Samo podsjećaj sebe da je ta kuća omogućila ovu kuću, i napravila tvoju budućnost mogućom.
Bu evi alabilmemizi ve geleceğini kurabilmemizi sağlayan şeyin bu ev olduğunu unutma sakın.
Dobrodošli u žirosferu. Ovaj čudesni stroj omogućila je znanost.
Bilim sayesinde yapılmış inanılmaz bir makine olan Jirosfer'e hoş geldiniz.
U ovom eksperimentu, neuroznanstvenica je usredotočila svu energiju u stražnji dio mozga pacijenata i tako im je omogućila da povrate gotovo sva sjećanja.
Sinirbilimci bu deneyde tüm enerjiyi hastanın oksipital korteksine odaklamıştı ve böylece neredeyse tüm anılarını geri getirmişti.
Da li bi vam ova informacija omogućila da spriječite dalji gubitak života?
Edineceğin bu bilgi, ileride yaşanabilecek can kayıplarını önlemene yardımcı olacak mı?
Tako je omogućila tati malo vremena da se urazumi.
Böylece aklını başına toplaması için babasına biraz zaman kazandırmış oldu.
Saznala sam da si omogućila svim onim zlikovcima bijeg iz nivoa 5, zar ne?
Evet, okumuştum. 5. bölümdeki tüm suçluların kaçmasına sebep olmuşsun, öyle mi?
Želim ti zahvaliti što si omogućila da mi Dexter Morgan bude na raspolaganju.
Dexter Morgan'ı bu işe koyduğun için teşekkür ederim.
Hannah ti je to omogućila, i da imaš normalan život.
Hannah sayesinde hem söyledin, hem de normal bir yaşamın oldu.
Toplo mi je oko srca kad znam da sam ja to omogućila.
Ellerimde sorumluluk taşıdığımı bilmek kalbimi ısıtıyor.
Njena ljubav mi je omogućila boriti protiv Anninog blagoslova.
Anna'nın yaydığı mutlulukla savaşmamı sağlayan onun sevgisi oldu.
Nemamo izgleda za nasljedstvo ako imamo braću, a zabranjena nam je svaka djelatnost koja bi nam omogućila da se uzdržavamo.
Erkek kardeşimiz varsa mirasa konmamız olanaksız ve bize ekonomik özgürlük sağlayabilecek herhangi bir işle uğraşmamız yasak.
No baš mi je drago što sam omogućila ovaj ponovni susret.
Ama bu mutluluk tablosunu görmeye değdi doğrusu.
Ona je omogućila bijeg kapetana Rackhama.
Kaptan Rackham'ın kaçmasını mümkün kılan kişi o.
Jedna od stvari koja je omogućila funkcioniranje te kampanje je zato jer smo narasli s dvije neprofitne organizacije na tisuće u 90 država diljem svijeta, radeći zajedno u zajedničkoj svrsi da zabranimo nagazne mine.
Bu kampanyanın işe yaramasını sağlayan şey iki sivil toplum örgütüyken tüm dünyada 90 ülkede binlerce insana ulaşmamızdı Mayınların yasaklanması için birlikte çalıştık
Adaptivna tehnologija otada mi je omogućila naučiti kako skijati spust ponovno, kako se penjati na brdo, pa čak i bicikliranje.
O zamandan beri uyarlanabilir teknoloji sayesinde tekrar kayak yapmayı, kayalara tırmanmayı ve hatta el bisikleti kullanmayı öğrendim.
Okruženi smo slikama svemira cijeli naš život, od spektakularnih slika znanstvene fantastike preko inspirativnih vizija umjetnika do sve većeg broja prekrasnih slika koje je omogućila kompleksna tehnologija.
Tüm hayatlarımız boyunca, bilim kurgunun teorik görüntülerinden, sanatçıların ilham verici hayal güçlerine, karmaşık teknolojilerle mümkün kılınan güzel resimlere kadar, uzayın görüntüleriyle kuşatıldık.
Stoga sam skočila u taj svijet tehnologije da bih vidjela kako ju mogu iskoristiti da bih omogućila maštanje, a ne da bih ga ubila.
