Dobra je da su obe? ali da? e te ostaviti na miru.
Bazı kişiler gezegende kalmak istediklerine karar verdiler.
Neki od ljudi su odlučili ostati na planetu.
Eski Roma'da insanlara ekmek ve sirk verdiler.
U drevnom Rimu su... davali su im kruha i igara.
O güzel bahar akşamında Barney'yle Robin de aynen bu sözü verdiler birbirlerine.
I na ovom slasnom proljeće večeri, to je upravo ono što Barney Robin i obećao da će se međusobno.
Hediye almak zorunda kalmasınlar diye beni bir hafta önceden kuruma geri verdiler.
Oni bi me poslati natrag u stanje tjedan dana ranije, tako da ne bi trebala dobiti mi poklon.
Dışarıdaki sıçanlar arasından bizi seçtiler ve majestelerinin değerli gücünü tırtıklamamıza izin verdiler.
Nas su odabrali među svim štakorima i dali nam da okusimo blagosti kraljevske moći.
Cambridge'de büyüdüm ve bir gün bir mağazaya gittim, parayı unutmuşum ve aldığım elbiseyi bana bedava verdiler.
Odrasla sam u Cambridge-u, i kad sam jednom otišla u trgovinu, zaboravila sam uzeti novac sa sobom i dali su mu haljinu besplatno.
ve gitmeme izin verdiler. Bu bir mucizeydi.
I pustili su me. To je bilo čudo.
O yeşil odada, bana üniformamı verdiler.
U zelenoj sobi sam dobila uniformu.
Tabiki, bunu kutlamaya karar verdiler, değil mi?
Naravno, odlučili su proslaviti, zar ne?
Sonunda şirketin adını Warby Parker koymaya karar verdiler.
Na kraju su nazvali tvrtku Warby Parker.
ve projelerini ve paralarini aldilar ve onlara daha iyi hizmet verecek olanlara verdiler.
I tako su oni odnijeli svoj novac i svoje projekte drugima koji su ih bolje služili.
Bir süre sonra İbrahime, ‹‹Milka, kardeşin Nahora çocuklar doğurdu›› diye haber verdiler,
Poslije tih događaja obavijeste Abrahama: "I tvome bratu Nahoru Milka je porodila djecu:
Lavanla Betuel, ‹‹Bu RABbin işi›› diye karşılık verdiler, ‹‹Biz sana ne iyi, ne kötü diyebiliriz.
Tada odgovore Laban i Betuel: "Od Jahve to dolazi; mi tu ne možemo reći ni da ni ne.
Rebekanın kardeşiyle annesi, ‹‹Bırak kız on gün kadar bizimle kalsın, sonra gidersin›› diye karşılık verdiler.
A njezin brat i majka odgovore: "Neka djevojka ostane s nama još desetak dana, pa poslije toga pođi!"
Aynı gün İshakın köleleri gelip kazdıkları kuyu hakkında kendisine bilgi verdiler, ‹‹Su bulduk›› dediler.
Toga istog dana dođu Izakove sluge i obavijeste ga o bunaru što su ga iskopali te mu reknu: "Našli smo vodu."
Kızkardeşleri Dinanın ırzına geçildiği için, Yakupun oğulları Şekemle babası Hamora aldatıcı bir yanıt verdiler.
Jakovljevi sinovi odgovore Šekemu i njegovu ocu Hamoru - govorili su s prijevarom jer je obeščastio njihovu sestru Dinu
Şimon'la Levi, ‹‹Kızkardeşimize bir fahişe gibi mi davranmalıydı?›› diye karşılık verdiler.
Oni odgovore: "Zar da prema našoj sestri postupaju kao prema kakvoj bludnici?"
‹‹Aman, efendim›› diye karşılık verdiler, ‹‹Biz kulların yalnızca yiyecek satın almaya geldik.
Oni mu odgovore: "Ne, gospodaru! Tvoje su sluge došle da nabave hrane.
