Bir daha tekrar etmeyeceğim. Atlar, anlaşmada yoktu.
Ti i ja smo se dogovorili.
Bak. Seninle bir anlaşma yaptık, tamam mı?
Drago mi je da smo se dogovorili.
Anlaşabildiğinize sevindim. Hadi, baba. İyi eğlenceler.
Mislio sam da smo se dogovorili.
Anlaşmıştık sanıyordum. O suc mahallinden uzak duracaktın.
Jesmo li se dogovorili ili ne?
Anlaşma yapacak mıyız yoksa yapmayacak mıyız?
Dogovorili smo se za 100 somova unaprijed, u mome džepu.
Cebime tam yüz bin nakit isterim.
Dogovorili smo se da ovdje mogu biti samo dvojica odjednom.
Bir kerede iki kişi kabul etmek üzere anlaştığımızı sanıyordum.
Mogu li smatrati da smo se dogovorili?
Şimdi diyebilir miyiz bu işi de bitirdik?
Saslušat ću tvoj prijedlog, Frank, i donijet ću odluku, kao što smo se dogovorili.
Anlaştığımız gibi teklifini dinleyip bir karara varacağım Frank.
Kada smo tek stigli, i počeli doživljavati emotivni razvoj boravkom u ovom razdoblju, nas dvanaestorica smo se dogovorili da ne govorimo o tome.
İlk geldiğimizde bu çağda bulunuşum sebebiyle duygusal bir değişim yaşadığımızda on ikimiz de bu konu hakkında hiçbir şey konuşmayacağımız kararını aldık.
Ovo su putovi za koje smo se dogovorili s vijećem da trebaju biti zatvoreni za promet tijekom izlijevanja, koje je od 5:25 ujutro do podneva.
Belediye meclisinin onayıyla saat 5:25'ten gün ortasında kadar döküm sırasında trafiğe kapalı olması gereken yollar şunlardır:
Dogovorili smo se da se nećeš ponašati kao prokleti luđak!
Delice davranmayacağına dair bir anlaşmamız vardı.
Jasno nam je da ste dogovorili nekoliko slučajeva protiv njih.
Her biriyle bir kaç anlaşma yaptığınızı biliyoruz.
Dogovorili smo se da će proizvesti narudžbu od sto tisuća s povišenjem cijene od samo dva dolara po komadu.
Ürün başına sadece iki dolarlık artışla... 100.000 adet sipariş almayı kabul ettirdim.
Zvuči kao da smo se dogovorili.
Görünen o ki bir anlaşma yaptık.
nema nikakvog razloga zašto te ideje ne bi trebale biti otvorene za raspravu kao i bilo koje druge, osim što se mi nekako nismo među sobom dogovorili da ne bi trebale biti" i to je kraj Douglasova citata.
"bu fikirlerin, diğer fikirler gibi tartışılmaması için hiçbir neden yok. "Tek fark, her nasılsa, bu konuların "tartışılamayacağını kendi aramızda kabul etmişiz".
Studenti su otišli tamo prije, i dogovorili se kako će svi naručiti Feynman sendviče.
Öğrenciler, gelince Feynman sandviçi ısmarlayacaklarını söyleyerek önceden restoran sahibini ayarlamışlar.
U posljednjih nekoliko dana, svjetski lideri su tijekom sastanaka u UN-u u New Yorku, dogovorili novu skupinu Globalnih ciljeva za razvoj svijeta do 2030.
Geçtiğimiz birkaç gün içerisinde dünya liderleri New York'taki Birleşmiş Milletler'de toplanıp, dünyanın gelişimi için 2030'a kadar yeni Küresel Hedefler oluşturdular.
Izraelovi se ljudi bijahu dogovorili s onima u zasjedi da ovi podignu iz grada stup dima kao znak:
Pusuya yatanlarla öbür İsrailliler arasında bir işaret kararlaştırılmıştı: Kenti ateşe verip büyük bir duman bulutu oluşturacaklardı.
"Židovi su se, reče on, dogovorili da te zamole da im sutra Pavla dovedeš u Vijeće kao da se kane točnije raspitati o njemu.
‹‹Yahudiler sözbirliği ettiler›› dedi, ‹‹Pavlusla ilgili durumu daha ayrıntılı bir şekilde araştırmak istiyorlarmış gibi, yarın onu Yüksek Kurula götürmeni rica edecekler.
0.74546003341675s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?