Ne želim zaglaviti tamo da mi guza visi na povjetarcu!
Hükümetim, kirli çamaşırlarının açıkta yıkanmasını pek sevmez.
Moja vlada ne voli iznositi prljavo rublje.
Ama o puştlardan birini açıkta görürseniz, haklayın.
Ali ako vidite kojeg jebača na otvorenom, koknite ga.
Enkazı buldular McMurran dışında 150 km kadar açıkta.
Našli su olupinu oko 140 kilometara dalje od McMurana.
Gördünüz mü, Bay Pritchett, açıkta bir nükleer bomba olduğunu düşünüyorlar bu da işleri bayağı değiştiriyor.
Vidite, gospodine Prichet, oni misle da imaju izloženo jezgru.....a to značajno menja stvari.
Bu düğmeye basarsam da, bomba açıkta kalır.
A ako pritisnem ovaj gumb.....oružje je blokirano.
Kıyıdan açıkta, zor durumda bir tekne vardı.
Na pucini je bio brod u nevolji.
Ama buda beni aptal gibi ortada bırakır Ufak ve hassas toplarımda açıkta kalırlar.
Ali to bi izgledalo baš glupo, jer bi ostavio svoja mala osetljiva jaja totalno otkrivena.
Açıkta günün en iyi setlerinden biri yaklaşıyor.
Iz daljine dolazi jedna od najboljih skupina danas.
Filmin neredeyse yarısı boyunca kızın iri ve çarpıcı göğüsleri kabul edilemez bir şekilde açıkta!
Skoro pola filma djevojčina prsa, vrlo velika i istaknuta, šokantno su ogoljena.
Yüzüm o kadar açıkta ki, şimdiye kadar nakavat olmamam bir mucize.
Moje je lice toliko otkriveno da je cudo što me još nisu nokautirali.
Eşyalarını açıkta bıraksalardı onlar için çok kolay olurdu.
Mislim da je pre jednostavno da su samo ostavili stvari na otvorenom.
Gol sahasına doğru açıkta bir yakalayıcı gördü.
Ima slobodnog primača u krajnjoj zoni.
Bunlar Nunatack'lar. 1.5 kilometreden derin buzlara gömülmüş dev dağların açıkta kalan zirveleri.
Ovo su "podnevne napasti", ogoljeni vrhovi velikih planinskih venaca ukopanih u led preko 1, 5 km.
Konuşmalar sahilinizden 16 kilometre açıkta yapılmış.
Od točke koja se nalazi 10 milja od vaše obale.
En azından bu kadar açıkta kalmamış olurduk.
Bar ne bi bio ovako, na otvorenom!
İnsanlar ırkla ilgilenmek yerine artık vampirlerin açıkta olmasıyla ilgileniyorlar.
Ljudi misle da, ako sad imamo vampire u javnosti, da rasna netrpeljivost nije problem.
Bu adama temiz bir şort verin de götü başı açıkta gezmesin.
Tachuela, nađi neke čiste ćega za čovjeka, da mu ne landraju jaja dok ide uokolo.
Saat 10 yönünde, 10 metre açıkta.
To je u smjeru 10 sati, oko 10 metara dalje.
Dün gece kıyıdan 11 km. açıkta çekilen bir fotoğraf.
Fotografija snimljena sinoć, oko sedam milja od obale.
Polis, minibüsümü şehrin berbat bir yerinde soyulmuş ve açıkta bırakılmış halde mi bulacak?
Policija će pronaći moj auto negdje u nekom usranom dijelu grada?
Reşit olmayan çocuklar karşısında kıçın açıkta gezdiğin için tutuklanmanı istemiyordum.
Nisam željela da te uhite jer trčiš okolo gologuz pred gomilom maloljetnika.
Bu denge olmaksızın bir şiir durgunlaşır, açıkta kalır.
Bez ove ravnoteže, pjesma postaje mlitava, poput košulje van hlača.
Böyle açıkta buluşmak hoşuma gitmiyor, Yogorov.
Ne svida mi se sastanak na otvorenom kao što je ovaj, Yogorov.
Bu film negatifi ne kadardır böyle açıkta duruyor?
Hej, koliko ova rola negativa stoji tu... na otvorenome?
Çünkü bu gece olabileceklere karşı çekim yapması için onu açıkta bırakacağız.
Držimo je na otvorenom kako bi snimila sve što se večeras možda dogodi.
