Birkaç hafta önce hayranın Roy Harper ve kız arkadaşı yanıma gelip Max Stanton'un ölümünü araştırmamı istediler.
Prije par tjedana su mi se obratili tvoj obožavatelj Roy Harper i njegova cura. Zamolili su me da istražim smrt Maxa Stantona.
Onları kendi yanıma çekmem çok zor olacaktır.
Bit? e teško prodati ih ponijeti sa sobom.
Burada bir meşe palamudu var yanımda sene başında bunu yürüyüşümüz sırasında almıştım yanıma
Imam ovdje mali žir koji sam pokupio dok sam hodao tim putem početkom ove godine.
Bir arkadaş geçen yıl beni görmeye geldi -- ve bu hikayeyi anlatmamda bir sakinca gormedigini biliyorum - yanıma geldi ve dedi ki, "Nigel, kitabını okudum."
Prijateljica mi je došla u posjet lani -- i ne smeta joj da ovo pričam – prijateljica me posjetila lani i rekla, „Nigel, pročitala sam tvoju knjigu.
müdür yüzünde endişeli bir ifadeyle yanıma geldi ve kamp ruhuyla ilgili anlattıklarını tekrarladı ve hepimizin dışa dönük olmak için çabalamamız gerektiğini söyledi.
savjetnica mi je prišla sa zabrinutim izrazom na licu, ponavljala mi što je duh kampa i rekla kako se svi trebamo truditi biti društveni.
New York City metrosunda yanıma oturdu ve benimle sohbet etmeye başladı.
Sjeo je pokraj mene na podzemnoj željeznici u New Yorku i počeo mi se nabacivati.
Bir gün kendimi beyaza boyadım, bir kutunun üzerine çıktım, ayağımın yanına bir şapka veya kutu koydum ve biri yanıma gelip kutuya para attığında onlara bir çiçek uzattım ve çarpıcı bir göz teması kurdum.
Jednog sam se dana obojila u bijelo, stala na kutiju, stavila šešir ili limenku ispred nogu i kad bi netko prošao i ubacio novac, pružila bih mu cvijet i intenzivno ga pogledala.
Birkaç sene önce JFK Havalimanı'nda uçağa binmek için beklerken, yanıma kendilerini "ufak, keskin konuşan İtalyan-Amerikan hatun" olarak tanıtsam, alınmayacak iki kadın bana doğru yaklaştı.
Prije nekoliko godina bila sam na JFK aerodromu upravo se ukrcavajući na let, kada su mi prišle dvije žene za koje mislim da se neće uvrijediti ako čuju da sam ih opisala kao malene stare Talijansko-Američke ženske jake na riječima.
Onu yanıma alarak konu sinir hücresi üremesi olunca, beynin en heyecan verici bölümlerinden birini -- hipokampusu gösterdim.
I povela sam ga u obilazak jednog od zanimljivijih dijelova mozga kada se radi o neurogenezi -- a to je hipokampus.
Ljudi bi mi prilazili poslije konferencije, nakon mog govora, muškarci i žene.
(Kahkahalar) (Alkışlar) Çocuklar hevesle yanıma geldiler ve "Şimdi bizden ne yapmamızı istiyorsun?"
(Smijeh) (Pljesak) Djeca su bila entuzijastična i pitala su: "Što želite da učinimo?"
Adem, ‹‹Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim›› diye yanıtladı.
Čovjek odgovori: "Žena koju si stavio uza me - ona mi je dala sa stabla pa sam jeo."
uşaklarını çağırdı. ‹‹Bakın şuna!›› dedi, ‹‹Kocamın getirdiği bu İbrani bizi rezil etti. Yanıma geldi, benimle yatmak istedi. Ben de bağırdım.
zovne svoje sluge te im reče: "Gledajte! Trebalo je da nam dovede jednog Hebrejca da se s nama poigrava. Taj k meni dođe da sa mnom legne, ali sam ja na sav glas zaviknula.
Ona da aynı şeyleri anlattı: ‹‹Buraya getirdiğin İbrani köle yanıma gelip beni aşağılamak istedi.
Onda i njemu kaza istu priču: "Onaj sluga Hebrejac koga si nam doveo dođe k meni da sa mnom ljubaka!
Yusuf kardeşleriyle babasının ev halkına şöyle dedi: ‹‹Gidip firavuna haber vereyim, ‹Kenan ülkesinde yaşayan kardeşlerimle babamın ev halkı yanıma geldi› diyeyim.
Zatim Josip reče svojoj braći i očevoj obitelji: "Otići ću i obavijestiti faraona; reći ću mu: 'Moja braća i obitelj moga oca, koji su bili u zemlji kanaanskoj, došli su k meni.
Yusuf, ‹‹Oğullarım›› diye yanıtladı, ‹‹Tanrı onları bana Mısırda verdi.›› İsrail, ‹‹Lütfen onları yanıma getir, kutsayayım›› dedi.