Ve böylece teknoloji dünyasına dalış yaptım, onu sihri öldürmek yerine mümkün kılmak için nasıl kullanabileceğimi görmek için.
A jedna varijanta tehnologije omogućila nam je slaganje ovih restoranskih stolova u module, agregirajući module u divovsku bateriju koja stane u kontejner za prijevoz od 36 m, koji se može postaviti u polje.
Teknolojinin bir varyasyonu, bu bistro masalarını modüller halinde istiflememize ve modülleri sahada yerleştirmek üzere 40 fitlik nakliye konteynırlara sığan devasa bir batarya olarak biraraya getirmemize olanak veriyor.
To je razina usluge koju čak niti je nisam nikada omogućila svojim studentima na Stanfordu.
Ki bu da benim Stanford öğrencilerime asla veremeyeceğim seviyede bir hizmet.
Mislim da je romantična ljubav evoluirala kako bi nam omogućila usmjeravanje energije na samo jednu osobu u određenom razdoblju, i na taj način sačuvala vrijeme i energiju za sparivanje.
Aşkın da, çiftleşme enerjinizi tek bir eşe odaklayarak, çiftleşme süresi ve enerjisinden tasarruf etmek için evrimleştiğini düşünüyorum.
Zato dosta radim izvan Brisbanea i izvan Australije, i tako mi je ova moja luda strast omogućila da vidim toliko mnoštvo čudesnih mjesta u svijetu.
Bu yüzden işlerimin çoğunu Brisbane dışında yaparım ve Avustralya dışında, işte bu yüzden, bu çılgın tutkum sayesinde dünyadaki çoğu inanılmaz yeri görme fırsatım oldu.
I što je to što mi radimo, a nijedna druga životinja ne radi, i što vjerujem je bila osnova koja nam je omogućila doseći taj veliki najveći broj neurona u kori?
Bizim başarıp, diğer hayvanların yapamadığı ve çok fazla sayıda nörona sahip olmamızı sağlayan temel şey nedir diye sorsam:
Ta pjesma o strahu od javnog nastupa omogućila mi je da prođem najveći problem odmah na početku nastupa.
Ve bu sahne korkusu şarkısına sahip olmak gösterimin önündeki en büyük mesele.
Kada smo se doselili u Keniju, stigli smo sa 150 000 dolara vrijedne opreme, s timom od 15 ljudi, i to je bilo potrebno kako bi se omogućila zdravstvena skrb.
Kenya'ya ilk taşındığımızda bu sağlık hizmetini sunmak için 150.000 dolarlık ekipman ve 15 kişilik bir ekiple gitmiştik.
Trgovina na webu u nekim je slučajevima naglavce okrenula načine kako se dotad trgovalo, omogućila neke oblike trgovine kakvi dotad nisu bili mogući.
Online ticaret alışveriş anlayışımızı altüst etti çeşitli ticaret türleri ortaya çıktı bunların hiçbiri internetten önce yoktu.
Paleontologija mi je omogućila da spojim svoju ljubav prema životinjama i želju za putovanjem u zabačene kutke svijeta.
Fosilbilim, dünyanın her köşesine gitme isteğim ile hayvanlara olan sevgimi bir araya getirebilmemi sağladı.
Tada još nisam upoznao Stacey, pa sam mislio da se radi o nekom tajkunu i da me sad čekaju velike pare, ali tek sam kasnije saznao da je podigla kredit da bi to omogućila.
Henüz Stacey'le tanışmamıştım ve onun çok zengin bir iş insanı olduğunu düşünmüştüm, ancak daha sonra öğrendim ki, aslında bunun gerçekleşebilmesi için çok fazla borç almıştı.
S tim smo na umu organizirali ovu ekpediciju koja je civilima omogućila najveće približavanje nuklearnoj elektrani ikad.
Ama aklımızdaki bu sonuçla nükleer santralin çevresine, sivillerin yanına en çok yaklaşmış olduğu bir sefer düzenledik.
Ovakva vrsta tajnosti podataka u Americi omogućila je zaposlenicima školskih okruga da varaju školarce.
