Bu sanki bir çeşit Goa'uld el bilgisayarı gibi bir şey.
Kad je Osiris došla na Zemlju, koristila je tu tehnologiju, aktiviravši ju pomoću ručnog uređaja.
Osiris Dünya'ya geldiğinde, bileğindeki bir aleti çalıştırarak o teknolojiyi kullanmıştı.
17-godišnjakinja s ogrebotinama i ozljedom ručnog zgloba.
Hasta 17 yaşında, bayan. Bileğinde sıyrıklar ve travma olduğu görülüyor.
Prebacujem s ručnog na automatsko ispaljivanje.
El kumandasından otomatik ateşleme moduna geçiliyor.
Pobjeda u ponovnom susretu mi je donijela uganuće ručnog zgloba, dva iščašena zgloba šake i ostatak dana slobodan.
Rövanşı kazanmak ise bileğimin burkulmasına... iki eklem kaymasına ve günün kalanında istirahat etmeme mal oldu.
Pa, ono o čemu stvarno pričamo ovdje... je, uh... sljedeća generacija ručnog operativnog sistema.
Sözünü ettiğimiz şey yeni nesil el bilgisayarı işletim sistemleri.
Ranjiv si od ručnog bacača koji dolazi iz boce sojinog sosa.
Şu soya sosu şişelerinden gelen roketlere karşı savunmasızsın.
Nema ručnog prijenosa uzoraka udara koji bi ukazivali na prisustvo stvarnih žrtava.
Gerçek kurbanların varlığını gösterecek el izi ya da darbe izleri yok.
Aktivni RFID odašiljač u tkivu ručnog zgloba.
Bu cihaz, bileğinde, derinin altına yerleştirilen radyo frenkanslı kimlik vericisidir.
Možemo onako opušteno započeti, malo ručnog rada, bez obveze.
Yaz aşkıyla başlayalım, sonra el muamelesi beklenti olmaz.
Morao sam povući neke veze, odraditi malo "ručnog rada", ali sam saznao da je Amesova građevinska tvrtka Columbia Domain Fund.
Biraz nüfuzumu kullandım, biraz dalkavukluk ettim ama sonunda Ames'in inşaat şirketi Columbia Arazi Fonu'nu buldum.
To je prilično lijepo komad ručnog rada za 13-godišnjaka.
13 yaşındaki bir çocuğa göre çok iyi bir çalışma olmuş.
Ako si došao kod nas, valjda imaš više od ručnog pištolja.
Eğer bizim evimize kadar geliyorsan, kardeşim tabancadan daha fazla silah getirmiş olman gerekirdi.
Radi malo "ručnog" ispitivanja, nazvaću te.
Uygulamalı sorgulama yapıyor. Seni geri ararım.
Umjetnično djelo! Uzadulnost ručnog rada u tehnološkom dobu.
Bu teknolojik çağda işçi sınıfının beyhudeliğini yansıtan bir sanat parçası.
Podlaktice pokazuju značajnu traumu, na obje ruke se vidi odsjecanje iznad ručnog zgloba.
Kolun dirsek altı bölümü ciddi hasar görmüş ve her iki eli bilekten kesilmiş.
Ako je ovo kao moja momačka, striptizete, alkohol, definitivno bez "ručnog rada", mig-mig, onda će biti ne-pričekajte-vjerojatno.
Seni yüzüstü bıraktığım için çok özür dilerim. - Dur bakalım, Marshmallow. Hani al yanaklı gelinimiz şey demişti ya...
Uvijek drži uzicu oko ručnog zgloba onda ti neće ispasti kada udariš u tvrdo.
Her zaman ipi bileğine dola böylece düştüğünde elinden kaymaz.
Nadam se da mene određuje nešto više od novčanika i ručnog sata.
Umarım cüzdanım ve kol saatimden daha fazlasıyla tanımlanırım.
Masivna eksplozija bi rezultovala dijelovima trupa veličine ručnog prtljaga.
Büyük bir patlamanın sonucu, gövdenin parçalara ayrılması olurdu.
Moramo proći kroz magnetsku blokadu da dođemo do ručnog premošćivanja.
EMP, hidroliğe zarar vermiş. Elle düzeltebilmek için manyetik yalıtımı açmamız gerek.
Ali, u obrazovanju to izgleda mnogo drukčije -- glupavi problemi, dosta računanja -- većinom ručnog.
Ama iş eğitime gelince çok farklı görünür zor anlaşılan problemler, bir sürü hesaplamalar-- çoğunlukla da elle yapılan.
Također, još jedan problem kojeg ljudi iznose je da nekako postupak ručnog računanja uči razumijevanju.
Ayrıca, insanlar şunu da öne sürüyorlar elle hesaplama süreci, bir biçimde konuyu anlamayı öğretir.
Problem je u težini ručnog računanja.
Çünkü hesaplamaları yapmak acayip zordur da ondan.
Ovdje ljudi su ih predavali i bila sam počašćena što su mi povjerili pomaganje oko ručnog čišćenja fotografija.
Burası insanların fotoğrafları teslim ettikleri yerdi ve o gün, fotoğrafları elle temizlemeye başlamak için onlara yardım etmem konusunda bana güvenmeleri, beni onurlandırdı.
I jedna od stvari za koju smatram da je važna da se moramo odmaknuti od te ideje ručnog dizajniranja strojeva, već im dopustiti da evoluiraju i uče, poput djece, i možda je to način da stignemo tamo.
Ve bence önemli olan şeylerden bir tanesi de elle makinalar tasarlama fikrinden uzaklaşmalıyız, ve onların çocukmuş gibi kendilerini geliştirip öğrenmelerini sağlamalıyız, Belki bu şekilde başarıya ulaşabiliriz.
Ovakav posao ručnog oprašivanja zapravo i nije tako neuobičajen.
Şimdi bu elle polen taşıma işi aslında o kadar da alışılmadık bir şey değil.
Umjesto ručnog unosa prikaza znanja i značajki, stvaramo algoritme koji uče, i to često iz čistih perceptualnih podataka.
Elle yazılan belgeler, fikirler, özellikler yerine sıklıkla ham bilgilerden öğrenebilen, algoritmalar yaratıyoruz.
Imaju kolibu bez struje, bez tekuće vode, bez ručnog sata, bez bicikla.
Elektriği olmayan bir barakaları var, suları akmıyor, kol saati yok, bisikleti yok.
1.4318590164185s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?
Bu sanki bir çeşit Goa'uld el bilgisayarı gibi bir şey. 