RAB İsraillilerin Mısırlıların gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece İsrailliler onları soydular.
Jahve je učinio te Egipćani bijahu naklonjeni narodu pa davahu. Tako su Egipćane oplijenili.
Ama İsrailliler Hivlilere, ‹‹Sizinle neden antlaşma yapalım?›› diye karşılık verdiler, ‹‹Belki de yakınımızda yaşıyorsunuz.››
Ali ljudi Izraelci kažu tim Hivijcima: "Tko zna ne živite li možda među nama? Kako ćemo, dakle, sklopiti savez s vama?"
İsrailliler bölgelere göre toprakları bölüştürme işini bitirdikten sonra, kendi topraklarından Nun oğlu Yeşuya pay verdiler.
Kada završe diobu zemlje ždrijebom i utvrde njezine međe, dadu Izraelci Jošui, sinu Nunovu, baštinu u svojoj sredini.
Rubenliler'le Gadlılar, ‹‹Bu sunak RAB'bin Tanrı olduğuna sizinle bizim aramızda tanıktır›› diyerek sunağa ‹‹Tanık›› adını verdiler.
Sinovi Rubenovi i sinovi Gadovi nazvali su žrtvenik "Ed" - "Svjedočanstvo", jer rekoše: "To je svjedočanstvo među nama: Jahve je Bog."
Yahudalılar, ‹‹Neden bizimle savaşmaya geldiniz?›› diye sorunca, Filistliler, ‹‹Şimşonu yakalamaya geldik, bize yaptığının aynısını ona yapmak için buradayız›› diye karşılık verdiler.
"Zašto ste pošli na nas?" - upitaše ih Judejci. A oni im odgovoriše: "Pošli smo da svežemo Samsona i da mu učinimo kako je on učinio nama."
Böylece Benyaminoğullarına, ‹‹Gidip bağlarda gizlenin›› diye öğüt verdiler,
I zato svjetovaše Benjaminovce: "Idite u zasjedu po vinogradima.
Bütün ileri gelenler ve halk, ‹‹Onu dinleme, isteklerini de kabul etme›› diye karşılık verdiler.
Starješine mu i sav narod odgovoriše: "Nemoj poslušati! Nemoj pristati!"
Yöneticilerin, güçlü kişilerin ve Davutun oğullarının tümü Kral Süleymana bağlı kalacaklarına söz verdiler.
Svi su knezovi i junaci i svi sinovi kralja Davida pružili ruku kralju Salomonu i svečano mu obećali pokornost.
Hagay konuşmasını şöyle sürdürdü: ‹‹Ölüye dokunduğu için kirli sayılan biri, bu yiyeceklerden birine dokunursa, o yiyecek kirlenmiş olur mu?›› Kâhinler, ‹‹Evet, kirlenmiş olur›› diye karşılık verdiler.
Hagaj dalje upita: "Kad bi netko koji se onečistio dodirnuvši mrtvaca dotakao nešto od onoga, bi li to postalo nečisto?" Svećenici odgovoriše: "Bilo bi nečisto."
Öğrencileri şu karşılığı verdiler: ‹‹Kimi Vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimi de Yeremya ya da peygamberlerden biridir diyor.››
Oni rekoše: "Jedni da je Ivan Krstitelj; drugi da je Ilija; treći opet da je Jeremija ili koji od proroka."
İsaya şu karşılığı verdiler: ‹‹Bu korkunç adamları korkunç bir şekilde yok edecek; bağı da, ürününü kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak.››
Kažu mu: "Opake će nemilo pogubiti, a vinograd iznajmiti drugim vinogradarima što će mu davati urod u svoje vrijeme."
Buna ne diyorsunuz?›› ‹‹Ölümü hak etti!›› diye karşılık verdiler.
Što vam se čini?" Oni odgovoriše: "Smrt zaslužuje!"
