Prijevod od "elle" na Hrvatski


Kako koristiti "elle" u rečenici:

Hizalandığımız anda hedef frekansını elle ayarlamaya hazır ol.
Spremi se za ručno traganje čim sve bude podešeno.
İşe dört elle sarılırsam birkaç hafta içinde bitiririm diye düşündüm.
Mislio sam da ću, ako se stvarno dam na posao, za par tjedana biti gotov.
Altı yaşındayken onu tek elle kaldırıp konsolun üstüne koyabilirdim.
Sa 6 g. mogao sam ga jednom rukom dignuti.
Telefonunu ele geçirip onları elle aktive etmeniz gerekecek.
Morat ćeš uzeti njen telefon i aktivirati ga ručno.
Hiçbir özür olmadan ve tek elle, onca zaman sonra gelip her şeyin aynı olmasını mı bekliyorsun?
Vratio si se nakon toliko vremena bez isprike i s jednom rukom i očekuješ da sve bude isto?
Ben tek elle pek iyi kazamam.
Ja ne mogu baš dobro kopati s jednom rukom.
Kiliseye gördüğümüz her şeyi anlatacağız ama elle tutulur tek kanıtta, Janet'in numara yaptığı görülüyor.
Reći ćemo Crkvi sve što smo vidjeli, no jedini dokaz koji imamo je snimak gdje Janet lažira incident.
Zayıf bir elle Eski Duvar'a egemen olamam ne de savaşı lehimize çevirecek orduyu toplayacak gücüm var.
Ne mogu zapovijedati Starim zidom oslabljene ruke, niti imam snage pokrenuti ofenzivu da okrenem ishod ovog rata.
Kapsülün kapağını kapattığımda butona basıp bana elle kontrol yetkisi vereceksin.
Zatvaram otvor, pritisnete gumb da biste mi dali potpunu ručnu kontrolu.
Hesap yapmanın yalnızca bir yolu vardı, o da elle yapılıyordu.
Postojao je samo jedan put da se nešto izračuna i to je bilo na ruke.
yani bir biçimde, eğer bilgisayar kullanırsanız yalnızca boş boş tuşlara basmak olacağını savlıyor ama elle hesaplarsanız. bu tümüyle entelektüel bir iş durumuna geçiyor.
Da će nekako, ako koristite računala, to sve biti bezumno stiskanje gumba, ali ako to napravite ručno, to će biti inteligentno.
İşin sonunda, herkesi yine elle hesap yöntemleri ile sınarsak müfredatı dönemler sırasında herkesin bilgisayar kullandığı bir biçime değiştirmek pek de kolay olmayacaktır.
Na kraju krajeva, ako testiramo sve ručno u ispitu, teško je postići promjenu programa rada do točke u kojoj svi mogu koristiti računala tokom semestra.
Başarılı öğrencim Sam ile birlikte düşünebildiğimiz en elle tutulur şey olan oyun hamuru üzerinde durduk.
I tako sam sa svojim odličnim studentom Samom odlučila proučiti što je najopipljivija stvar koje bi se mogli sjetiti, igranje s plastelinom.
Koluna en hafif bir dokunma -- elle hafifçe değme, ya da giyinirken koluna değen kıyafetinin kolunun teması -- inanılmaz, yakıcı bir ağrı oluşturuyordu.
Najlakši dodir na njenoj ruci -- dodir ruke, čak dodir rukava, odjeće, koju je nosila -- uzrokovao je iznimno jake, goruće bolove.
Hastanın bilgisayarlı tomografi görüntüsü akciğerlerde pıhtılaşma olmadığını ancak meme içinde çift taraflı, gözle görülen, elle hissedilen ve tüm vücuda yayılmış kitle ve yumrular olduğunu gösterdi.
I CT nije pokazao krvne ugruške u plućima, već obostrane, vidljive, palpabilne tvorbe u dojkama, tumore dojke, koji su opsežno metastazirali po cijelom tijelu.
Size gösterdiğim bu resim, 1700'lerin sonlarında perküsyonu (elle vurarak muayeneyi) bulan Leopold Auenbrugger'in resmi.
Slika koju vam pokazujem, prikazuje Leopolda Auenbruggera, koji je krajem 18. stoljeća otkrio perkusiju.
Ama, sonra, "düşük sosyal sınıf" denince, yetkinlik gerektirmeyen elle yapılan meslekler kastediliyor.
No tamo gdje piše "niža društvena klasa, " to su nekvalificirani manuelni radnici.
Sonra, ortada, yetkinlik gerektiren elle yapılan meslekler, sonra elle yapılmayan ast konumlardaki meslekler, ve yukarda profesyonel meslekler, doktorlar, avukatlar, büyük şirket yöneticileri...
