Ludzie mordowali tych, których kochają, wierząc, że mordują oszusta.
Her kesimden insanla tanıştım, büyük kısmı sevdikleri işi yapıyordu, ihtimallerle dolu bir hayatları vardı.
Spotkałam wielu różnych ludzi, wielu z nich robiło, co kochają, żyjąc na granicach możliwości.
Bunu şöyle biliyoruz, insanlara haftanın en sevdikleri gününü sorduğunuzda, beklenildiği gibi cumartesi ilk sırada geliyor, sonra cuma, sonra pazar.
Gdy pytamy ludzi o ulubiony dzień tygodnia, najczęściej wybierają sobotę, następnie piątek i niedzielę.
İnsanların şu anda sevdikleri bir şeye sırtlarını döndürmek, ve hardal hiyerarşisinde daha üstlerde olan bir şeye uzanmalarını sağlamaktı.
Skłonić do odrzucenia tego, co dotąd lubili i sięgnięcia na wyższą półkę.
İnsanlara sevdikleri ve sevmedikleri şeyler hakkında temel tercihlerini sorabilirsiniz.
Można zapytać ludzi o ich sympatie i antypatie, o ich podstawowe preferencje.
İnsanlara sorduk, bizim için bir tahminde bulunmalarını istedik en sevdikleri müzisyenin bundan 10 yıl önce gerçekleştirdiği konseri izlemek için bugün ne kadar ödemeyi kabul ederler aldığımız cevaplarda ortalama yanıt bilet başına 129 dolar oldu
Poprosiliśmy ludzi, żeby określili, ile gotowi byliby zapłacić teraz, żeby za 10 lat pójść na koncert muzyka, którego obecnie najbardziej lubią. Średnio, jak mówili, zapłaciliby za taki bilet 129 dolarów.
Bunun yanında, yine aynı kişilere bundan 10 yıl önce en sevdikleri müzisyenin bugün gerçekleştireceği konser için ne kadar ödeyeceklerini sorduğumuzda aldığımız cevap sadece 80 dolar oldu.
A jednak, gdy zapytaliśmy, ile zapłaciliby teraz za koncert muzyka, którego lubili 10 lat temu, odpowiadali, że tylko 80 dolarów.
Belki biliyorsunuzdur, danışmanların herhangi bir soruya verdiği en sevdikleri yanıt: "Duruma göre değişir."
Jak wiadomo, ulubioną odpowiedzią konsultanta na każde pytanie jest: "To zależy".
Bu eğitimden sonra, ayrımcılık ortadan kalktı: En az ve en çok sevdikleri arkadaşlarına aynı oranlarda çıkartma verdiler.
Po treningu nie ma już dyskryminacji: ta sama ilość naklejek dla przyjaciół oraz dla mniej lubianych dzieci.
Bir hayalete dönüşmüştüm, insanların bir zamanlar bildikleri ve sevdikleri bir çocuğun silik hatırasına.
Stałem się duchem, wyblakłym wspomnieniem chłopca, którego kiedyś znano i kochano.
Esasen yapmayı sevdikleri şeyi yapmakta öylesine iyiydiler ki, değişmediler.
Byli tak dobrzy w tym, co kochali robić, że nie chcieli się zmienić.
Ve onlara, kendi çevrelerine hikayeler anlatmalarını sağlıyoruz. Sevdikleri çevreye.
Opowiadali historie związane z ich społecznością, ze społecznością, na której im zależy.
En tuhaf bulduğum şey de şu: "Sucul kuyruksuz maymun" teorisini, sevdikleri, mutabık oldukları bir teoriyi korumak için sopayla kovmuyorlar.
Cóż za ironia - przeciwnicy teorii nie walczą z nią wcale w obronie jakiejś innej, własnej, ukochanej i uznanej wśród nich teorii.
NASA!da sevdikleri bir deyim var; Başarısızlık bir opsiyon değildir"
W NASA mają to powiedzenie, które bardzo lubią: "Porażka nie wchodzi w rachubę."
Şarkının, dansçıların çok sevdikleri belli bölümleri vardı (şarkıların farklı bölümleri vardı).
Piosenki mają wyraźne części a to podobało się tancerzom.
en çok sevdikleri 12 şeyin fotoğrafını çektiler: profesörlerini, yurt odalarını, köpeklerini
i 6 godzin uczą się pracy w ciemni. Robią dwa powiększenia
Efendileri iman etmiş olanlarsa, nasıl olsa kardeşiz deyip efendilerine saygısızlık etmesinler. Tersine, daha iyi hizmet etsinler. Çünkü bu iyi hizmetten yararlananlar, sevdikleri imanlılardır. Bu ilkeleri öğret ve öğütle.
A którzy mają panów wiernych, niech nimi nie gardzą, dlatego iż są braćmi, ale tem raczej niech służą, iż są wierni i mili, dobrodziejstwa Bożego uczestnicy. Tego nauczaj i do tego upominaj.
1.0226099491119s
Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!
Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?