Prijevod od "bağlantısı" na Hrvatski


Kako koristiti "bağlantısı" u rečenici:

Marie Fontenot ile bir bağlantısı olup olmadığını bilmiyoruz.
Ne znamo, ima li to ikakve veze sa slučajem nestanka Marie Fontenot.
Öyleyse en azından kızı Dolores gibi bağlantısı olan ev sahiplerini toparlayayım.
Onda mi barem dopustite da povučem domaćine koji su bili u kontaktu s njim. Poput kćeri, Dolores.
Feribot Doğu Ekspresi bağlantısı için, birazdan İstanbul limanından ayrılacak.
Trajekt preko Bosffora isplovljava iz Istanbula... za vezu sa Orient Expressom.
Pek çok bağlantısı olan bir baş belası.
On je pravo smetalo s mnoštvom veza.
Seyit Ali'yle bağlantısı olan Bob Warner diyor.
Da Warner posluje sa Sayedom Alijem.
Kardeşimin, Veronica Dexter'la olan bağlantısı ne?
Koja je veza moje sestre i Veronike Dexter?
Bu işin arkasında kim varsa, polisle de bağlantısı var.
Organizator ovoga ima veze u policiji.
Sizce bu yaraların herhangi bir doğaüstü güçle bağlantısı var mı?
Da li ste pridavali neki natprirodni značaj tim ranama?
Son 5 yılda işlenmiş 9 cinayetle bağlantısı var.
Povezan je sa devet ubojstava u proteklih pet godina.
Sinyal menzili yükseltici ağ bağlantısı sağlayıcısına ihtiyacı var.
Treba joj point-to-point peer network sa pojačivaćem dometa.
Midemin bu yavrularla doğrudan bir bağlantısı var ve bu aralar fazla gevezelik ediyorlar.
Želudac ima direktnu liniju sa ovim lutkicama, a mogu ti reći da je njihova linija trenutno baš opterećena.
Şarj bağlantısı, etrafında sürtünme izleri var.
Dio oko punjenja, male ogrebotine oko ulaza za kabel.
Sırada, bugünkü çıkan çatışma ile bağlantısı olan tehlikeli bir kaçağın haberi var.
Dalje, opasni bjegunac tražen zbog... umiješanosti u pucnjavu koja se dogodila nešto ranije.
Tamam ama nükleer madde ile bir bağlantısı olmuş mu?
Ok, ali možemo li ga povezati sa nuklearnim materijalom?
Kız yerin altında olduğu sürece bizimle bir bağlantısı olamaz.
Pošto je djevojčica u zemlji, nismo povezani sa tim.
Mavi malla bağlantısı olan iki kişiyi tanıyorum sadece.
Znam samo dvoje ljudi koji su povezani s plavom robom.
Kablo bağlantısı karışık ve çoklu detonatörlü.
Mreža je komplikovana, sa višestrukim detonatorom.
Bay Poe, kızınızı elinde tutan adamla bağlantısı olan tek kişi.
Gdin Poe nam je jedina veza sa osobom koja drži vašu kćerku.
Mike'ın bağlantısı, sen de payını vermezsen Mike'la benim metilaminimizi almayacakmış.
Mikeova veza neće kupiti naše udijele metilamina osim ako ne dobije i tvoj dio.
Devlet arabalarının, internet bağlantısı için taşınabilir etkin noktaları var aynı şunun gibi.
Državna vozila sad imaju uređaje za pristup internetu. Poput ovoga.
Bağlantısı... 460 Eckford, Riley'nin bilinen ilk adresi.
Tako što... 460 Ekford je njegova prva adresa.
Ailen, öncelik sıramda o kadar yüksekte bir yerde değil ama ama birlikte olduğu adamın bağlantısı vardı, mafya ile ciddi bağlantıları vardı.
Pa znaš da je vaša obitelj na vrhu vrhova mojih prioriteta, ali tip s kojim je bila je iz mafijaških krugova.
Evet, Felicity Fisher ve Anton'un Brick ile bağlantısı olduğunu söylemişti.
Felicity je rekla da su Fisher i Anton povezani z Brickom.
Şahidin konuyla bağlantısı nedir bay Roberts?
Koja je važnost tog svjedoka, gospodine Roberts?
Biliyorsunuz, polisin elinde müvekkilinizin Fargo'daki suç örgütüyle bağlantısı olduğu yönünde bir dosya var.
A državna policija je vodila slučaj o mogućoj povezanosti vaše ekipe s kriminalnim sindikatom izvan Farga.
Restoranda çete bağlantısı olan bir garson var.
Restoran zapošljava jednog konobara sa bande veze:
Ve bu kayıp Goya'nın ulusal güvenlikle nasıl bir bağlantısı var?
A kakve veze ima jedan nestali Goya sa nacionalnom sigurnošću?
Günümüzde çoklu kafa yaralanmalarının uzun dönemde bu tarz herhangi bir sorunla bağlantısı var mı?
Ne. Ima li dokaza od danas koji povezuju ozljede glave z bilo kojim dugotrajnim problemom takve prirode?