Josip odgovori svome ocu: "Sinovi su to moji koje mi je Bog dao ovdje." "Dovedi mi ih da ih blagoslovim", reče.
Jakov zatim sazva svoje sinove te reče: "Skupite se da vam kažem što će vas snaći u kasnije vrijeme:
Mısırlılara ne yaptığımı, sizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdiğimi gördünüz.
'Vi ste vidjeli što sam učinio Egipćanima; kako sam vas nosio na orlovskim krilima i k sebi vas doveo.
RAB Musaya, ‹‹Dağa, yanıma gel›› dedi, ‹‹Burada bekle, halkın öğrenmesi için üzerine yasalarla buyrukları yazdığım taş levhaları sana vereceğim.››
Onda Jahve reče Mojsiju: "Popni se k meni na brdo i pričekaj ondje. Dat ću ti kamene ploče sa zakonom i zapovijedima koje sam za njihovu pouku napisao."
Balama gidip şöyle dediler: ‹‹Sippor oğlu Balak diyor ki, ‹Lütfen yanıma gelmene engel olan hiçbir şeye izin verme.
Oni dođu Bileamu i reknu mu: "Ovako je poručio Balak, sin Siporov: 'Ne skanjuj se nego dođi k meni.
‹‹O zaman RAB bana, ‹Öncekiler gibi iki taş levha kes ve dağa, yanıma çık› dedi, ‹Ağaçtan bir sandık yap.
U to vrijeme Jahve mi reče: 'Iskleši dvije kamene ploče kao i prijašnje pa se popni k meni na brdo; a napravi i drveni kovčeg.
Kadın haber vermek için koşa koşa kocasına gitti. ‹‹İşte geçen gün yanıma gelen adam yine bana göründü!›› dedi.
Žena brzo otrča da obavijesti muža i reče mu: "Gle, ukazao mi se čovjek koji mi je došao onog dana."
Davut Ahimeleke, ‹‹Yanında mızrak ya da kılıç yok mu?›› diye sordu, ‹‹Kralın işi acele olduğundan, yanıma ne kılıcımı aldım, ne de başka bir silah.›› ‹‹Alıkonulmuş››.
(21:9) David upita Ahimeleka: "A nemaš li ovdje pri ruci kakvo koplje ili mač? Nisam uzeo sa sobom ni svoga mača ni svoga oružja, jer je kraljev nalog bio hitan."
Davut Amasaya, ‹‹Üç gün içinde Yahudalıları yanıma çağır. Sen de burada ol›› dedi.
Potom kralj zapovjedi Amasi: "Sazovi mi Judejce do tri dana, a i ti da budeš ovdje!"
Davut o gün Tanrıdan korkarak, ‹‹Tanrının Sandığını nasıl yanıma getirsem?›› diye düşündü.
Toga se dana David uplaši Boga i reče: "Kako ću donijeti k sebi Kovčeg Božji?"
Bunun üzerine Havassinya oğlu Yirmeya oğlu Yaazanyayı, kardeşlerini, bütün çocuklarını ve Rekav ailesinin öbür üyelerini yanıma alıp
Tada dovedoh Jaazaniju, sina Habasinijina sina Jeremije, njegovu braću i sve sinove njegove i sav dom Rekabovaca
İsrail ileri gelenlerinden kimisi gelip yanıma oturdu.
Uto k meni dođoše neki od starješina Izraelovih i sjedoše preda me.
Sürgünlüğümüzün on ikinci yılı, onuncu ayın beşinci günü Yeruşalimden kaçıp kurtulan biri yanıma gelip, ‹‹Kent düştü!›› dedi.
Godine dvanaeste, desetoga mjeseca, petoga dana našeg izgnanstva, dođe k meni bjegunac iz Jeruzalema i reče: "Pade grad!"
Akşam, Yeruşalimden kaçıp kurtulan adam gelmeden önce, RABbin eli üzerimdeydi, konuşamıyordum. Sabah o yanıma gelmeden RAB dilimi çözdü. Dilim açıldı, artık konuşabilirdim.
Ruka se Jahvina spustila na me uveče, prije dolaska toga bjegunca, i otvorila mi usta prije negoli on dođe k meni ujutro! Otvoriše mi se, dakle, usta i ja više ne bijah nijem.
Düşün ne anlama geldiğini açıklamaları için Babilin bütün bilgelerinin yanıma getirilmesini buyurdum.
"Baltazare, starješino gatalaca, znam da u tebi prebiva duh Boga Svetoga i da ti nijedna tajna nije preteška: evo sanje što je imah: daj mi njezino značenje.
Sihirbazlar, yıldızbilimciler, falcılar yanıma gelince, gördüğüm düşü onlara anlattımsa da ne anlama geldiğini açıklayamadılar.
Evo viđenja što mi se na postelji vrzlo po glavi: Pogledam, kad evo jedno stablo usred zemlje vrlo veliko.