Teoriyi, pratiğe geçirince her zaman mükemmel işlemez.
Teorija u praksi nije uvijek savršena.
Sen de mükemmel birisin, Bay Roth.
A vi ste veliki čovek, g. Rot.
Onlar en mükemmel sınıftır ve bu ülkenin bel kemiğidir.
Oni su moralna snaga i jedan od stupova ove zemlje.
Naomi ve iki mükemmel çocuğumun yanı sıra bir malikanem, özel jetim altı arabam, üç atım, iki tatil evim ve 52 metre uzunluğunda yatım var.
Uz Naomi i moje dvoje savršene djece, posjedujem palaču, privatni avion, šest auta, tri konja, dvije vikendice i 50-metarsku jahtu.
Ch'Vyalthan korkunç bir yazardı ama mükemmel araştırma yapardı.
Ch'Vyalthan je bio grozan pisac, alii izvrstan istraživač. -Veliki meštre, pitao sam se...
Stills ve Frank mükemmel bir seçim olur.
Stills i Frank su izvrstan odabir.
Onu mükemmel bir asker olması için tasarladılar. Bir insan-silah.
Stvorili su je da bude savršen vojnik, ljudsko oružje.
Öğrencilere göstermek için mükemmel bir fikir, Profesör Snape ama yapmaya çalıştığınız hamleyi önceden tahmin etmek kolaydı.
Dobro ste se sjetiIi da im to pokažete. No ako smijem reči, biIo je očito što namjeravate.
Mükemmel insan diye bir şey yok.
Na kraju: Ne postoji savršena osoba. Ti.
Ben mükemmel bir prenses değilim, değil mi?
Nisam baš savršena princeza, zar ne?
Bu gerçek terapist mükemmel kız arkadaşının mükemmel arkadaşlarını analiz ederek onu üzme riskine girmeyecek.
Ovaj psihijatar ne želi uzrujati svoju divnu djevojku analizirajući njene divne prijatelje.
Etrafta kişisel işlerini eşelemesini istemediğin bir çift aynasız varsa def ettiğinden emin olmak için mükemmel bir yol olurdu.
Pa, ako ne želiš da dva Bobbyja njuškaju oko tvojih privatnih poslova, to bi bio odličan način da ih uvjeriš da to ne rade.
Mükemmel bir eş olmaktan başka niyetim olmadığı konusunda sana söz verebilirim.
Pa, mogu ti obećati, da niti ja ne namjeravam biti savršena žena.
Bir kadınla yaşamak zaman zaman canına okuyabilir ama genellikle mükemmel varlıklardır.
Žive žene su povremeno gnjavaža, ali često su divne.
Annen mükemmel bir kadın, biliyorsun değil mi?
Majka ti je sjajna žena, znaš li to?
Eugenia her açıdan mükemmel bir bakıcıdır.
Judžinija je praktično savršena u svakom smislu.
Ve kesinlikle emindim ki, demokrasi ve bizim topluma mükemmel olacaktı.
I bio sam siguran da će to biti odlično za demokraciju i za naše društvo.
Ön koltuktaki beyefendi arkadaşımın bakışını mükemmel bir şekilde taklit etti doğrusu.
Tu je gospodin u prvom redu koji me upravo gleda kao ona tada.
Din insanlara abes, doğaüstü ve değersiz açıklamalarla yetinmelerini öğretiyor; ve her yönüyle anlayabileceğimiz, hakiki ve mükemmel açıklamaları görmelerini engelliyor.
Ona uči ljude da se zadovolje trivijalnim, praznovjernim ne-objašnjenjima i zasljepljuje ih od predivnih stvarnih objašnjenja koja možemo dokučiti.
Mükemmel bir eğitim aldım - Şikayet etmiyorum -- fakat benim bu müzelerin ve sanat eserlerinin çoğuna erişimim yoktu.
Imao sam sjajnu edukaciju -- ne žalim se -- ali nisam imao pristup velikom broju tih muzeja i tih umjetničkih dijela.
Böylelikle bir ekip oluşturduk, mükemmel bir insan grubu, ve bunu yapmaya başladık.
Tako smo okupili tim, sjajan tim ljudi, i započeli smo to raditi.
Her yelpazeden mükemmel insanlar ile tanışıyorum; param genellikle iyi bir yere gidiyor; çok farklı görünüyorum; ve bu alışverişi benim için kendi kişisel hazine avım gibi yaparıyor.
Upoznajem različite super osobe; moji dolari obično odlaze u dobre svrhe; izgledam prilično jedinstveno; i kupovina je nalik na moj osobni lov na blago.
Şöyle bir fikrimiz var bu strateji, bu öğrenme stratejisi dünyada yaşamak için çok güçlü, mükemmel bir strateji ama büyük bir dezavantajı var.
Naša je ideja da je ta strategija, ta strategija učenja, iznimno snažna i značajna strategija za snalaženje u svijetu, no ima jedan veliki nedostatak.
Ve bence bunlar doğrunun neye benzediğine dair mükemmel birer örnek.
Mislim da su izvrstan primjer kako izgleda istina.
Burada üç tane mükemmel şekilde hayal edilebilen fiziksel nesnemiz var, hepimizin üç boyutlu bir dünyadaki yaşam ile ilişkilendirebileceğimiz bir şey.
Ovdje imamo 3 savršeno zamisliva fizička objekta, nešto što svi možemo povezati sa životom u trodimenzionalnom svijetu.
