Burada aynalardan uzak durmak için elimden geleni yapıyorum.
Možda bi mogao malo vježbati ispred ogledala...
Ayna önünde çalışma yapsan iyi olur.
Dobri doktor mi je prišao sa komadom slomljenog ogledala.
Doktorelinde kırık bir ayna parçasıyla bana yaklaştı.
Mama i ja smo imali najveću zbirku nizozemskih ogledala iz 19. stoljećaa na svijetu!
Annem ve ben 19. Yüzyılın en geniş Hollanda yapımı ayna koleksiyonuna sahiptik.
Zbog teme o višestrukoj ličnosti, izabrao sam motiv razbijenih ogledala kako bih prikazao fragmentarni lik svog junaka.
Çift kişilikli temam yüzünden, kahramanımın kendini parçalamasını göstermek için kırık aynalardan oluşan bir motif seçtim.
Pogledala sam kroz Augustineinu ključaonicu, i vidjela sam je kako... stoji ispred ogledala i drži nešto sjajno.
Augustine'in odasının anahtar deliğinden içeri baktım ve onu gördüm... Aynanın tam karşısında duruyor, elinde parlayan bir cisim tutuyordu.
Ne postoji li staro praznovjerje koje kaže da ogledala mogu zarobiti dušu?
Aynaların insan ruhunu yakalayabileceğine dair eski bir inanış yok mu?
Ova Mary je umrla ispred ogledala, i ono je uvuklo njezin duh.
Mary aynanın karşısında ölüyor ve ayna ruhunu hapsediyor.
Da, ali kako se može micati kroz 100 drugih ogledala?
Evet ama yüzlerce aynada nasıl dolaşabiliyor?
'Noirtier je sjedio u invalidskim kolicima gdje su ga držali od ujutro do uvečer ispred ogledala koje mu je omugućavalo da vidi čitav stan... bez pokušaja bilo kakvog pokreta: to je bilo nešto što je postalo nemoguće za njega.
"Yürüyen sandalyesinin üstündeki Noirtier önündeki ayna sayesinde sabahtan akşama kadar bütün apartmanı izleyebiliyordu. Hiç hareket etmeye kalkışmadan, onun için imkansızlaşan bir şeydi.
Eto nas, tri ogledala koja Samantha nije mogla izbjeći.
Samantha'nın kaçamayacağı üç ayna vardı karşısında.
Osjećam kao da nisam onaj koji gleda u ta ogledala ali ona gledaju u mene.
Sanki aynaya bakan ben değilim, sanki onlar bana bakıyorlar.
Što ako nam ogledala pokazuju nešto što se zapravo ne događa?
Ya aynaların bize gösterdikleri gerçekler değilse?
Što ako nam ogledala pokazuju nešto što je s druge strane naše realnosti?
Dinle. Ya aynalar bizim gerçeklik dediğimiz şeyin ötesinde bir şeyi gösteriyorlarsa?
Pacijent koji ima krivu percepciju svog postojanja o dva svijeta, realnog svijeta i svijeta unutar ogledala.
Hasta o zaman varlığını yanlış bir şekilde algılar, iki ayrı dünyada yaşıyor gibidir, gerçek dünya ve aynanın içindeki dünya.
Obećajem ti, otići ću samo me pusti da prekrijem ova prokleta ogledala.
Söz veriyorum gideceğim. Ama aynaları örtmeme izin ver.
Bio je uvjeren da Anna pati od rijetkog oblika poremečaja osobnosti i da joj ogledala mogu pomoći.
Anna'nın nadir görülen bir kişilik bozukluğu yaşadığını ve ona aynaların yardımcı olabileceğini düşünüyordu.
Poslali smo ju negdje gdje su ogledala zabranjena.
Onu aynaların yasak olduğu bir yere yolladık.
I što god da je to bilo napustilo me i ušlo je u ogledala.
Her ne ise, benden çıkıp aynaların içine girdi.
I dalje plešem i sanjam ispred tog ogledala.
Hala o aynanın karşısında dans ediyorum.
Vidio sam ženu u jednom od ogledala na poslu.
Çalıştığım yerdeki aynalardan birinde bir kadın gördüm.
A činjenica da putem ogledala u stvari doživljavam te vizije?
Ve aynalarda olmayan yansımaları görme olgusu bu açıklamalarınızla mı alakalı?
