Držite se svoje priče i ne dozvolite da vas tužilac uzdrma.
Hikayelerinizi anlatın ve savcının kafanızı karıştırmasına izin vermeyin.
Tko bi rekao, Okružni tužilac u smokingu.
Sen ne bilirsin- - Başsavcı, hem de smokin içinde.
Kao tužilac, da li se slažete u vezi sudske odluke?
Savcı olarak, mahkeme kararı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kad danas ubiješ nekog gada, bolje mu sakrij leš, inače će tužilac već naći... načina da ti ispadneš kriv.
Çünkü savcılıktaki kendini beğenmiş... Because those snot- nosed young bastards... küstah gençler nasıl olsa onu bir şekilde cezalandırıyor.
Tužilac je zahtjevao doživotnu zbog krijumčarenja.
Savcı kaçakçılıktan ömür boyu hapis istedi. Arada çok fark var.
Tužilac se žalio na tvoju kaznu za posjedovanje.
Savcı uyuşturucu taşımaktan suçlanmana dikkat çekti.
U nacionalnim vijestima, glavni tužilac je danas prihvatio ED-209 borbenu jedinicu za primjenu u pet američkih gradova, i pored brojnih žalbi na kvarove.
Yerel haberlerde, başsavcı ED-209 savunma biriminin artan arıza şikâyetlerine rağmen Amerikan şehirlerinde yerleştirilmesine onay verildi.
Ali državni tužilac ne dozvoljava bankrotiranoj gradskoj vladi da ga dodirne.
Fakat savcı iflas eden şehir yönetiminin paraya el koymasına izin vermiyor.
Bio sam gradski javni tužilac a on je bio mladi detektiv u Ubojstvima.
...savcı olduğum zamanlardan... Genç biriydi. Cinayet servisindeydi.
Ovo nije suđenje, i gospodin Tandro nije tužilac.
Bu bir mahkeme değil ve Mr Tandro da savcı değil.
Za svaki Super Bowl okružni tužilac ima koji naslov u novinama.
Her Süper Kupa'da başsavcı birkaç gazeteye manşet olur.
Nije isto kao kad sam bio tužilac.
Bak, artık işler savcı olduğum günlerdeki gibi değil.
Moj brat je sjebani državni tužilac.
Ağabeyim kahrolası bir "sazcı". -Deme yahu.
Okružni tužilac me dolazi vidjeti na početku ljeta kaže mi da nebo pada, i nije učinio ništa od tada.
"DA" yazın başında yanıma gelip, bana gökyüzünün düştüğünü söyledi. ve o zamandan beri söylediği hiçbir şeyi yapamadı.
Tužilac ga je optužio za ubojstvo iz nehata.
Savcı onu ihmalkarlık nedeniyle ölüme neden olmaktan suçluyor.
Imala je važne klijente, a okružni tužilac želi drugi mandat.
Galiba, yüksek mevki müşterileri varmış ve DA bunları bulmaya çalışıyor.
Ne želiš da postanem državni tužilac?
Benim yeni savcı olmamı istemez misin?
Garza je bio tužilac kada smo tvoj tata i ja radili na slučaju.
Baban, bunlarla kendisine gittiğinde Garza savcıydı.
Kada posebni tužilac odobri, bit ćeš na putu.
Özel bir savcı seni temize çıkarır çıkarmaz gidebilirsin.
Ja sam tužilac na ovom suđenju, i moj je posao dokazati da je Max Keenan ubio zamenika direktora FBI Roberta Kirbyja.
Bu davada savcıyım ve görevim size, Max Keenan'ın FBI Müdür Yardımcısı Robert Kirby'i öldürdüğünü kanıtlamak.
Savezni tužilac je to što je tvoj otac napustio grad uzeo kao priznavanje krivice.
Federal savcı babanın şehri terketmesini suçu kabul etmesi olarak ele aldı.
Možda me tužilac Obonda može prosvijetliti.
Belki Savcı Obanda bu konuda beni aydınlatabilir.
Okružni tužilac Mark Hanter lažira... forenzičke dokaze da dobije osude u suđenjima za ubistvo.
Bölge Savcısı Mark Hunter cinayet davalarında hüküm giydirebilmek için adli kanıtları değiştiriyor.
Da li je Si Džej došao kod vas u vezi priče da Okružni tužilac podmeće dokaze?
CJ size, Başsavcı'nın sahte kanıt yerleştirdiğine dair bir hikâyeyle geldi mi?
Državni tužilac Houstona, Frank Griffin, odlučio je ipak podići optužnicu, pa sam otišao kod njega.
