Gemma'ya silah çektiğimi ve çocukları almama müsaade etmen gerektiğini, başka seçeneğin olmadığını söylersin.
Powiedz Gemmie, że zagroziłam ci tym i musiałeś mnie puścić. Nie miałeś wyboru.
Helen'la çocukları çok özledik ama şu an onları ziyarete gitmeye bütçemiz yetmiyor.
Tęsknimy z Helen za dziećmi, ale nie stać nas na odwiedziny.
Bu yüzden, Afrika'da benim gibi geç gelişmiş çocukları eğitmek üzere misyoner olarak çalışmaya başladım.
właśnie dlatego pracuję w Afryce jako misjonarz, ucząc małe brązowe dzieci bardziej upośledzone niż ja.
Seni ve çocukları korumak için Paul'e vurdum.
Uderzyłem go, żeby bronić ciebie i dzieci.
Seni düşündüğümü söylemek için aramıştım. Ve tabii çocukları da.
/Chciałem powiedzieć, /że myślałem i tobie i dzieciach.
O çocukları bulduğun an buraya haber ver.
Gdy znajdziesz te dzieciaki, połączysz się z Arką.
Sizi gidi köpek leşi yiyiciler sizi domuz yalayıcıları sizi gidi anasını kaybetmiş keçilerin çocukları!
Ty cuchnący brudojadzie. Wy brudne świnie. Jesteście synami smętnej kozy!
Karım çocukları da alıp annesine gitti.
Moja żona zabrała dzieci do swojej matki.
Bu kötü çocukları, mümkün olabildiğince geride tutuyorum ama iş benimle bitmiyor.
Powstrzymuję je jak mogę, ale to nie zależy ode mnie.
Çocukları ve karımı idare etme konusunda öğreneceğim daha çok şey var.
Tyle do nauczenia się, jak obsługiwać dzieci.
Onun da Targaryen çocukları gibi tecavüz edilip öldürülmesini mi izlemek istiyorsun?
Chcesz, by ją zgwałcono i zarżnięto jak dzieci Targaryenów?
Çocukları yeni oyuncaklarıyla baş başa bıraksak mı?
Powinniśmy zostawić dzieci z nową zabawką?
Sana çocukları yakmanı emrediyorsa, tanrın kötü demektir!
Jeśli nakazuje ci palić dzieci, to jest do cna zły!
Eğer kadın ver erkek tam gün çalışırsa ve çocukları varsa, kadınlar erkeğin yaptığının iki katı kadar ev işi yapıyorlar, ve kadınlar erkekten üç kat daha fazla çocuk bakımını üstleniyorlar.
Jeśli kobieta i mężczyzna pracują na pełny etat i mają dziecko kobieta wykonuje 2 razy więcej obowiązków domowych i poświęca na opiekę nad dzieckiem 3 razy więcej czasu niż mężczyzna.
Kocam çocukları alıp şehri terk etti çünkü her zaman şu Jackson Pollock çılgınlığına giriyordum, sadece yazdığım ve araştırmacı olduğum halime.
Mój mąż wyjechał z dziećmi z miasta, ponieważ zawsze wpadam w szał pisania, kiedy przełączam się na tryb badawczy.
Eğer dikkatlice bakacak olursanız burada çocukları yetiştirenlerin homoseksüel bir çift olduğunu görürsünüz.
Przyjrzyjcie się dokładnie. To jest para gejów wychowująca dziecko.
Temelde şunu soruyor: "Zengin babaların çocukları zengin ve yoksul babaların çocukları da yoksul mu, yoksa ikisi arasında bir ilişki yok mu?
Pytanie w tym przypadku brzmi: czy bogaci ojcowie mają bogatych synów, a biedni ojcowie - biednych synów, czy też nie ma prawidłowości?
Bir meslektaşım bir defasında şunu söyledi, "Bana çocukları sevmem için para vermiyorlar.
Koleżanka powiedziała mi kiedyś: "Nie płacą mi za lubienie uczniów.
Eğer çocukları saatlerce oturtup onlara düşük nitelikli masa başı işler yaptırırsanız kıpır kıpır etmeye başlarlarsa şaşırmayın, değil mi?