Donanma şu anda buradan 40 mil açıkta tam donanımlı olarak mevzilenmiş.
Mornarica se, ovog trenutka, kompletno utaborila 40 milja od mjesta gdje vi stojite.
Buradan 40 mil açıkta bir İngiliz savaş gemisi demirlemişken ve İspanyol askerlerinin önünde İspanyol savaş gemisi çalmışken aleyhimize işleyecek bu aralık.
Koja se slučajno podudara sa brit. brodom usidrenim 40 milja odavde, i sa mnom koji imam ukraden španj. brod ispred pogleda španj. vojnika.
Geldiği zaman, ben gelene kadar Onu açıkta tutmalısın
Kad stigne, drži je na otvorenom dok ne krenem.
Ben Dorne'da oturmuş halkımı aç ve açıkta bırakmamak için elimden geleni yaparken o her şeyin tadına baktı.
Iskusio je sve dok sam ja sjedio ovdje u Dornu dajući sve od sebe da je moj narod živ i sit.
Orada öyle açıkta, avlarıyla alay ediyorlar sanki.
Vani, na otvorenom, mame svoj plijen.
İşte ıpıssız bir yerde, 160 km açıkta bir gemi üzerinde seyahat eden bir anne ve 2 yaşındaki yavrusu. Bu büyük buz parçasının üzerinde geziniyorlar ki bu onlar için harika; bu noktada güvendeler.
Ovdje je majka s njezinim dvogodišnjim mladunčem kako putuje brodom stotine kilometara od obale usred ničega, i voze se na tom velikom komadu glečera, koji je sjajan za njih; oni su sigurni u tom trenutku.
Bilirsiniz, 50 metre uzun bir mesafe olabilir, eğer tamamen açıkta iseniz, ama sığınağa varmayı başardık.
Znate, 50 metara može biti jako dugo ako sto potpuno izloženi, ali uspjeli smo stići u sklonište.
Büyük Patlama çok önemli bir şeyi açıkta bırakıyor, "patlama" kısmını.
Teorija Velikog praska izostavlja nešto vrlo važno, prasak.
1819 yılında bir gün, Şili kıyısında 3.000 mil açıkta Pasifik Okyanusunun en ücra köşelerinden birinde, 20 Amerikan denizcisi gemilerinin sular altında kalışını seyretti.
Jednog dana, 1819. godine, 5000 km od obale Čilea, na jednom od najudaljenijih mjesta u Tihom oceanu, 20 američkih mornara gledalo je kako im se brod puni vodom.
Hiçbiri diğerine saldıramıyor, çünkü diğer tarafa saldırmak için dağdan vadiye doğru inmek ve sonra diğer tarafa çıkmak zorundasınız ve bu şekilde tamamen açıkta kalırsınız.
Nijedna ne može napasti drugu jer da biste izveli napad, morali biste se s planine spustiti u dolinu, a onda opet uspeti na drugu stranu, a tako biste bili potpuno izloženi.
Ben buradayım, açıkta, bir gün 20 Kasım uyumama eylemine gerek kalmaması için.
Ovdje sam, izložena, kako jednog dana ne bi bilo potrebe za bdijenje 20. studenog.
Şu an dünyada yalnızca bir tane kaldı; kıyıdan dokuz mil açıkta ve 65 fit derinde.
Samo je jedna od njih ostala: udaljena je 14 km od obale na dubini od oko 20 metara.
Kıyıdan 11 km açıkta ve 380 metre derinlikteydim.
To je bilo gotovo 10 kilometara na pučini i 380 metara duboko.
Daha fazla açıkta su olacağını biliyordum ve göğsümün üzerinde gizli bir silahım vardı.
Znao sam da ima sve više otvorene vode. Ali imao sam tajno oružje.
Bu adam, halkımıza karşı haince davrandı, atalarımıza kötülük etti. Onları, yeni doğan çocuklarını açıkta bırakıp ölüme terk etmeye zorladı.
Lukav prema rodu našemu, tlačio je on oce naše da bi djecu svoju izlagali da ne ostanu na životu.
Yararlı olan herhangi bir şeyi size duyurmaktan, gerek açıkta gerek evden eve dolaşarak size öğretmekten çekinmedim.
ništa korisno nisam propustio navijestiti vam i naučiti vas - javno i po kućama;
1.4706289768219s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?