Ide prema kvalificiranim manuelnim radnicima u sredini, pa nižim ne-manuelnim, idući više prema stručnim zanimanjima -- liječnici, odvjetnici, direktori velikih tvrtki.
Bu, elle yazılmış bir tabela ve Brooklyn'deki eski mahallemde bir kaç yıl önce bir aile pastanesinde görülmüştü.
Ovo je rukom pisana obavijest koja se pojavila u obiteljskoj pekarnici u mom nekadašnjem naselju u Brooklynu prije nekoliko godina.
Gerekli olduğunda, o mektuplar ve o günler hakkında blog yazıyordum ve internette şu çılgın sözü verdim: benden elle yazılmış bir mektup isterseniz, hiç sorgulamadan sizin için bir tanesini yazacağım.
Pisala sam na blogu o tim pismima i danima kada su oni bili potrebni, i dala sam pomalo ludo obećanje internetu: ako me zatražite rukom ispisano pismo, napisat ću ga, bez pogovora.
Ancak bu sefer Google bununla yetinmedi, şöyle düşündüler; “bu ırkçı ve kötü bir arama sonucu, geriye dönüp bunu elle düzelteceğiz.
Međutim Google se ovaj puta nije zadovoljio time, mislili su, "To je rasistički i to je loš rezultat pretrage i mi ćemo to počistiti ručno.
Devreye girip arama sonuçlarını elle düzeltmediler.
Nisu uskočili i ručno očistili te rezultate pretrage.
Üç ay sonra, Alexander McQueen'in defilesine çıktım ilk kez, dişbudak ağacından elle yontulmuş bir çift bacakla.
Tri mjeseca poslije toga, prvi put sam prošetala modnom pistom za Alexandera McQueena na paru ručno rezbarenih drvenih nogu od čvrstog jasena.
Bütün bağlantılar elle oyulumuş ve kazılmışlar.
Svi zglobovi su ručno izrezbareni i ručno namješteni.
Fotoda gördüğüz gibi, büyük miktarlarda toplanan bu iğneler elle uygun boylarda tasnif edilip sokakta yeniden satışa sunuluyor.
Skupljaju ih masovno – ovdje možete vidjeti red veličina -- i sortiraju, rukom, prema pravim veličinama, i zatim ih vraćaju na ulicu.
Ve ölçebildikleri şeyler, piramidin alt kısmındaki elle tutulabilen şeyler idi.
Ono što mi možemo mjeriti jest ono opipljivo na dnu piramide.
Piramidin üst kısmındaki elle tutulamayan şeylerin farkında bile değillerdi.
Oni nisu ni vidjeli ono neopipljivo pri vrhu piramide.
Böylece kendi kendime sormaya başladım Liderlerin elle tutulamayan şeylere değer vermesini nasıl sağlayabiliriz?
Počeo sam se pitati slijedeće pitanje: Kako možemo natjerati vođe da počnu cijeniti neopipljivo?
Eğer liderler olarak, bize sadece ölçebildiğimiz şeyleri yönetmek öğretiliyor ise ve ölçebildiğimiz şeyler sadece hayatta elle tutulabilen şeyler ise piramidin tepesindeki herşeyi kaçırıyoruz demekdir.
Ako smo kao vođe naučeni da upravljamo samo mjerljivim, a sve što možemo mjeriti jest opipljivo u životu, propuštamo mnogo toga na vrhu piramide.
yani liderler olarak şunu anlıyoruz elle tutulamayanlar önemli ama onları nasıl ölçeceğimiz konusunda en ufak bir fikrimiz yok
Kao vođe, mi razumijemo da je i neopipljivo bitno, ali nemamo pojma kako to zapravo mjeriti.
Buna rağmen, elbette bir miktar elle tutulamayan bir veri olarak bizim GSMH hesaplarımızda yeri yok
Pa ipak, naravno, to malo podataka o neopipljivom ne ulazi u našu računicu BDP-a.
Fakat bu soruların hepsi elle tutulabilir sorular.
Ali sva su ta pitanja opipljiva.
Belki de artık sadece kolayca ölçebildigimiz, elle tutulur şeyleri ölçmeye yarayan aletleri değil fakat gerçekten hayatta deger verdigimiz şeyleri ölçen elle tutulamayan şeyleri ölçen bir alet çantasına geçme zamanı geldi.
Možda je vrijeme da nabavimo kutiju koja, ne mjeri samo ono što se lako broji, opipljivo u životu, već koja mjeri ono što najviše cijenimo, stvari koje su neopipljive.
Şunu öğrenmiştim: ekonomistler herşeyi elle tutulabilir üretim ve tüketim birimleri şeklinde ölçüyorlardı. Sanki bu elle tutulabilir birimler birbirlerine eşitmiş gibi.