Jeśli dzieci godzinami siedzą bez ruchu, wykonując nudną, biurową pracę, chyba nic dziwnego, że zaczynają się wiercić, nie?
Bu eğitim programları çocukları tekrar okullara kazandırmak için düzenleniyor.
Powstają programy włączające dzieci z powrotem do edukacji.
dedim. Fakat ısrar etti: "Peki ya düşen çocukları yakalamak için
Upierał się: "A może siatka wystająca poza krawędź dachu?
Bunu Boston'daki bir okulda yaptım, yaklaşık 70 tane yedinci sınıf çocukları ile -- 12 yaşındalar.
Zrobiłem tak w szkole w Bostonie z grupą 70 dwunastolatków.
Kafamda bir soru vardı: Latin Amerika'lı çocuklar da Amerikan çocukları gibi mi tepki verir acaba?
Pomyślałem: czy z latynoskimi dziećmi byłoby tak samo? Pomyślałem: czy z latynoskimi dziećmi byłoby tak samo?
Ve çok eğlenceliydi. Dört, beş ve altı yaşında çocukları kullandım.
To było zabawne. Badałem dzieci w wieku 4-6 lat.
Lütfen salonda çocukları olanlar ellerini kaldırabilirler mi?
Proszę o uniesienie rąk te osoby, które mają dzieci?
domuz pastırması çocukları.-- (Gülüşmeler) Doğuştan sahip olduğumuz aklımızın aslında her tür bilgiye sahip olmaz gerekmez.
(Śmiech) Ta wrodzona mądrość nie musi być tylko dla wtajemniczonych.
Amaç, çocukları sizler gibi yetişkinler haline getirmek değil, sizin olduğunuzdan da daha iyi yetişkinler yapmak, sizlerin ne kadar iyi olduğunu da göz önüne alırsak bunun biraz zorlayıcı olduğunu anlayabiliyoruz,
Chodzi o to, by zamiast stać się takie jak wy, wyrosły na lepsze pokolenie - co stawia przed wami wyzwanie, biorąc pod uwagę wasze kwalifikacje.
(Gülüşmeler) Yetişkinler ve TEDsters üyeleri, çocukları dinlemeli ve onlardan öğrenmelisiniz ve bize güvenmeli bizden daha çok şey beklemelisiniz.
(Śmiech) Dorośli i stypendyści TED, musicie słuchać dzieci i uczyć się od nich, ufać im i oczekiwać od nich więcej.
hergün bir sürü insan görüyoruz, bize AIDS salgınını, dünyadaki açlık çeken çocukları insanların acı çekmelerine neden olan kirli su kaynaklarını anlatıyorlar.
że słyszy się, nawet dzisiaj, o epidemii AIDS, głodujących dzieciach i ludziach pozbawionych wody zdatnej do picia.
Çağımızın çocukları dijital bir dünyada yaşıyorlar, ve onlar için zaman her yerde.
Dzieci dorastają w cyfrowym świecie, godzinę można sprawdzić wszędzie.
Ve hala sadece yüzde 70-80 oranında çocukları sağ kalabiliyor, yani eğer 6 çocuk doğurdularsa, bir sonraki nesilde en az 4 tanesi sağ kalacak.
Przeżywalność ich dzieci to jednak 70%- 80%, czyli, że na 6 urodzeń co najmniej 4 dzieci przetrwa do następnego pokolenia.
Yafetin ağabeyi olan Samın da çocukları oldu. Sam bütün Ever soyunun atasıydı.
A Semowi, ojcu wszystkich synów Heberowych, bratu Jafeta starszego, urodzili się synowie.
Ânanın çocukları şunlardı: Dişon ve Ânanın kızı Oholivama.
Dzieci zaś Anowe te są: Dyson, i Oolibama, córka Anowa.
Bunun üzerine Mısır Kralı ebeleri çağırtıp, ‹‹Niçin yaptınız bunu?›› diye sordu, ‹‹Neden erkek çocukları sağ bıraktınız?››
Zaczem wezwawszy król Egipski onych bab, mówił do nich: Czemuście to uczyniły, żeście żywo zachowały chłopiątka?
