Prijevod od "znali" na Turski


Kako koristiti "znali" u rečenici:

Prvi kneževi Doline nisu imali puno toga, ali imali su ove planine i znali su kako ih iskoristiti.
Vadi'nin ilk lordlarının elinde bu dağlardan başka bir şey yoktu ve nasıl kullanacaklarını da iyi bildiler.
Znali smo da ćete se vratiti.
Sizin gibi sikiklerin geri geleceğini biliyorduk.
Znali smo da će biti posljedica.
Pervasızdık ve bunun sonuçları olacağını biliyorduk.
Za ljude koji su učinili ono što se smatralo lošim kako bi postigli ono što su znali da je ispravno.
O dönemde yaptıklarının kötü olduğu düşünülen ama doğru bildiklerinden vazgeçmeyen insanlara.
Jeste li znali da je oženjen?
Ne zaman? Bay Pollock'in evli olduğunu biliyor muydunuz?
Kako ste znali da sam ja?
Zekice. Ben oldugumu nereden bildin? Kimildama.
Nitko nije mogao ništa dokazati, ali svi smo znali.
Elbette hiç kimse bir şey kanıtlayamadı, lakin hepimiz biliyorduk.
KAKO BI GLEDAOCI ZNALI KOJI JE PRAVI?
Fanlar kimin gerçek olduğunu nereden bilecekler ki?
Znali smo da bi se to moglo dogoditi.
Avram, burayı bilen başka birileri var mı?
Znali smo da naši životi neće biti isti.
Hayatlarımızın asla eskisi gibi olmayacağını biliyorduk.
Pretpostavljam da ste to već znali.
Evet. Bu oyunu önceden biliyordunuz sanırım.
Ipak smo naučili čovječanstvo sve što smo znali o tvorevini.
Yine de, yaratılışla ilgili bildiğimiz her şeyi insanoğluna anlattık.
Hej, jest li znali da je cilj dokumentarca zapravo da se nešto dokumentira, je li tako?
Bir belgeselin amacının gerçekten bir şeyi belge altına almak olduğunu biliyorsunuz değil mi?
To smo već znali, Amy, u čemu je stvar?
Onu anladık zaten Amy, ne demeye çalışıyorsun?
Ali pretpostavljam da ste to već znali.
Ama sanırım siz bunu zaten biliyorsunuzdur.
Članovi moje pastve, često bi mi znali reći, kako mi je smisao za humor, jetkiji no je potrebno.
Cemaatimdeki kişiler genellikle espri kabiliyetimin çok yetersiz olduğunu söylerdi.
Odjednom smo znali da je zaista moguće zauzdati gravitaciju.
Birden yer çekimini kullanabileceğimizi fark ettik.
Svi su znali kakvi su im izgledi da ikad više vide ljudsko biće.
Hepsi bir daha insan yüzü göremeyebileceklerini biliyordu.
Znali smo da, kad su testirana jednojezična djeca u Taipeiu i Seattleu s mandarinskim zvukovima, pokazuju isti obrazac.
Taipei ve Seattle'da tek dillilere Çince dinlettiğimiz zaman, aynı düzeni gösterdiklerini biliyorduk.
Stvarno nisu znali što učiniti, dok nije došao njemački znanstvenik koji je shvatio da se oni koriste s dvije riječi za prednje i stražnje ekstremitete, a genetika ih ne razlikuje a niti njemački.
Gerçekten ne yapacaklarını bilemiyorlardı, ön ayak ve arka ayak ile ilgili iki kelime kullandıklarını anlayan bir Alman bilimadamı gelene kadar, genetikte bu ayrım yoktu, Almancada da yoktu.
Nisu znali za naše hipoteze. Nisu bili upoznati s uvjetima.
Hipotez ve durumlar hakkında hiç bir bilgileri yok.
Kad smo skupili sve što smo znali o njima u 50. godini, nije njihova razina kolesterola u toj dobi bila ta koja nam je pomogla predvidjeti kako će ostariti,
50 yaşlarında olduğu zamanlar hakkında bildiğimiz her şeyi bir araya getirdiğimizde, nasıl yaşlanacaklarını gösteren orta yaş kolesterol düzeyleri değildi.
Tako da, ako stavimo zbrojimo, ovo bi nam moglo pomoći da objasnimo zašto današnji diplomirani student kao i manje obrazovani Amerikanci znaju manje o svijetu nego što su ljudi slični njima znali prije 20 godina.
Yani, herşeyi biraraya getirdiğimizde, günümüz üniversite mezunlarının hatta ve hatta daha az eğitimli Amerikalıların Dünyamızdan, 20 yıl önceki emsallerinden neden daha az haberdar olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.
Svi su znali da je tvoj genij ispao bezveznjak.
senin "dehan" tembellik yapmış, Hay Allah.
Kada bi se to dogodilo, u ono drevno vrijeme ljudi su znali što se zbiva. Imali su ime za to.
Bu olay olduğunda, insanlar buna ne ad vereceklerini biliyorlardı, adını söylerlerdi:
Nismo mogli provjeriti njegovu autentičnost jer nismo znali tko ga je napisao, a znali smo o čemu je.
Kimin yazdığını ve konunun ne olduğunu bilmediğimiz için soruşturmakta zorlandık.
I on ozdravi bolesnike - a bijahu mnogi i razne im bolesti - i zloduhe mnoge izagna. I ne dopusti zlodusima govoriti jer su ga znali.
İsa, çeşitli hastalıklara yakalanmış birçok kişiyi iyileştirdi, birçok cini kovdu. Cinlerin konuşmasına izin vermiyordu. Çünkü onlar kendisinin kim olduğunu biliyorlardı.
Kad je već svanulo, stade Isus na kraju, ali učenici nisu znali da je to Isus.
Sabah olurken İsa kıyıda duruyordu. Ne var ki öğrenciler, Onun İsa olduğunu anlamadılar.
Jedni su izvikivali jedno, drugi drugo jer je skup bio uskomešan te mnogi nisu ni znali zašto su se strčali.
Tiyatrodaki topluluk karışıklık içindeydi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Çoğu ne için toplandığını bile bilmiyordu.
0.88246607780457s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?