İstifa tehdidi savurursan, Hamlin'in sana bulaşmaya götü yemez.
Hamlin bi bio lud da se zeza s tobom.
Bayan Cotton'a, kızımın erkeklere bulaşmaya ihtiyacı olmayacak kadar zeki olduğunu söyledim.
Rekla sam gospođi Cotton, pogledaj moju djevojčicu Marnie. Ona je suviše pametna da bi se petljala s muškarcima... nijednim od njih!
Biri bana bulaşmaya çalışırsa bunun için hazır olmak istiyorum.
Ako neko pokusa da me zeza, hocu da budem spremna.
Eğer bana bulaşmaya devam ederseniz, Hayatınıza acı bir yön verebilecek başka becerilerim var.
Nastavite li me zajebavati, znam kako će vam život postati jako čudan i bolan.
Bize bulaşmaya devam ederse bunu öğrenme fırsatı bulabilirim.
Ako bude htio da surađuje s nama možda dobijem šansu da saznam.
Sakın benim hastalarımdan birine bulaşmaya kalkma, O'Malley.
Nemoj to činiti na mojim pacijentima, O´Malley.
Charlie'ye sadece bir deli bulaşmaya cesaret eder.
Svi se plase! samo bi se ludak usudio zameriti Anna-i.
İlk bulaşmaya başladıkları adam bendim oğlum.
Bio sam jedan od prvih s kojim su se zezali.
Eğer kırılmışsa, bulaşmaya 40 saniye var demektir.
Ako se pri padu razbio, imamo 40 sekundi do kontaminacije.
Onu binayı uçurma suçunun itirafı ellerimde. Bana bulaşmaya kalkacak olursanız bir adamın CIA ile MI6'in kucağına dağ gibi kanıtları yığmaya hazır olduğunu unutmayın.
Imam vas za to da ste raznjeli tu zgradu, i ako me taknete, postoji tip koji ce poslati brdo dokaza u CIA i MI6.
Ama bazıları eve dönünce, delirmeden normal hayatla baş edemediğini görür ve yaş işlere bulaşmaya başlar.
Neki od njih, znaš, kad dođu kući, ne mogu se odmah snaći u normalnom svijetu, i počnu se iznajmljivati za prljave poslove.
Biri sana bulaşmaya çalışırsa diye fit olmalıyım.
Moram biti u formi ako vas netko odluči napasti.
Açıkçası, bakanın, bu detaylara bulaşmaya niyeti yok.
Očito, Ministar si ne može priuštiti da bude umiješan u bilo kakve detalje.
Kendine büyük bir ordu kurarsın ki kimse sana bulaşmaya cesaret edemesin.
Napraviš tako veliku vojsku da se nitko nikada ne usudi započeti borbu.
Tuhaf ve ölümcül yeni hastalık, Rusya'da insanlara bulaşmaya devam ediyor.
Ova čudna i smrtonosna nova bolest nastavlja stezati Rusiju.
Sanırım sonunda, bize de bulaşmaya başlıyor.
IZGLEDA DA JE NAPOKON DOPRLO DO NAS.
Hey, Teğmen,...biraz belaya bulaşmaya ne dersin?
Hej, pukovniče, želiš li upasti u nevolju?
Orospu çocuğu aileme bulaşmaya kalktı ben de onunkine bulaştım.
Ako taj kurvin sin hoće da napada moju porodicu, ja ću njegovu.
Çok geçmeden ciddi belâlara bulaşmaya başladı.
Ne mnogo nakon toga počeo je da ima prave probleme sa zakonom.
Adam ta Miami'den kalkıp buraya bize bulaşmaya mı gelmiş?
Lik je došao cak iz Majamija da se zajebava sa nama?
Süpermen, kriptonitin kendini güçsüz hale getirdiğinin farkında ama yine de ona bulaşmaya devam ediyor.
Superman je svjestan da je kriptonit njegov kriptonit, a svejedno stalno petlja s njim.
Ne kadar ipsiz sapsız, bulaşmaya çekineceğiniz punk rock'çı varsa hepsi oradaydı.
A u Indiju bili su opaki, hardcore tipovi s kojima nema zajebancije, pankeri.
Maalesef ceset kutusunda oturma izni alıp bulaşmaya devam eden bir hediye verdi bize.
Nažalost sad ima boravište u kazeti i dala nam je dar koji se voli širiti.