Gözetiminde yaşayacak kullarının çocukları, Senin önünde duracak soyları.››
Ale ty tenżeś zawżdy jest, a lata twoje nigdy nie ustaną.
‹‹Ramada bir ses duyuldu, Ağlayış ve acı feryat sesleri! Çocukları için ağlayan Rahel Avutulmak istemiyor. Çünkü onlar yok artık!››
Głos w Ramie słyszany jest, lament, i płacz, i narzekanie wielkie: Rachel płacząca synów swoich nie dała się pocieszyć, przeto, że ich nie masz.
Ne var ki, başkâhinlerle din bilginleri, Onun yarattığı harikaları ve tapınakta, ‹‹Davut Oğluna hozana!›› diye bağıran çocukları görünce öfkelendiler.
A obaczywszy przedniejsi kapłani i nauczeni w Piśmie cuda, które czynił, i dzieci wołające w kościele, i mówiące: Hosanna synowi Dawidowemu: rozgniewali się.
Çocukları kucağına aldı, ellerini üzerlerine koyup onları kutsadı.
I biorąc je na ręce swoje, i kładąc na nie ręce, błogosławił im.
Elizabet kısır olduğu için çocukları olmuyordu. İkisinin de yaşı ilerlemişti.
I nie mieli potomstwa, przeto iż Elżbieta była niepłodna, a byli oboje podeszłymi w latach swoich.
Ama İsa çocukları yanına çağırarak, ‹‹Bırakın, çocuklar bana gelsin, onlara engel olmayın!›› dedi. ‹‹Çünkü Tanrının Egemenliği böylelerinindir.
Ale Jezus zwoławszy ich, rzekł: Dopuśćcie dziatkom przychodzić do mnie, a nie zabraniajcie im; albowiem takowych jest królestwo Boże.
Seni de, bağrındaki çocukları da yere çalacaklar. Sende taş üstünde taş bırakmayacaklar. Çünkü Tanrının senin yardımına geldiği zamanı farketmedin.››
I zrównają cię z ziemią, i dzieci twoje w tobie, a nie zostawią w tobie kamienia na kamieniu, dlatego żeś nie poznało czasu nawiedzenia twego.
Bir daha ölmeleri de söz konusu değildir. Çünkü meleklere benzerler ve dirilişin çocukları olarak Tanrının çocuklarıdırlar.
Albowiem umierać więcej nie będą mogli; bo będą równi Aniołom, będąc synami Bożymi, gdyż są synami zmartwychwstania.
Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrının çocukları olma hakkını verdi.
Lecz którzykolwiek go przyjęli, dał im tę moc, aby się stali synami Bożymi, to jest tym, którzy wierzą w imię jego.
Ruhun kendisi, bizim ruhumuzla birlikte, Tanrının çocukları olduğumuza tanıklık eder.
Tenże duch poświadcza duchowi naszemu, iż jesteśmy dziećmi Bożymi.
Demek ki Tanrının çocukları olağan yoldan doğan çocuklar değildir; İbrahimin soyu sayılanlar Tanrının vaadi uyarınca doğan çocuklardır.
To jest, nie dzieci ciała są dziećmi Bożymi; ale dzieci obietnicy bywają w nasienie policzone.
‹‹Kendilerine, ‹Siz halkım değilsiniz› denilen yerde, Yaşayan Tanrının çocukları diye adlandırılacaklar.››
I stanie się, że na tem miejscu, gdzie im mawiano: Nie jesteście wy ludem moim, tam nazwani będą synami Boga żywego.
Bunun için, sevgili çocukları olarak Tanrıyı örnek alın.
Bądźcież tedy naśladowcami Bożymi, jako dzieci miłe;
İhtiyar seçilecek kişi eleştirilecek yönü olmayan, tek karılı biri olsun. Çocukları imanlı olmalı, sefahatle suçlanan ya da asi çocuklar olmamalı.
Jeźli kto jest bez nagany, mąż jednej żony, dzieci wierne mający, które by nie mogły być obwinione w zbytku, albo niepoddane rządowi.
Tanrı'nın seçtiği kızkardeşinin çocukları sana selam ederler.
Pozdrawiają cię dziatki siostry twojej w Panu wybranej. Amen.
1.1246681213379s
Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!
Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?