Četrnaest puta sam slao slike u National Geographic prije nego sam shvatio da nemam oko za to.
National Geographic'e on dört kere başvurdum. Sonradan o "gözün" bende olmadığını fark ettim.
Bilo je to prije četrnaest godina.
On dört yıl önceydi. Yani, sanki...
Tome, prije četrnaest godina... u tom slučaju imao sam izvještaj o žrtvi.
Tom, on dört yıl önce... o davada, elime kurban hakkında bir rapor geçti.
Prije četrnaest godina bio sam prisiljen obvezati se na ćeliju od 2, 5 sa 3m... a sada ćeš ti biti prisiljen obvezati se.
On dört yıl önce 2, 5'a 3 metrelik bir hücreye bağlanmak zorunda kaldım... ve şimdi de sen bağlılık göstermek zorunda kalacaksın.
Davao sam Džouni dragulje... umjesto njenih honorara za jebačinu otkad je napunila četrnaest godina... i niti sam jednom od tada imao kakvu dobit.
14 yaşından beri Joanie'ye... kazandıkları karşılığında mücevher veriyorum... ve bundan hiç para kazanmadım.
Čekam već četrnaest minuta da završiš sa jebenim privatnim razgovorom!
Siktiriboktan özel telefon görüşmesi için beni kırk dakikadır bekletiyorsun.
Priprema, pozor Na kojoj je osvojio četrnaest zlatnih medalja.
İşaretinizle birlikte, hazır olun....ve on dört altın madalya kazandı.
Frka je, Jean, u tome što ti je četrnaest godina.
Jean, olay senin 14 yaşında olman.
On nije samo izmasakrirao četrnaest studentica.
Yaptığı şey 14 kadın öğrencinin bağırsaklarını deşmek değildi sadece.
Kad mi je bilo četrnaest, moj najbolji prijatelj na cijelom svijetu je vozio svoj bicikl i slučajno se zaletio u jednu djevojku koja mi se sviđala.
14 yaşımdayken en yakın arkadaşım bisiklet kullanıyordu ve kazayla hoşlandığım kıza çarptı.
Imate četrnaest dana, inače više nema zezanja i igrica!
14 gününüz var yoksa artık hiç eğlenceli olmayacak!
Sad imaju četrnaest biljojeda i šest mesojeda.
Şimdiyse 14 tane otçul 6 tane etçil.
Čekam već jednu godinu, tri tjedna, šest dana i četrnaest minuta da ispravi to što mi je učinio.
Bana yaptığı şeyi düzeltmesi için... tam bir yıl, üç hafta... altı gün ve 14 dakikadır bekliyorum.
A bez toga ne bih bio najveći kapetan četrnaest mora.
Sürgüne gitmeseydim de 14 denizin en şanlı kaptanı olmazdım.
Dokazali ste se kao najveći kapetan četrnaest mora i kao istinski prijatelj krune.
On dört denizin en yüce kaptanı ve krallığın gerçek bir dostu olduğunu kanıtladın.
Četrnaest tjedana na listi bestselera, osam izdanja i još uvijek se dobro drži.
En çok satanlar listesinde 14 hafta, sekiz baskı ve hâlâ sapasağlam.
Četrnaest minuta nije dovoljno da potpuno zahvalim ovim dobrim i plemenitim ljudima koji su se borili sa mnom i za mene i koji su čekali da mi požele dobrodošlicu natrag iz tog agonijama ispunjenog, usamljenog mjesta.
On dört dakika, benim için, benimle birlikte savaşan o ıssız ve acı dolu yerden geri geldiğimde bana hoş geldin diyebilmek için bekleyen tüm o cömert ve iyi insanların hakkını vermek için yeterli bir zaman değil
Četrnaest milijardi svjetlosnih godina u ovom smjeru i četrnaest milijardi svjetlosnih godina u onom smjeru, svugdje je ista temperatura.
Şu yönde 14 milyar ışık yılı boyunca ne kadarsa, bu yönde de 14 milyar ışık yılı boyunca aynı sıcaklıkta.
Četrnaest od petnaest najtoplijih godina ikada zabilježenih instrumentima pripadaju ovome stoljeću.
Aletlerle ölçülmüş en sıcak 15 yılın 14'ü bu genç yüzyılda.
Od njih četrnaest, samo dvije su u školama.
Toplam 14 okuldan sadece iki tanesi resmi okul binalarında.
Od ovih dvadeset godina što sam ih proveo u tvojoj kući četrnaest sam ti godina služio za tvoje dvije kćeri, a šest godina za tvoju stoku, jer si mi mijenjao zaradu deset puta.