Amerika'daki bu gizlilik, okul çalışanlarının çocuklardan çalmalarına neden oluyor.
Omogućila je prevarantima da pokrada ranjive investitore.
Bu dolandırıcıların, savunmasız yatırımcılardan çalmasına izin veriyor.
No, baš kao što je tehnologija omogućila vladi da izigra prava novinara, novinari također mogu koristiti tehnologiju za zaštitu svojih izvora, čak bolje nego prije.
Ama teknolojinin hükûmetin muhabirlerin haklarını ihlal etmesine izin verdiği gibi basın da teknolojiyi kullanarak kaynaklarını hiç olmadığı kadar iyi koruyabilir.
Zahvalna sam jer su donijeli tu odluku prije nego sam se rodila jer je omogućila meni i milijunima drugih da žive u stabilnoj zemlji.
Ben doğmadan bu kararı verdikleri için çok memnunum, çünkü bu benim ve milyonlarca insanın oldukça istikrarlı bir ülkede yaşamasını mümkün kıldı.
Samo u posljednjih nekoliko godina je tehnologija iza tih igrica omogućila preklapanje tih stimulansa.
Bilgisayar oyunlarının arkasındaki teknoloji ancak son yıllarda uyaranları gerçek hayata benzetmeye başladı.
Ona mu je omogućila da zaposli čovjeka koji je uobičajeno dobivao 50 centi po danu i plati mu 5 US$ dnevno.
Bu fikir ona günde 50 cent ile çalışmaya alışık insanları işe alıp ve onlara günlük 5 dolar ödemesini sağlar.
Time što se omogućila izgradnja gradova bilo gdje i na bilo kojem mjestu, zapravo su nas distancirali od naše najvažnije veze, one između nas i prirode.
Şehirleri herhangi bir yere herhangi bir bölgeye inşa edebilmeyi mümkün hale getirerek aslında, en önemlisi, bizi biribirimizle ve doğayla olan ilişkilerimizden uzaklaştırıyorlar.
I znao sam da je to bilo manevriranje krvi, kada krv juri iz tvojih krajnjih dijelova kako bi omogućila kisik vitalnim organima.
Ve hayati organlarıma oksijen sağlamak için kol ve bacaklarımdan kanımın uzaklaştığını, kan akımımın yön değiştirdiğini biliyordum.
Dobra vijest je da nam ista tehnologija koja je omogućila minijaturizaciju elektronike, sada omogućuje da minijaturiziramo biološke laboratorije.
İyi haber, elektroniği minyatürleştiren bu teknolojinin artık biyoloji labarotuarlarını da minyatürleştirmemizi sağlıyor olması.
(Glazba: „ A Clean Break (Let's Work)“ izvođač Talking Heads) Priroda te prostorije omogućila je riječima da budu razumljive.
(Müzik: Talking Heads'ten "A Clean Break (Let's Work)") Yani odanın yapısı sayesinde sözler anlaşılabilecekti.
I te prve godine, od listopada 2005. do 2006., Kiva je omogućila kredite u vrijednosti 500.000 dolara.
Ve Ekim 2005'ten 2006'ya kadar geçen ilk yılda, Kiva 500.000 dolarlık kredi temin etti.
A danas, nakon manje od pet godina, Kiva je omogućila više od 150 milijuna dolara, u komadićima od po 25 dolara, od zajmodavaca i poduzetnika - njih više od milijun, ukupno u 200 zemalja.
ve bugün, beş yıldan kısa zamanda Kiva, 25 dolarlık kredi birimlerinden oluşan toplam 150 milyon dolarlık güce ulaşarak borç verenlerle girişimcileri buluşturuyor ve 200 ülkede bir milyondan fazla insana ulaşıyor.
Dakle, kuhanje je jako važna tehnologija zato što nam je omogućila da dobijemo ono što vas je dovelo sve ovamo: veliki mozak, ovu divnu moždanu koru koju imamo.
Yemek pişirmek çok önemli bir teknoloji, öünkü hepimizi bu güne getiren bir özelliği ona borçluyuz: büyük beynimiz, sahip olduğumuz bu muhteşem serebral korteks.
1.1889498233795s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?