Naučio sam kako ekonomisti mjere sve u opipljivim jedinicama proizvodnje i potrošnje kao da je svaka od tih jedinica jednaka.
Neden böyle oluyor iş dünyasındaki liderler ve yatırımcılar çoğu zaman şunu göremiyorlar elle tutulamayan çalışan mutluluğu ile elle tutulabilen finansal sonuçlar arasındaki iliskiyi göremiyorlar.
Zašto poslovne vođe i investitori često, ne vide vezu između stvaranja neopipljive sreće zaposlenika stvarajući opipljive financijske profite u svom poslovanju.
Bunun üzerine güçlü elle, kudretle, büyük ve ürkütücü olaylarla, belirtilerle, şaşılası işlerle bizi Mısırdan çıkardı.
Iz Egipta nas izvede Jahve moćnom rukom i ispruženom mišicom, velikom strahotom, znakovima i čudesima.
Kötülere gelince, Elle tutulamayan dikenler gibi Tümü bir yana atılacak.
Belijalovi ljudi svi su kao trnje u pustinji, jer ih nitko ne hvata rukom.
Öğütlerine dört elle sarıldım, ya RAB, Utandırma beni!
Uz propise tvoje ja čvrsto prianjam, o Jahve, nemoj me postidjeti!
Kertenkele elle bile yakalanır, Ama kral saraylarında bulunur.
gušter, što se rukama hvata, a prodire u kraljevske palače.
İsrail, ekinin elle biçilip Başakların devşirildiği bir tarla, Refaim Vadisinde hasattan sonra Başakların toplandığı bir tarla gibi olacak.
Bit će k'o kad žetelac žito hvata, a ruka mu žanje klasje, kao kad se pabirče klasovi u refajimskoj dolini
Varlığım hakkı için diyor Egemen RAB, sizi güçlü ve kudretli elle, şiddetli öfkeyle yöneteceğim.
Života mi moga - riječ je Jahve Gospoda - vladat ću vama rukom krepkom i mišicom uzdignutom, u svoj žestini svoje jarosti.
Güçlü ve kudretli elle, şiddetli öfkeyle sizi uluslar arasından çıkaracak, dağılmış olduğunuz ülkelerden toplayacağım.
Izvest ću vas iz naroda, skupiti vas iz svih zemalja u koje bijaste raspršeni rukom krepkom i mišicom uzdignutom, u svem plamu jarosti moje!
‹‹Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz.
"Bog koji stvori svijet i sve na njemu, on, neba i zemlje Gospodar, ne prebiva u rukotvorenim hramovima;
Ama Pavlus denen bu adamın, elle yapılan tanrıların gerçek tanrılar olmadığını söyleyerek yalnız Efeste değil, neredeyse bütün Asya İlinde çok sayıda kişiyi kandırıp saptırdığını görüyor ve duyuyorsunuz.
A vidite i čujete da je taj Pavao ne samo u Efezu nego gotovo i u svoj Aziji uvjerio i preokrenuo poveliko mnoštvo govoreći da nema bogova rukama izdjeljanih.
Biliyoruz ki, barındığımız bu dünyasal çadır yıkılırsa, göklerde Tanrının bize sağladığı bir konut -elle yapılmamış, sonsuza dek kalacak bir evimiz- vardır.
Znamo doista: ako se razruši naš zemaljski dom, šator, imamo zdanje od Boga, dom nerukotvoren, vječan na nebesima.
Bunun için, öteki uluslardan doğan sizler bir zamanlar ne olduğunuzu anımsayın: Bedende elle yapılmış sünnete sahip olup ‹‹sünnetli›› diye anılanların ‹‹sünnetsiz›› dedikleri sizler,
Spominjite se stoga da nekoć bijaste neznabošci u tijelu - neobrezanicima su vas zvali oni koji se zovu obrezani, rukom, na tijelu
Ayrıca Mesihin gerçekleştirdiği sünnet sayesinde bedenin benliğinden soyunarak elle yapılmayan sünnetle Onda sünnet edildiniz.
U njemu ste i obrezani obrezanjem nerukotvorenim - svukoste tijelo puteno - obrezanjem Kristovim:
Bunun için, ölü işlerden tövbe etmenin ve Tanrıya inanmanın temelini, vaftizler, elle kutsama, ölülerin dirilişi ve sonsuz yargıyla ilgili öğretinin temelini yeni baştan atmadan Mesihle ilgili ilk öğretileri aşarak yetkinliğe doğru ilerleyelim.
Stoga mimoiđimo početnički nauk o Kristu i uzdignimo se k savršenome ne postavljajući iznovice temelja: obraćenje od mrtvih djela i vjera u Boga,
0.71711087226868s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?