Powiedzieli, że mnie wsadzą do ich burdelu. Że będą mnie torturować.
Gromeko 'lar onu ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Gromekowie nie wiedzieli, co o nim sądzić.
Bay Krill'i ve bana yapacaklarını düşündükçe neden içimi böyle derin bir korku kaplıyor ve titriyorum, anlamıyorum?
Na samą myśl o tym... co może mi zrobić pan Krill... już trzęsę się ze strachu.
Çünkü asla ne zaman aptalca bir şey yapacaklarını bilemezsin.
Nie zdołasz przewidzieć, kiedy zrobią coś niesamowicie... głupiego.
Ayrıca senin gibi bir pisliğin ölümü için çok da ayrıntılı araştırma yapacaklarını sanmıyorum.
Poza tym, nie sądzę, że DA będzie prowadzić wnikliwe dochodzenie przy takiej szumowinie jak ty.
Kardeşler Konseyi seni tutsak ettiğinde, ne yapacaklarını kim söyledi?
Kto podpowiedział Trybunałowi, jak cię uwięzić?
Bana neler yapacaklarını bile bile, bunun sorumluluğunu almayı ister misin?
Weźmiesz za to odpowiedzialność, wiedząc, co mi zrobili?
Eğer nasıl yapacaklarını bulurlarsa, bu bakteriyi silaha çevirebilirler mi?
Gdyby odkryli, jak ją wytworzyć... to mogliby użyć tej bakterii do stworzenia broni?
Hayatın bir şekilde devam edeceğine inanan zaten aksi halde ne yapacaklarını bilemeyen insanlar.
Ci którzy wierzą że życie jakoś się potoczy. Lub nie wiedzą co dalej począć.
Ben onlara arayıp da onlar gelene kadar bu şerefsizler çoktan yapacaklarını yapıp gitmiş olurdu.
Zanim się pozbierałem, tych skurwieli dawno nie było.
Emlakçı olan Leviathan kanser merkezi yapacaklarını söylemişti.
Uh, Leviatany od nieruchomości budują te centrum rakowe.
İki çocuk ve bir moruk için ne yapacaklarını düşünüyorsun?
Jak myślisz, ile nam dowalą za dwójkę jebanych dzieciaków i pierdolonego dziadka?
Sana neler yapacaklarını ve nasıl yapacaklarını.
O tym, co ci zrobią i jak.
Sana orada ne yapacaklarını en iyi sen bilirsin.
Ty najlepiej wiesz, co cię tam czeka.
Atalarımız, tekrar güçlerimi suistimal edersem bana çok kötü şeyler yapacaklarını söyledi.
Przodkowie powiedzieli, że zrobią mi okropne rzeczy, jeśli znów nadużyję magii.
Gorglar bizi bulursa ne yapacaklarını biliyorsunuz.
Wiecie, co będzie, jak nas znajdą.
Bir an önce kadınlara ne yapacaklarını anlatmalısın.
Niech kobiety biorą się do roboty.
Birisi, Müttefik Devletler'in buradan çıkarma yapacaklarını düşünmüş olmalı.
Ktoś musiał przypuszczać, że inwazja Aliantów nastąpi właśnie tutaj.
Başarının sırrının insanların bir kutu gazozla ne yapacaklarını bilmediklerini varsayarak elde ettiğini mi düşünüyorsun?
Myślisz sekret sukcesu Nie zakładając ludzie wiedzieli co zrobić z puszki z napojem?
Bak, yapacaklarını burada yapmalısın, tamam mı?
Zrób tu to, co masz zrobić, dobra?
Bize ne yapacaklarını çok iyi biliyorum.
Nie mam wątpliwości co do tego, co z nami uczynią.
Onlara ne yapacaklarını ya da nasıl yapacaklarını söylemedim.
Nie powiedziałam co zrobić, albo jak.
Sonra sorun yedinci ve sekizinci sınıfları nasıl olup da soykırım konusundaki bir konuşmaya götürüp konuyla sorumlu ve saygılı bir şekilde ilgilenir ve bununla ne yapacaklarını bilir hale getirmekti.
I tu pojawia się jednak problem. Jak rozmawiać o ludobójstwie w sposób odpowiedzialny i z szacunkiem, by uczniowie wiedzieli jak się zachować?
Bununla ilgili biraz rahatsızdılar, çünkü daha önce bunu yapmamıştık ve nasıl yapacaklarını tam olarak bilmiyorlardı.
Czuli się dość niepewnie, bo nigdy wcześniej tego nie robili.
Gerçekten ne yapacaklarını bilemiyorlardı, ön ayak ve arka ayak ile ilgili iki kelime kullandıklarını anlayan bir Alman bilimadamı gelene kadar, genetikte bu ayrım yoktu, Almancada da yoktu.
Naprawdę nie wiedzieli, co robić, dopóki nie pojawił sie niemiecki naukowiec, który zwrócił im uwagę, że używają dwóch słów na kończynę przednią i tylną, podczas gdy w genetyce nie stosuje się tego rozróżnienia, ani w języku niemieckim.
Özellikle karşı cinsle başbaşayken ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Nie wiedzą co powiedzieć, nie wiedzą co mają zrobić, zwłaszcza w sytuacjach w cztery oczy z płcią przeciwną.
