napredovati.
Plastic onları aç oldukları halde doygun hissettirir. Böylece açlıktan ölürler. Ayrıca plastikten gelen toksinler besin zincirine geçer.
Zbog plastike se osjećaju sito kad nisu, pa umru od gladi i predaju toksine iz plastike dalje kroz hranidbeni lanac.
Derin okyanustaki en yaygın balığın yani besin zincirinin en altındakinin bu zehirli hapları yutup yutmadığını öğrenmek istedik.
Željeli smo vidjeti da li najčešća riba u dubokom oceanu, ona na dnu hranidbenog lanca, guta te otrovne pilule.
En ufak besin maddesini bile besleyici özelliği için alıyordum.
Svaki dijelić hrane je bio točno ono što je u svojoj nutricionističkoj vrijednosti.
Şimdi, gerçek şu ki çocuklarınızın her gün yediği yemek fast food, fazlasıyla işlenmiş bir besin ve içinde yeterli taze besin neredeyse hiç yok.
E sad, realnost je, hrana koju vaša djeca dobivaju svaki dan je brza hrana, visoko obrađena, u njoj uopće nema dovoljno svježe hrane.
Şeker her şeyde var. Besin içeriklerini iyi biliyorum.
Šećera ima u svemu. Znam prednosti i nedostatke tih sastojaka.
her bir büyük süpermarket bize bir besin temsilcisi sağlamalı.
Duguju nam, postaviti zastupnika prehrane u svaki veliki supermarket.
Büyük markalar, biliyorsunuz büyük gıda markaları işletmelerinin kalbine besin eğitimini koymalılar.
Veliki brendovi, znate, brendovi hrane, trebaju postaviti obrazovanje o prehrani u središte svog posla.
Beş, altı, yedi yıllık bir süre içinde bizi yağ, şeker ve diğer besin olmayan maddelere aşırı çekilde bağımlı hale getirdiler.
I tijekom pet, šest, sedam godina skinuti nas s ekstremne količine masti, šećera, masti i ostalih nehranjivih sastojaka.
Açıkça biliyoruz ki sağlıklı besin olarak kabul edilen bir sürü yiyecek mevcut.
Očito postoji raspon sastojaka koji čine zdravu hranu.
Evet, doğru, çok büyük bir besin problemimiz var, ama bu bilimle ilgili değil.
Istina je, imamo velik problem s hranom, ali to nije znanost.
Mikroskop altında, yüzlerce kahverengi kan damarını görübilirsiniz - bu kılcal damarlar, kanser hücrelerini besliyor, oksijen ve besin taşıyor.
I pod mikroskopom, možete vidjeti tisuće ovih smeđih krvnih žila, kapilara koje prehranjuju stanice raka, donoseći kisik i hranjive tvari.
Daha büyüyememelerinin sebebi, kan kaynaklarının olmaması. Dolayısıyla yeterince oksijen veya besin gelmiyor.
Oni više od toga ne mogu narasti jer im nedostaje opskrba krvlju, stoga ne primaju dovoljno kisika i hranjivih tvari.
Şimdi hayal edin: Dünyanın ilk besin değerlendirme sistemini yaratıp, yiyecekleri antiangiogenez özelliklerine göre, kanser engelleme özelliklerine göre puanlandırsak.
Zamislite da možemo napraviti prvi vrijednosni sustav u kojemu bismo mogli vrednovati hranu ovisno o njenim antiangiogenetskim svojstvima, svojstvima koja preveniraju rak.
Dolayısıyla, insanlar üzerinde yapılan bu araştırma, günlük miktarlarda antiangiogenik besin tüketiminin, kanseri ne kadar azaltabileceğinin göstergesi.
Dakle ovo istraživanje na ljudima glavni je odgovor na pitanje kakav utjecaj antiangiogenetske tvari, prisutne u hrani i konzumirane u praktičnim količinama, imaju na tumor.
Çünkü, eğer haklıysak, tüketici eğitimini, besin hizmetlerini, toplum sağlığını, hatta sigorta endüstrisini etkileyebilir.
Jer ako smo u pravu, to bi moglo utjecati na obrazovanje potrošača, restorane, javno zdravstvo i čak na osiguravajuće kuće.
Şimdi ikisine de bakın -- bakın bu mavi oklar-- ikisinde de aynı besin var: lümende ve barsak yüzeyinizde.
Sad oba gledaju, to su plave strjelice, oba gledaju istu hranu, koja je u lumenu i u prostoru vašeg crijeva.
1.4084920883179s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?