Biro misli da je moja sposobnost vođenja ovog tima komprimitirana.
Büro, bu ekibi yönetme yeteneğimin tehlikeye girdiğini söylüyor.
Ni cvijet ni insekt ne razumiju značaj njihovih vođenja ljubavi.
Ne çiçek nede böcek az önce yaptıkları aşkın önemini anlar.
Znaš da bih, ali sam zauzeta oko vođenja restorana, ali ti možeš.
Yapardım ama çok meşgulüm, ben yaparım dersen, çekinme.
Ukoliko mi se stanje ne svidi... sve privilegije, poput vođenja PI... će ti biti ukinute.
Eğer para olması gerektiği yerde değilse... P.I. yı yönetmek gibi yetkilerin... elinden alınacak.
Vaš dosje kaže da imate izvanredne vještine vođenja.
Dosyanda muhteşem liderlik yeteneklerin olduğu yazıyor.
Ribbon, također vam želim zahvaliti što ćete mi dati priliku da raspravimo o prednostima vođenja u Deanu Witteru za koje vjerujemo da su puno bolja od svega što imate u Morganu Stanleyju.
Bay Ribbon, Dean Witter'ın Morgan Stanley'den şu anda aldığınız hizmetlerden çok daha iyi olduğuna inandığımız aktif yönetimi imkanlarını konuşma fırsatını bana tanıdığınız için size ayrıca teşekkür ederim.
Žena poslije vođenja ljubavi, uvijek je tako komplicirana.
Sevişmeden sonraki kadın, her zaman çok karmaşıktır.
Samo mislim da ne možeš pobjeći i udati se za frajera nakon vođenja slatke ljubavi sa mnom.
Asıl sevdiğin ile sevişip ondan sonra gidip başka herifle evlenemezsin diye düşünüyorum.
Napustila je svoj posao jer joj se nije sviđao njihov način vođenja biznisa.
İş yapma yöntemleri hoşuna gitmediği için işi bıraktı.
Gospođo Gruwell, postoji sustav baziran na godinama vođenja edukacijske zgrade.
Bayan Gruwell, eğitim hizmetlerini yıllarca yönetmeye dayalı, yerleşik bir sistem var.
Nema ničega prirodnijeg od vođenja ljubavi.
Senin sevişirkenki davranışından daha doğal bir şey yok.
Slučaj Chickya Hinesa je samo još jedan primer na dugačkoj listi pogrešnog vođenja tužilaštva.
Chicky Hines davası, görevini suistimal ettiği birçok olayla dolu listeden sadece bir örnek.
Otpustili su sve konobare koji su donosili hranu do auta, smanjili su izbor jela i stvorili revolucionarnu ideju vođenja restorana.
Elbette tüm servis elemanlarından ve mönüdeki fazlalıklardan kurtularak.. Ve bir restoranın idaresi için "devrimci" bir fikirle ortaya çıktılar..
Recite mi Francois, koja je vaša filozofija vođenja ljudi?
Söyle bakalım Francois liderlik konusunda nasıl bir felsefen izliyorsun?
Samo sam htio stvoriti dovoljno sumnji u tebe da odstupiš od vođenja broda.
Amaç senin görevi bırakmanı sağlayacak kadar şüphe yaratmaktı.
Smatra se da takva vrsta vođenja računa o svojim mladima predstavlja osnovu za život u zajednici.
Yavrulara bu şekilde bakmanın toplu yaşamın ilk adımı olduğu düşünülür.
Osim vođenja knjiga i telefona, za to je zaslužna Rhonda.
Kayıt işleri ve telefonlara bakmak haricinde, onları Rhonda yapar.
To će ti odvratiti pažnju od razmišljanja o bogatoj paleti vođenja ljubavi koje tvoj bivši dobiva od od bombajskog vatrenog dragulja.
Eski sevgilinin şu sıralar yaşadığı alev alev yanan Bombay cevherinin tatlı aşkının güzelliklerinden biraz olsun uzaklaşacağının farkındasın değil mi?
Priječi li te to od ustajanja, vođenja tvoga sina na autobus... i pojavljivanja na radu na vrijeme?
Ama bu seni kalkıp, oğlunu okula bırakıp işe zamanında gelmekten alıkoyar mı?
Ako imate nešto protiv mog načina vođenja, onda jednostavno..
Güzeller'i yönetmemle ilgili sorunun varsa kapı or-
Nemamo taj luksuz vođenja romanse u ovoj glupoj pustoši od svijeta.
Bu bok çukuru dünyada da sana aşık birinin olmasının zevki falan çıkmıyor.
Koristim tu riječ u smislu, vođenja ljubavi.
Sanırım aşk denilen şey benim için... sevişirken yaşanılan şey gibi...
Nije baš impresionirana tvojim vještinama da vođenja izvlačenja Binga?
Pewey senin bingo kabiliyetinden pek etkilenmemiş.
Mogli bismo biti obješeni samo zbog vođenja ovog razgovora.
Bu konuşmayı yaptığımız için bile asılabiliriz.