Arenanın dışında oturmanın baştan çıkarıcı olduğunu biliyorum, çünkü sanırım bütün hayatım boyunca öyle yaptım, ve kendi kendine, "Oraya çıkacağım ve ortalığı dağıtacağım, kurşun geçirmez ve mükemmel olduğumda, " demenin
Znam da je primamljivo stajati izvan borilišta, mislim da sam to radila cijeli život i mislim si: ući ću unutra i sve ih razbiti kad budem neprobojna i savršena.
Şimdi, Kanada'da, mükemmel bir sağlık sistemimiz var.
Sada, u Kanadi imamo izvrstan zdravstveni sustav.
Bu kutunun üzerinde müzik sektörü için nasıl gerçek ve mükemmel bir eğitim aldığımın farkında değildim.
Nisam imala pojma da na ovoj kutiji dobivam savršeno obrazovanje za posao u glazbenoj industriji.
Mükemmel öğretmenler böyle yaparlar. Ama mükemmel öğretmenler ayrıca yol gösterir, teşvik eder, ateşler ve ilgi uyandırırlar.
Veliki učitelji to čine, ali što veliki učitelji također čine jest - poučavaju, stimuliraju, izazivaju, uključuju.
Ama mükemmel bir insandı, mükemmel bir filozof.
Ali, sjajan je čovjek bio; izniman filozof.
Ancak genç şirketler bu kadar mükemmel ise neden bir çoğu başarısız oluyor?
Ali ako su startup organizacije tako sjajne, zašto ih toliko ne uspije?
Bu olunca, şiir sonunda sayfaya mükemmel ve mütemmim çıkarmış. Ama bir eksiklikle: Tersten, son kelimeden ilkine doğru.
U tim slučajevima, pjesma bi se pojavila na papiru, savršena i neoštećena no zapisana natraške, od posljednje riječi prema prvoj.
Gerçekten de motosikletler hakkında heyecan verici şey şu: Mühendislik ve dizaynın mükemmel birleşimi.
Stvarno uzbudljiva stvar kod motora jest da su prekrasan spoj inženjerstva i dizajna.
Dün izlediğimiz sunumlardaki gibi, insan beynindeki etkileşimlere bakarsanız, zeka mükemmel bir şekilde etkileşimlidir.
Ako pogledamo interakcije ljudskog mozga, kao što smo čuli jučer u nekoliko prezentacija, inteligencija je čudesno interaktivna.
orada dansçı oldu, Royal Bale'de mükemmel bir
postala je solist i imala prekrasnu karijeru s njima.
Çocuklarımızı eğitirken ki ana prensiplerimizi yeniden düşünmeliyiz. Jonas Salk'tan mükemmel
Moramo ponovno osmisliti temeljna načela na kojima obrazujemo svoju djecu.
Ama aslında satranç oyunu mükemmel objektivitenin bir örneğidir.
A ipak, šah predstavlja domenu savršene objektivnosti.
Ve burası bunu yapmak için mükemmel bir yer, TED.
A savršeno mjesto za učiniti to je TED.
...ortaya çıkan, tüm dünyadaki mükemmel ve ilham verici liderler ve kuruluşlar, ister 'Apple', veya ' Martin Luther King' veya 'Wright' kardeşler olsun, hepsi aynı şekilde düşünür, haraket eder ve haberleşirler.
kako se pokazalo, sve velike i inspirativne vođe i organizacije širom svijeta, bilo da je to Apple, ili Martin Luther King ili braća Wright, svi su oni razmišljali, ponašali se i komunicirali na potpuno isti način.
İşte bizim yeni otomobilimiz. Mükemmel benzin tüketimi. Deri koltukları var.
Ovdje je naš novi automobil. Jako je štedljiv. Ima kožna sjedala.
Fakat biz aynı zamanda mükemmel bir şekilde huzurlu olarak 'Apple'dan bir MP3 çalıcı veya bir telefon alabiliriz, veya 'Apple'dan' bir DVR.
Ali mi se savršeno ugodno osjećamo kada kupujemo MP3 player od Applea, ili mobitel od Applea, ili digitalni video rekorder od Applea.
Diyebilirdi ki, "Bu mükemmel bir buluş çocuklar, ve sizin teknolojiniz üzerinden bunu geliştireceğim, " fakat o bunu yapmadı.
Mogao je reći, "To je nevjerojatno otkriće dečki, i ja ću unaprijediti vašu tehnologiju, " ali on to nije napravio.
Mükemmel derecede zeki öğrencilere eğitim veriyorum ve eskiden olduğunda %20 daha az ödev veriyorum.
Ja poučavam nevjerojatno inteligentne studente, a zadajem im 20 posto manje posla nego što sam prije.
100 çeşit önüme geldiğinde, kahretsin, bir tanesi benim için mükemmel olmalıydı.
Kad su bile dostupne u 100 izvedbi, kvragu, jedne od njih trebale bi biti savršene.
Ve aldığım iyiydi, ama mükemmel değildi.
A ono što sam dobio bilo je dobro, no ne i savršeno.
Her nimet, her mükemmel armağan yukarıdan, kendisinde değişkenlik ya da döneklik gölgesi olmayan Işıklar Babasından gelir.
Svaki dobar dar, svaki savršen poklon odozgor je, silazi od Oca svjetlila u kome nema promjene ni sjene od mijene.
Oysa mükemmel yasaya, özgürlük yasasına yakından bakıp ona bağlı kalan, unutkan dinleyici değil de etkin uygulayıcı olan kişi, yaptıklarıyla mutlu olacaktır.
A koji se oglÄedÄa u savršenom zakonu slobode i uza nj prione, ne kao zaboravan slušatelj nego djelotvoran izvršitelj, blažen će biti u svem djelovanju svome.
1.1848528385162s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?
Teorija u praksi nije uvijek savršena. 