Pa čak i ovdje u nedavnoj prošlosti Juga nije bilo neobično da se sva ogledala pokriju u kući u kojoj se održava bdijenje za pokojnika.
Burada bile, güneyin geçmişinde bir evde insan öldüğünde tüm aynaların üstünün örtülmesi bir gelenekti.
Postoji čak i klinička dijagnoza za intenzivan strah od ogledala zvan spektrofobija.
Aynalara karşı korku ile ilgili bir de klinik tanı var, adı spectrophobia.
Kad uzmeš to što si sve prošao, dodaš razna praznovjerja u svezi ogledala, ja bih rekla da se uistinu odlično držiš.
Yaşamış olduğun olayları ve aynalarla olan ilişiği göz önüne aldığımızda gayet iyi durumdasın, gerçekten.
Ona luta, šeta po palači, šeta po palači, bulji u ogledala, bulji u ogledala, promatra samu sebe kao jebeni zombi zbog kurvi koje ovaj čovjek dovodi mom ocu.
Geziniyor, sarayda turluyor... Sarayda geziniyor, aynalara bakıyor. Aynalara bakıyor, kendine lanet bir zombi gibiymiş gibi bakıyor.
Učinkovitost bi se ogledala u odsutnosti otpada.
İsrafın olmaması, yeterlilik bu yolla sağlanır.
Kako da joj objasnim zašto su sva ogledala prekrivena?
Tüm aynaların örtülü olmasını nasıl açıklayacağım ona?
Osim one lampe u obliku pande,...i ogledala sa klaunom.
Kafasına vurduğum lamba hariç. Bir de yüzümü çizen şu şey vardı.
Kada ne bude bilo ogledala i ljudi koji me podsjećaju.
Aynalar veya hatırlatan insanlar etrafta olmadığında.
Primijetio sam da si zatražila premještaj Lasserova ogledala.
Lasser Glass için bir transfer emri çıkardığını gördüm.
Mi smo stavili ogledala u pukotinama vidjeti ako planinskih poteze.
Dağın hareketlerini görmek için bu aynaları çatlaklara yerleştiriyoruz.
Dvosmjerna ogledala, kao što koriste policajci?
Çift taraflı ayna, aynı polislerin kullandığı gibi.
I konačno, u sjeni ispod ogledala, moguće je uzgajati sve vrste usjeva koje ne bi rasle na izravnom sunčevom svjetlu.
Son olarak aynaların altındaki gölgede güneş ışığında yetişmeyen her türlü bitkiyi yetiştirmek mümkün olacaktır.
Kada ja želim izgledati lijepo, odmaknem se tri koraka od ogledala, i ne moram vidjeti ove bore urezane na mome licu od škiljenja cijeloga života zbog tamnih sjenki.
Ve güzel görünmek istediğimde, aynadan üç adım geri çekilirim, ve hayatım boyunca karanlık ışıklar yüzünden gözlerimi açtığım için yüzüme kazınmış bu kırışıklıkları görmek zorunda kalmam.
Spoznavanje vlastitih slabosti pomoći će nam također da izbjegnemo zamku fašističkog ogledala.
Zayıf yanlarımızın farkına varmak faşist ayna tuzağından da kaçınmamızda yardım edecek.
Svijest je poput ogledala koje dozvoljava da se sve slike prikažu na njemu.
Bilinçlilik, bütün imgelerin kendi üzerinde ortaya çıkmasına izin veren bir ayna gibidir.
Onda dobiju i sigurnosnu opremu: reflektirajuće trake, trube i ogledala.
Emniyet araçları da alıyorlar: yansıtıcı bantlar, kornalar ve aynalar.
Kod kuće je stajala ispred ogledala i ponavljala riječ "Bog".
Evde aynasının önünde durmuş ve "Tanrı" kelimesini söylemişti.
Još nešto što žene poput moje bake u Turskoj rade je prekrivanje ogledala baršunom ili vješaju ogledala na zid tako da su okrenuta prema zidu.
Anneannem gibi kadınların Türkiye'de yaptıkları bir başka şey de aynaları kadifelerle örtmek veya ters çevirerek duvara asmaktır.
Zar si nebesa s njim ti razapeo, čvrsta poput ogledala livenog?
Dökme tunç bir ayna kadar sert olan gökkubbeyi Onunla birlikte yayabilir misin?
0.71580505371094s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?