Pa onda djeca bez zubiju koja samo sviraju bendžo, jedu umak od jabuke uz pomoć slamčice...
Yeni yerler görüyor, yeni insanlarla tanışıyor.
Upoznaje nova mjesta, sreće različite ljude.
Eğer kendimi iyice sıkarsam, daha kötü yerler olduğunu düşünebilirim.
Ako dobro pomislim, znam i gore stvari.
Hayır, hala temizlemem gereken yerler var.
Ne, Ja- Još uvijek moram počistiti.
Böyle yerler hakkında oldukça fazla şey biliyor gibisin.
Čini se da puno znaš o ovakvim mjestima.
Evet, bu hurdanın içinde ufak tefek sağlam kalan yerler de olmuştur herhâlde.
Siguran sam da ima toga negdje u gužvi. O Bože!
Askeri kamplar, bir leydiye uygun yerler değil.
Vojni kamp nije mjesto za damu.
Öyleyse umarım sende onu bulmak için bir yol vardır çünkü benim bakacağım yerler ve soracağım kişiler tükeniyor.
Pa, nadam se da ćete imati neki način o tome kako ga naći, jer sam ponestaje mjesta za gledati, a ljudi se pitaju.
Lakin bazılarımız için, hala daha yağma yapmak isteyenlerden bahsediyorum başka bir yere gideceğiz yeni yerler bulup, keşfedeceğiz.
Ali mi ostali, koji i dalje želimo ići u pohode, otići ćemo nekamo drugdje, istraživati i otkrivati nova mjesta.
Tamam 4 yaşındaydın ama saklanacak daha iyi yerler bulabilirdin.
Mislim, bila si 4 godine, ali opet... Pronađi bolje skrovište.
Ben nereye gidersem, o da oraya gider ve benim gittiğim yerler her zaman güvenli yerler olmuyor Iris.
On ide kamo i ja, a kamo ja idem nije uvijek sigurno, Iris.
Kitapta sadece gideceğiniz yerler mi var?
Ima li ta tvoja knjiga spisak radnji?
Güzel yerler bulduğumda da sevdiklerimle paylaşırım.
A kad mi neki bude drag, podijelim ga s dragima.
En tehlikeli yerlerin her zaman en güzel yerler olması tuhaf değil mi?
Nije li čudno da su najopasnija mjesta uvijek i najljepša?
İşte ilk sebep budur: Sıfır tolerans politikaları ve uygulandığı yerler.
Dakle, to je prvi razlog: politika nulte tolerancije i način na koji ih provodimo.
Bu adada öyle yerler vardır ki, her iki ya da üç milde yeni bir dille karşılaşabilirsiniz.
Postoje mjesta na tom otoku gdje možete čuti novi jezik svakih četiri ili pet kilometara.
Ve doğrudur, adada öyle yerler var ki, bir milden daha az mesafede yeni bir dille karşılaşabilirsiniz.
I to je istina, postoje mjesta na tom otoku gdje možete čuti novi jezik nakon manje od dva kilometra.
Kırmızı renkler bir genin yüksek seviyede aktive olduğu yerler.
Crveni slojevi su mjesta gdje je neki gen aktivan u velikoj mjeri.
Bunlar, belli bir hücre tipinde genlerin aktive olduğu yerler.
Ovdje su geni aktivni u individualnim stanicama.
Yıkımın arkasında, bu yerler hala eski ruhunu hissettirebiliyordu.
Iza destrukcije, našla sam dušu mjesta.
Sanat eserleriyle karşılaşabileceğimiz, bu sanat eserlerini kafamıza fikirleri çivilememiz için kullanacağımız söylenen yerler tasarlarsak, sanattan çok daha fazla şey kazanabiliriz.
I kada bih bio u mogućnosti rasporediti mjesta gdje bismo dolazili do djela i gdje bi nam bilo rečeno, upotrijebi ta umjetnička djela kako bi zacementirao te ideje u svoj um, na taj bismo način mnogo više dobili od umjetnosti.
Yapacak işlerim var, etkilemem gereken insanlar ve gitmem gereken yerler var."
Svašta trebam učiniti, mnoge ljude trebam impresionirati, i brojna mjesta koja trebam vidjeti."
İyi arkadaşlar sizi hava alanına kadar bırakabilirler, ama bir araya gelen hemfikir 20'li yaşlarındakiler tanıdıkları kişiler, bildikleri şeyler, düşünce yapıları, konuşma şekilleri, çalıştıkları yerler konusunda birbirlerini sınırlarlar.
Prijatelji su super kada te treba odvesti na aerodrom. Ali, dvadesetogodišnjaci koje se stalno druže sa svojim istomišljenicima, ograničeni su na one koje znaju, na ono što znaju, kako misle kako govore i gdje rade.
Elbette bir kez yeni gözlerinize kavuştuğunuzda, eski gördüğünüz yerler bile, eviniz bile farklı bir anlam kazanır.
I naravno, jednom kada imate nove oči, čak i stari vidici, čak i vaš dom postaje nešto drugo.
Değerli bir şeyler, bu arada, aşırı bağımlılık ve karasevda sayılmaz, çünkü hepimiz biliyoruz ki bunlar yaşamak için elverişli yerler değil, değil mi?
Nešto što je vrijedno, usput, tako da se ovisnost i zaluđenost ne računaju, jer svi znamo da to nisu sigurna mjesta za život.
Bu, iki kariyer arasında olabilir -- sanatçı veya muhasebeci -- ya da yaşanacak yerler -- şehir veya kırsal -- hatta iki kişi arasından evlenilecek kişi seçmek bile olabilir -- Betty'yle evlenebilirsiniz ya da Lolita'yla.