Çocuğunla bağlantısı olan insanlar orada. O yüzden biz de orada olacağız.
Jedini ljudi koji imaju bilo kakve veze svom djetetu su tu, pa ćemo biti previše.
Helle Anker'le bir bağlantısı var mı?
Je li u srodstvu sa Helle Anker?
Tabii benimki birazdan fark edilecek olan korsan uydu bağlantısı, yani kısa keseceğim.
Pa, moja je piratski satelitska veza koje će biti otkriveno uskoro, pa ću biti kratak.
Zor olduğunu biliyorum ama ruhun o koltukla bir bağlantısı var.
Znam da je teško, no duh je pokazao povezanost s tim mjestom.
Kardeşim, onların Amerikalılar ile olan bağlantısı çok kıymetli.
Njihova veza z Amerikancima je neprocjenjiva, brate.
Moriarty'nin Thatcher ile bir bağlantısı var mıydı?
Moriarty - je li on ikakve veze s Thatcher?
Ve türlerin birbirleri ile olan bağlantısı, doğal dünya üzerine eğitim aldım,
Volim složenost. I proučavam to u prirodi, međupovezanost vrsta.
Burada gördüğümüz bu gökdelen benzeri yapılar televiyon programlarının içerikleri ile bağlantısı olan yorumlar.
Ovo što ovdje vidimo, ovi neboderi, jesu komentari koji su povezani s televizijskim sadržajem.
Hiroşima bombalandığında, Patlama minik bir süpernova oluşturdu, ve yaşayan her hayvan, insan ya da bitki güneş ışınlarıyla olan doğrudan bağlantısı olan her canlı aniden küle dönüştü.
Kad su bombardirali Hirošimu, eksplozija je formirala mini-supernovu, tako da je svaka živuća životinja, čovjek ili biljka koji su bili u izravnom kontaktu sa zrakama iz tog sunca pretvorena u pepeo.
Ama bütün bunların tam aksine sahip olabilirsiniz -- saygı, heyecan, çalışmayan bir İnternet bağlantısı, beyni uyuşturan tek eşlilik -- ve hala evliliğiniz yerle bir olabilir.
Ali možete imati potpunu suprotnost toga -- poštovanje, uzbuđenje, lošu internetsku vezu, zatupljujuću monogamiju -- i sve opet može krenuti ukrivo.
Bir uygulaması var, web üzerinden ve mobil bir uygulama, ismi "Vatandaşların Bağlantısı"
Ima aplikaciju, Web i mobilnu aplikaciju koja se zove 'Citizens Connect'.
Bu uzak bağlantısı ona orda bir iş bulmasını sağladı.
Ta 'slaba veza' joj je pomogla da dobije posao ondje.
Dünyanın her hangi bir yerinden her hangi bir internet bağlantısı olan öğrenci bizimle ders çalışabilir.
Svaki student iz bilo kojega dijela svijeta i bilo kakvim priključkom za Internet može studirati kod nas.
Hiçliğin ortasında, cep telefonu bağlantısı vardı.
Postoji mobilni signal daleko, usred ničega.
Wi-Fi, TV, güzel bir akşam yemeği ve sürekli mobil telefon bağlantısı gibi, deniz içi ve dışında yoğun turizm bölgelerinin nimetleri, beni kısıtlayan şeylerdi ve kapana kısılmış gibi hissetmem çok uzun zaman almadı.
Wi-fi, TV, fina klopa i konstantna mobilna povezanost su meni bile klopke mjesta preplavljenih turistima, izvan i u vodi, i nije dugo trajalo da me to počne gušiti.
Dünyada ilk kez, 2011'deki TED'de, Li-Fi, yani Light Fidelity (Işık Bağlantısı'nı) tanıttım.
Demonstrirao sam prvi puta na TED-u 2011. godine, Li-Fi, ili Light Fidelity.
Keyif arayışının hayattan tatmin olmakla neredeyse hiç bağlantısı olmadığı sonucu çıktı.
Potraga za užitkom, za ugodom, uopće ne doprinosi životnom zadovoljstvu.
Ve bir sohbet odasında bu videoyu 280.000 gizli US elçilik kablo bağlantısı ile sana sızdırdığını itiraf ettiği konusunda söylentiler var.
Navodno je priznao u chat sobi, da je predao ovaj video isječak vama, skupa sa 280 000 povjerljivih američkih telegrama.
Yerden yakşalık bir metre yüksekteydi ve bilgisayara hızlı bir internet bağlantısı kurdum, çalıştırdım ve o şekilde bıraktım.
Priključio sam Internet vezom velike brzine -- ekran je bio oko 1.5m od zemlje -- uključio ga i otišao.
Mobilyalar yapılandırılmış, böylece çocuklar büyük, güçlü ekranların karşısında oturabiliyorlar, hızlı internet bağlantısı var, fakat grup olarak çalışıyorlar.
Namještaj je tako projektiran da djeca mogu sjediti ispred velikog moćnog zaslona, s vrlo brzom vezom s Internetom, ali u grupama.
3.8061079978943s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?