Houston Bölge Savcısı, Frank Griffin suçlama işlemlerini devam ettirdi. Onu bir ziyaret ettim. Merhaba.
Pa, bilo mi je jasno da javni tužilac... ponovo otvara istragu, da bi unapredila svoju političkukarijeru.
Bence açıkça belliydi ki savcı soruşturmayı siyasi kariyerine destek olması için açıyordu.
Sljedeće što znam okružni tužilac počinje postavljati pitanja o vama.
Sonra bir baktım ki ilçe başsavcısı seninle ilgili sorular sormaya başlamış.
Kao što sam vam objasnila, tužilac će odbaciti optužbe protiv vašeg batlera ako odgovorite na naša pitanja.
Açıkladığım gibi bayan eğer sorularımıza dürüstçe cevap verirseniz savcı, uşağınız hakkındaki suçlamaları geri çekecek.
U političkoj klimi kao što je ova, tužilac će ići na ubistvo prvog stepena.
Böyle bir politik ortamda Başsavcı birinci dereceden cinayet kararına gider.
S obzirom na okolnosti u ovom slučaju, okružni tužilac je mislio da treba da ponudi tu pogodbu.
Dava göz önüne alındığında, savcı o anlaşmayı teklif etmek zorunda kaldı.
Okružni tužilac dovodi mog klijenta u ovu sudnicu redovno.
Savcı, müvekkilimi bu salona temel ilkelerle çağırdı.
Očekujemo da će ovaj slučaj biti odvojen, od ostalih koje je tužilac vodio protiv mog klijenta.
Tüm beklentimiz bu davanın düşmesi ve müvekkilime karşı olan tüm suçlamaların geride kalmasıdır.
Ako tužilac podigne optužnicu, učenik mora da svedoči protiv roditelja.
Eğer savcı suç duyurusu yaparsa, öğrenci kendi ailesine karşı ifade vermek zorundadır.
Ako si upola dobar tužilac od onoga što se hvališ, zatvorićeš ih svakako.
Dile getirdiğinin yarısı kadar davacılık yapsan yine de onları içeri atarsın.
Pomaže kad ti je državni tužilac prijatelj.
Federal savcının yardım edebileceği arkadaşları olabilir.
Federalni tužilac je odbio slučaj jer očigledno nije bio dovoljno ozbiljan.
Federal savcılar davayı yeterince ciddi bulmadıklarından olsa gerek dava düştü.
Sumnjam da bi je tužilac stavio na ovaj popis da je mislio da je nesmotrena.
Joker olduğunu bilseydi başsavcı onu listesine eklerdi.
Tužilac je poznat po zaobilaženju pravila.
Bu savcının yasaları esnetmek gibi bir şöhreti var.
Pravi Javni tužilac bi mogao da donese mnog dobrog ovoj državi.
Gerçek bir başsavcı bu eyalette çok iyi işler yapabilir.
Tamo su budući guverner i sadašnji Javni tužilac Geldof.
İşin içinde vali olacak adam, ve şu anki başsavcı Geldof var.
Bio je tužilac 3 godine, u državi New York.
3 yil boyunca, New York Eyaletinde savci olarak görev yapti.
Postala sam vojni tužilac zato što volim ratno pravo, a ne kažnjavanje vojnika!
Kaçak dosyalarıyla ilgilenmeyi sevmiyorum ve elimde üç tane var.
Američki državni tužilac nedavno je objavio izvješće u kojem tvrdi da će zabraniti samice u New Yorku za tinejdžere.
ABD Adalet Bakanlığı geçenlerde, New York eyaletindeki çocuklar için hücre cezasının kaldırılacağını belirten bir rapor yayınladı.
Zato mene čekajte - riječ je Jahvina - do dana kad ustanem kao tužilac; jer ja sam odredio da se sakupe narodi, da se saberu kraljevstva, da na vas gnjev svoj izlijem, svu gorčinu svoje srdžbe: u vatri moje ljubomore bit će sva zemlja sažgana.
Bu yüzden, ‹‹Bekleyin de görün›› diyor RAB, ‹‹Ulusları yargılayacağım günü bekleyin. Ulusları toplamaya, Krallıkları bir araya getirmeye, Gazabımı, kızgın öfkemi Üzerlerine dökmeye karar verdim. Çünkü kıskançlığımın ateşi bütün dünyayı yiyip bitirecek.
4.2465670108795s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?
Hikayelerinizi anlatın ve savcının kafanızı karıştırmasına izin vermeyin. 