Čini se da Silverpool razvijala nova prijetnja-matični network-- tajna sustav špijunirati Amerikance na ime vođenja nas sigurno,
Anlasilan Silverpool yeni bir tehdit tanimlama sistemi tasarliyormus. Bizi guvende tutmak adina Amerikan halkini gozetleyen gizli bir sistem.
Poručniče, imamo nova pravila vođenja borbe.
Üsteğmen, artık yeni angajman kuralları yürürlükte.
Cijenim to, ali stvarni posao vođenja tematskog parka traži da se...
Bunu takdir ediyorum ama böyle bir park için gereken...
Nacionalni odbor za sigurnost prometa povjerio mi je dužnost vođenja ovog današnjeg javnog saslušanja.
Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu tarafından KAPTAN CHESLEY SULLENBERGER YARDIMCI PİLOT JEFF SKILES ve bugünkü halka açık duruşmaya başkan atandım.
Da me supruga uhvatila u pokušaju vođenja ljubavi s još jednom ženom...
Karım beni başka bir kadınla sevişmeye çalışırken yakalasaydı...
Istinska sposobnost vođenja nije u bježanju od onih koji se ne slažu s vama, nego u njihovom prihvaćanju, a to je upravo ono što danas ovdje namjeravam učiniti.
Gerçek liderlik sizinle aynı fikirde olmayanlardan kaçmak değil onları kucaklamaktır. Konuşmam bittikten sonra yapmak istediğim şey de tam olarak bu.
Tražiš da se uključim u glupi plan financiranja i vođenja bordela.
Bir kerhaneye para koyup, açıp, işletmek için aptal bir plana karışmamı istiyorsun.
Sjetit ćete se, Cindy Gallop nam je rekla da muškarci ne znaju razliku između vođenja ljubavi i pornografije.
Hatırlarsanız, Cindy Gallop da erkekler sevişmek ve porno izlemek arasındaki farkı bilmiyor demişti.
Ponuda položaja je široka, od vođenja zdravstvene zaštite na selu preko stranih ulaganja u gradskom okrugu do vođenja tvrtke.
Herhangi bir köyde sağlık hizmetinden, şehirde dış yatırıma, şirket yöneticiliğine kadar iş olanakları oldukça geniş.
podrazumijeva da gotovo svi dijelovi mozga surađuju, čak i u naobičnijim stvarima poput vođenja razgovora.
Aynı şekilde bu mitin de ilginç yanı, aslında mit olmasına rağmen, biraz doğruluk payı olmasıdır.
"Alkemija" je ovdje ključna riječ jer su erotski trnci takvi da samo zamišljanje poljupca može biti jednako snažno i čudesno kao i sati pravog vođenja ljubavi.
Ki simya buradaki önemli kelime, çünkü buradaki erotik heyecan öyle ki sadece düşlediğin bir öpücük gerçekte saatlerce birlikte olmak kadar güçlü ve etkileyici olabilir.
Možda ovo pitanje zvuči smiješno, ali moramo se upitati: Postoji li ijedna vještina 21-og stoljeća važnija od sposobnosti vođenja suvislog, samosvjesnog razgovora?
Belki komik bir soru gibi görünebilir, ancak kendimize şunu sormalıyız: 21. yüzyılda tutarlı ve özgüvenli bir konuşmayı gerçekleştirmekten öte daha önemli bir beceri var mı?
Zanimalo me vrijede li ove varijable u različitim slučajevima, i ako da, što možemo naučiti iz vođenja konstruktivnih sukoba, u Palestini, Izraelu i drugdje.
Bu değişkenlerin vakadan vakaya tutarlılık gösterip göstermediğini ve eğer gösteriyorsa, Filistin, İsrail ve başka yerlerde, yapıcı bir mücadele için hangi dersi çıkarabileceğimizi düşündüm.
Drugim riječima, nenasilni otpor je učinkovitiji i konstruktivniji način od vođenja sukoba.
Yani şiddet içermeyen direniş, mücadeleyi yürütmekte daha etkili ve yapıcı bir yöntemdi.
Jer fokusirajući se na taj dio, ne na mehaniku onoga što gradite, već na koga, a kroz proces vođenja dolazi do promjena.
Çünkü bu kısma yoğunlaşmak, inşa ettiğiniz mekanizmaya değil de kim ve önderlik etme kısmı değişimin geldiği nokta.
Ako pogledate bilo koje istraživanje o vođama koji su uspjeli, od tuda im dolazi karizma, od vođenja.
Başarılı olmuş liderleri incelerseniz karizmanın liderlik etmekten geldiğini görürsünüz.
Jedna stvar koju svijet treba, jedna stvar koju ova zemlja očajnički treba je bolji način vođenja političkih debata.
Hem dünyanın hem de ülkemizin, politik tartışmaların daha iyi yönetilmesine ihtiyacı var.
0.60618805885315s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?
Büro, bu ekibi yönetme yeteneğimin tehlikeye girdiğini söylüyor. 