Yirmi yıl evinde böyle yaşadım. İki kızın için on dört yıl, sürün için altı yıl sana hizmet ettim. On kez alacağımı değiştirdin.
To su bili potomci Rahelini koje je rodila Jakovu - u svemu njih četrnaest.
Bunlar Rahelin Yakupa doğurduğu çocuklardır. Toplam on dört kişiydiler.
(17:14) Bilo ih je mrtvih od toga zla četrnaest tisuća i sedam stotina, osim onih koji su poginuli zbog Koraha.
Korah olayında ölenler dışında, öldürücü hastalıktan ölenlerin sayısı 14 700 kişiydi.
Drugog dana: dvanaest junaca, dva ovna, četrnaest jednogodišnjih janjaca bez mane.
‹‹ ‹İkinci gün kusursuz on iki boğa, iki koç ve bir yaşında on dört erkek kuzu sunacaksınız.
Četvrtog dana: deset junaca, dva ovna, četrnaest jednogodišnjih janjaca bez mane.
‹‹ ‹Dördüncü gün kusursuz on boğa, iki koç ve bir yaşında on dört erkek kuzu sunacaksınız.
Petog dana: devet junaca, dva ovna, četrnaest jednogodišnjih janjaca bez mane.
‹‹ ‹Beşinci gün kusursuz dokuz boğa, iki koç ve bir yaşında on dört erkek kuzu sunacaksınız.
Šestog dana: osam junaca, dva ovna, četrnaest jednogodišnjih janjaca bez mane.
‹‹ ‹Altıncı gün kusursuz sekiz boğa, iki koç ve bir yaşında on dört erkek kuzu sunacaksınız.
Sedmog dana: sedam junaca, dva ovna, četrnaest jednogodišnjih janjaca bez mane.
‹‹ ‹Yedinci gün kusursuz yedi boğa, iki koç ve bir yaşında on dört erkek kuzu sunacaksınız.
Šaarajim, Aditajim, Hagedera i Gederotajim: četrnaest gradova s njihovim selima.
Şaarayim, Aditayim, Gedera ve Gederotayim; köyleriyle birlikte on dört kent.
Sela Haelef, Jebus (to je Jeruzalem), Gibat i Kirjat: četrnaest gradova s njihovim selima.
Sela, Haelef, Yevus -Yeruşalim- Givat ve Kiryat; köyleriyle birlikte on dört kent.
Svi su oni bili sinovi kraljeva vidioca Hemana koji je objavljivao Božje stvari da uzvisi njegovu moć; a Bog je dao Hemanu četrnaest sinova i tri kćeri.
Hepsi kralın bilicisi Hemanın oğullarıydı. Tanrının sözü uyarınca bu oğullar Hemanı güçlendirmek için ona verilmişti. Tanrı Hemana on dört oğulla üç kız verdi.
Abija se utvrdio i uzeo sebi četrnaest žena te je rodio dvadeset i dva sina i šesnaest kćeri.
Aviya ise gitgide krallığını güçlendirdi. On dört kadınla evlenip yirmi iki erkek, on altı kız babası oldu.
Godine dvadeset i pete za našega izgnanstva, početkom godine, prvoga mjeseca, desetoga dana, a četrnaest godina otkako pade Grad, upravo onoga dana spusti se na me ruka Jahvina.
Sürgünlüğümüzün yirmi beşinci yılı, yılın başında, ayın onuncu günü, Yeruşalim Kentinin düşüşünün on dördüncü yılı, tam o gün RABbin eli beni yakalayıp oraya götürdü.
A pojas: četrnaest lakata dug i četrnaest lakata širok, na četiri strane; njegov rub uokolo pol lakta, a podnožje oko njega uokolo jedan lakat; stepenice mu gledaju na istok."
Üst çıkıntının dört yandan uzunluğu ve genişliği de on dörder arşın. Çevresindeki kenarlık yarım arşın, hendeğin çevresi bir arşın. Sunağın basamakları doğuya bakacak.››
U svemu dakle: od Abrahama do Davida četrnaest naraštaja; od Davida do progonstva u Babilon četrnaest naraštaja; poslije progonstva u Babilon do Krista četrnaest naraštaja.
Buna göre, İbrahimden Davuta kadar toplam on dört kuşak, Davuttan Babil sürgününe kadar on dört kuşak, Babil sürgününden Mesihe kadar on dört kuşak vardır.
Zatim nakon četrnaest godina opet uziđoh u Jeruzalem s Barnabom, a povedoh sa sobom i Tita.
On dört yıl aradan sonra Titusu da yanıma alıp Barnabayla birlikte yine Yeruşalime gittim.
1.6313509941101s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?