Öğrencileri Ona şu karşılığı verdiler: ‹‹Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, kimi de peygamberlerden biri olduğunu söylüyor.››
Oni mu rekoše: "Da si Ivan Krstitelj, drugi da si Ilija, treći opet da si neki od proroka."
Bunlar geri dönüp öbürlerine haber verdiler, ama öbürleri bunlara da inanmadılar.
I oni odu i dojave drugima. Ni njima ne povjerovaše.
Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler.
Oni mu pruže komad pečene ribe.
Yahudiler Ona şu karşılığı verdiler: ‹‹ ‹Sen, cin çarpmış bir Samiriyelisin› demekte haklı değil miyiz?››
Odgovoriše mu Židovi: "Ne kažemo li pravo da si ti Samarijanac i da imaš zloduha?"
Adamın annesiyle babası şu karşılığı verdiler: ‹‹Bunun bizim oğlumuz olduğunu ve kör doğduğunu biliyoruz.
Njegovi roditelji odvrate: "Znamo da je ovo naš sin i da se slijep rodio.
Şöyle yanıt verdiler: ‹‹Seni iyi işlerden ötürü değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun.››
Odgovoriše mu Židovi: "Zbog dobra te djela ne kamenujemo, nego zbog hule: što ti - čovjek - sebe Bogom praviš."
Filipus gitti, bunu Andreasa bildirdi. Andreas ve Filipus da gidip İsaya haber verdiler.
Filip ode i kaže to Andriji pa Andrija i Filip odu i kažu Isusu.
Ona şu karşılığı verdiler: ‹‹Bu adam kötülük eden biri olmasaydı, Onu sana getirmezdik.››
Odgovore mu: "Kad on ne bi bio zločinac, ne bismo ga predali tebi."
Yahudiler şu karşılığı verdiler: ‹‹Bizim bir yasamız var, bu yasaya göre Onun ölmesi gerekir. Çünkü kendisinin Tanrı Oğlu olduğunu ileri sürüyor.››
Odgovoriše mu Židovi: "Mi imamo Zakon i po Zakonu on mora umrijeti jer se pravio Sinom Božjim."
Yeruşalimde yaşayan herkes olayı duydu. Tarlaya kendi dillerinde Kan Tarlası anlamına gelen Hakeldema adını verdiler.
I svim je Jeruzalemcima znano da se onaj predio njihovim jezikom zove Akeldama, to jest Predio smrti.
Ama Petrusla Yuhanna şöyle karşılık verdiler: ‹‹Tanrının önünde, Tanrının sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin.
Ali im Petar i Ivan odgovoriše: "Sudite je li pred Bogom pravo slušati radije vas nego Boga.
Petrus ve öbür elçiler şöyle karşılık verdiler: ‹‹İnsanlardan çok, Tanrının sözünü dinlemek gerek.
Petar i apostoli odvrate: "Treba se većma pokoravati Bogu negoli ljudima!
Filipusu dinleyen ve gerçekleştirdiği belirtileri gören kalabalıklar, hep birlikte onun söylediklerine kulak verdiler.
Mnoštvo je jednodušno prihvaćalo što je Filip govorio slušajući ga i gledajući znamenja koja je činio.
Böylece kilise tarafından gönderilenler, öteki uluslardan olanların Tanrıya nasıl döndüğünü anlata anlata Fenike ve Samiriye bölgelerinden geçerek bütün kardeşlere büyük sevinç verdiler.
Oni su dakle, ispraćeni od Crkve, prolazili kroz Feniciju i Samariju pripovijedajući o obraćenju pogana i donoseći svoj braći veliku radost.
Bütün duyarlılıklarını yitirip açgözlülükle her türlü pisliği yapmak üzere kendilerini sefahate verdiler.
Sami su sebe otupili i podali se razvratnosti da bi u pohlepi počinjali svaku nečistoću.
1.1457378864288s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?