Može to biti odabir između dvije karijere, umjetnika ili računovođe -- ili između mjesta gdje biste živjeli -- u gradu ili na selu -- ili čak između ljudi s kojima biste se vjenčali -- mogli biste se vjenčati s Betty ili biste se mogli vjenčati s Lolitom.
Aynı zamanda sonunda soru varmış gibi biten fakat soru olmayan cümleler tekrarlayan ölçünün geldiği yerler.
Postoji i repetativna prozodija pri kojoj svaka rečenica završava kao da je upitna iako zapravo nije pitanje nego izjava.
Gezegenimizde koloni kurmadığımız çöllerin Mars'la karşılaştırıldığında, ne ölçüde verimli yerler olduğunu düşünün.
Razmotrite samo činjenicu da nismo kolonizirali pustinje vlastitog planeta, mjesta koja su bujna u usporedbi sa Marsom.
ABC'nin Nairobi, Yeni Delhi ve Mumbai'deki tek kişilik mini bürolarını bir kenara koyarsak, Afrika, Hindistan ya da Güney Amerika'da tek bir yayıncı haber bürosu bulunmamakta. -- iki milyardan fazla insana ev sahipliği yapmakta olan yerler.
Osim mini-ureda od jedne osobe ABC-a u Nairobiju, New Delhiu i Mumbaiu, nema informativnih ureda u cijeloj Africi, Indiji ili Južnoj Americi -- mjestima koja su dom za više od dvije milijarde ljudi.
Atakama'da ise son 400 yıldır hiç yağmur yağmadığı bildirilen yerler var.
U Atacami postoje mjesta u kojima kiša nije padala zadnjih 400 godina.
Salt Lake City ve San Francisco'nun farklı yerler olduğunu öğrendim.
Utvrdio sam da su Salt Lake City i San Francisco različiti.
Ancak ağlar, pazarlar her şeyin yerel olarak yetiştirildiği yerler.
Ali mreže, tržnice na kojima se hrana lokalno uzgaja.
Namibya gibi yerler hakkında hiçbir şey bilmesem bile.
Nema veze što nisam znala ništa o mjestima poput Namibije.
Bu benim hayatım. Bunlar benim yaşadığım yerler.
Ovo je moj život. Ovo su mjesta mog života.
Bir şey benim doktorumun ofisinde asla olmayan: Bana asla yaşadığım yerler geçmişimi sormadılar.
Jedina stvar koja se nikada ne događa kod mog doktora: nikada me ne pitaju za moju povijest mjesta.
(Gülüşmeler) Aslında olan şu Kaliforniya'daki yaşamı düşündüğünüzde aslında Kaliforniya ile diğer yerler arasındaki zıtlıkları düşünüyorsunuz, mesela bu zıtlık iklim olabilir.
(smijeh) I ono što se događa jest da kada mislite o životu u Kaliforniji mislite zapravo na kontrast između Kalifornije i ostalih mjesta i taj kontrast, recimo, postoji u klimatskim uvjetima.
Ve bu yerler hakkında harika şeyler öğreniyorsunuz.
I naučite sjajne stvari o tim mjestima.
Ülkelerinizin haritasını gözününüzün önüne getirdiğinizde, zannediyorum ki Dünya üzerindeki tüm ülkeler için geçerli olan bir durum vardır o da öğretmenlerin hiç gitmek istemeyecekleri yerler vardır.
Ako razmislite o karti svoje zemlje, mislim kako ćete uvidjeti da u svakoj zemlji na Zemlji, možete nacrtati malene krugove za koje ćete reći: "Ovo su mjesta na koje dobar učitelj neće htjeti otići."
En önemlisi ise bu yerler sorunların kaynağı olan yerlerdir.
Pored toga, to su mjesta od kuda doleze problemi.
Yahuda tepelerinde puta tapılan yerler bile yapmış, Yeruşalim halkının putlara bağlanmasına önayak olmuş, Yahuda halkını günaha sürüklemişti.
Još je i uzvišice napravio po judejskim gorama, naveo na blud Jeruzalemce i zaveo Judejce.
Payıma ne güzel yerler düştü, Ne harika bir mirasım var!
Na divnu zemlju padoše mi konopi, vrlo mi je mila moja baština.
Çünkü içince kuralları unutur, Mazlumun hakkını yerler.
da u piću ne zaborave zakona i prevrnu pravo nevoljnicima.
Bir zamanlar çapalanıp ekin ekilen tepeler korkudan kimsenin giremeyeceği dikenliklere dönecek, sığırın gezindiği, davarın çiğnediği yerler olacak.››
A po svim gorama gdje se motikom kopalo nitko više neće ići, strašeći se trnja i drača: onuda će goveda pasti i gaziti ovce."
Mezarlıkta oturur, Gizli yerlerde geceler, Domuz eti yerler; Kaplarında haram et var.
na grobovima stanuju i noće na skrovitim mjestima, jedu svinjetinu, meću u zdjele jela nečista.
Oğullarını, kızlarını ateşte kurban etmek için Ben-Hinnom Vadisinde, Tofette puta tapılan yerler kurdular. Böyle bir şeyi ne buyurdum ne de aklımdan geçirdim.
podigoše uzvišice tofetske u Dolini Ben Hinomu i spaljuju vatrom svoje sinove i kćeri - što im ja nikad ne zapovjedih niti mi to ikada na um pade.
Dört avlunun çevresinde de taş duvar vardı; duvarın dibinde yemek pişirmek için yerler yapılmıştı.
sva četiri zidom opasana, a pod zidom sve uokolo bijahu sagrađena ognjišta.
0.6846330165863s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?