Sonraki saldırılarını ne zaman yapacaklarını ve sonuçlarının kimler veya neler olacağını bilemezsiniz.
Nigdy nie wiadomo gdzie zaatakują, jakie będą konsekwencje.
Ve sadece 500 tanesinden bir tanesi eğer ağır hastalık geçirirlerse ne yapacaklarını planlamıştı.
a tylko jeden na 500 z nich miał plan co zrobić, jeśliby ciężko się rozchorował.
Ve bu, benim bakıcılarımın benimle ne yapacaklarını düşünmeme neden oldu.
Zastanawiam się, co opiekunowie zrobiliby ze mną.
Yıllar yılı önce, şöyle bir fikir geldi: Neden bir kez olsa bile, topluluğa gidip onlara ne yapacaklarını söylemeden; Neden bir kez de olsa onları dinlemiyoruz?
Więc lata temu miałem pewną myśl: Dlaczego zamiast przyjeżdżać do ludzi, by mówić im co mają robić, nie wysłuchamy ich?
Detayları planlamazsınız ve insanlar ne yapacaklarını, bu yeni çevreye nasıl uyum sağlayacaklarını kendileri çözeceklerdir.
Bez planowania szczegółów; ludzie zorientują się co robić, jak przystosować się do nowego systemu.
(Gülüşmeler) İnsanlar ne yapacaklarını bilmiyorlardı çünkü bu seçenek daha önce onlara sunulmamıştı.
(Śmiech) Ludzie nie wiedzieli, co zrobić, bo pierwszy raz musieli się tak oszacować. Ludzie nie wiedzieli, co zrobić, bo pierwszy raz musieli się tak oszacować.
Yaklaşık sekiz saat sonra, onları internette dolaşırken ve birbirilerine bunu nasıl yapacaklarını öğretirken bulduk.
Jakieś osiem godzin później, korzystały z przeglądarki i uczyły się od siebie nawzajem
İlk olarak, 1989 yılında, Doğu Almanya'yı yönetenler, insanların gittikçe artan protestolarına karşı ne yapacaklarını bilemiyorlardı.
Po pierwsze, w 1989 roku przywódcy Niemiec Wschodnich nie byli pewni, jak przeciwdziałać narastającym protestom.
Dr. Caroline Mills ve ekibine bu hasta geldi ve açıkçası ne yapacaklarını bilemediler.
Dr Caroline Mills i jej zespół przyjęli tego pacjenta, ale nie wiedzieli, co z nim zrobić.
Burada da gördüğünüz gibi polisler onlarla ne yapacaklarını bilemediler.
Na zdjęciu widać policjantów, którzy nie wiedzą, co z nimi zrobić.
Bu bize makinelerin ne yapacaklarını, ne yapamayacaklarını ve hangi işleri otomatikleştirecekleri veya tehdit oluşturabilecekleri üzerine benzersiz bir bakış açısı vermektedir.
Daje nam to wyjątkowy wgląd w to, co potrafią i czego nie potrafią maszyny, i jakie zawody mogą zautomatyzować, a jakim zagrozić.
İnsanlara paralarını finansal olarak nasıl yöneteceklerini ve yatırım yapacaklarını öğretme işinde ilerledikçe, kendi davranışlarımın sorumluluğunu almam gerektiğini öğrendim.
Rozwijałem karierę ucząc innych, jak inwestować i zarządzać pieniędzmi. Zrozumiałem wkrótce, że muszę brać odpowiedzialność za swoje działania.
Ama Harvard Lampoon bir National Geographic parodisi ile yayınlanmak üzere, ve bu fotoğrafa ne yapacaklarını düşünmek bile tüylerimi ürpertiyor.
Jednak Harvard Lampoon zamierza wystąpić z parodią National Geographic i drżę na samą myśl co oni zamierzają zrobić z tym zdjęciem.
tek söylemeniz gereken "Kelimeler türetin" sonrasın çocuklar zaten ne yapacaklarını tam olarak biliyor.
Wystarczy powiedzieć "Układaj słowa!" i wiadomo, co robić. Wystarczy powiedzieć "Układaj słowa!"
Ve onların bazı hikâyeleri nasıl kemiklerinden sıyırıp bir Cumartesi öğleden sonrası haber masasına gelen haber malzemesi yapacaklarını görmek istedim.
I chciałem zobaczyć jak uchwycą szkielet określonych historii, jeśli trafiłyby do nich jako wydarzenia z ostatniej chwili w sobotnie popołudnie.
SS: Bu-- size yapacaklarını düşünmediğimiz bir şey göstereyim.
SS: Pokażę wam coś, czego się nie spodziewaliśmy.
Köylüler onun artık lanetli olduğunu düşünüyor, ve onunla ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Mieszkańcy wioski myśleli, że padła na nią klątwa.
İsa her gün tapınakta öğretiyordu. Başkâhinler, din bilginleri ve halkın ileri gelenleri ise O'nu yok etmek istiyor, ama bunu nasıl yapacaklarını bilemiyorlardı. Çünkü bütün halk O'nu can kulağıyla dinliyordu.
I uczył na każdy dzień w kościele; lecz przedniejsi kapłani i nauczeni w Piśmie, i przedniejsi z ludu szukali go stracić;
0.79952001571655s
Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!
Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?