Većina aviona nosila je bombe za uništavanje od 500 funti... i samozapaljive klaster bombe koje smo bacili... na naftne rafinerije, industrijska područja... kao i na neke vojna postrojenja u Tokiju.
Uçakların çoğu, her biri 500 pound olan üç tahrip bombası ve ayrıca, yangın bombası demetleri taşıyorlardı. Bu bombalar Tokyo'daki petrol depolarına, askeri tesislere ve fabrikalara atıldı.
Ovo je bio najviši odlučujući sastanak koji su naftne države ikada imale.
Bu şimdiye kadar en fazla pazarlık yapılan görüşme oldu.
Možda bih trebao lunjati planetom, kockajući se za naftne izvore ukradene dijamante, ili svoditi za maharadže.
Belki gezegeni dolaşıp petrol kuyuları veya çalıntı elmaslar üstüne kumar oynamalı veya mihracelere pezevenklik etmeliydim.
Jedan rukovoditelj iz naftne tvrtke kaže da ga je kontaktirao naš agent.
Petrol şirketinin yöneticisi sizin bölümden birinin onu aradığını söylüyor.
Pa ne prijavljuje se puno ljudi, za skakanje s naftne platforme.
Ne sandın ki burada denize atlamıyoruz.
Ili stari momci u senatu koji su imali u džepu naftne magnate.
Ya da senatoda petrolcülerin cebindeki eski tüfekler.
Da, odgovorni su za energetske i naftne kompanije i sve ostale lopove.
Evet, sorumlular tabii. Alta Enerji'ye, petrol şirketlerine ve öteki hırsızlara.
Ja nisam siguran da je to točna izjava, ali ostaje činjenica da ako sam zaradio 15 milijuna dolara, zaradio sam to prodajući alat za naftne bušotine i pivo, vrhunsko pivo, ljudima u Teksasu.
Bu beyanın doğru olduğundan bile emin değilim, ama 15 milyon dolar kazandığım gerçeği olduğu gibi duruyor,... Bu parayı, Texas'taki ahaliye, petrol kuyusu araç gereçleri ve bira, "Büyük Ödül" birası satarak kazandım.
Naftne bušotine. aerodinamika i industrijska oprema.
U.S. matkap ucu. havacılık ve endüstriyel ekipman.
Lice vraga se prikazalo u požaru naftne platforme.
Petrol kuyusundaki yangında Şeytan'ın yüzü göründü.
Kineski agent koji ima komponentu, praćen je do naftne platforme na našoj zapadnoj obali.
Parçayı elinde bulunan Çinli ajanların batı sahilimizdeki bir petrol platformunda oldukları anlaşıldı.
Ilegalno je prevoziti naftne proizvode preko granice, zar ne?
Petrol ürünlerinin eyaletler arası taşınması yasa dışıdır değil mi?
Moj tata ima komad naftne bušotine u Alberti komad veličine Floride.
Babamın, Alberta'da Florida kadar petrol yatakları var.
10 tisuća plaćenih Davidu Charlesu došle su sa računa naftne kompanije sa Kajmanskih Otoka.
David Charles'a ödenen 10 bin dolar Cayman'daki bir paravan şirketin hesabından aktarılmış. - İyi bir haber.
Iz naftne kompanije kažu da su znali da je tamo portal za drugu dimenziju ali nisu mislili da će njeno bušenje dovesti do problema.
Petrol şirketi orada başka bir boyut için kapı olduğunu bilmelerine rağmen delmelerinin bir soruna yol açacağını düşünmediklerini belirtti.
Angola ih zavlači sa ponudom za njihove priobalne naftne platforme.
Angola zor zamanda satmak üzere madenlerini saklıyor.
Naftne platforme na kojima ste bili, ispostavilo se da su na najvećoj naftnoj rezervi na svijetu.
Peşinde olduğunuz petrol platformlarının, dünyadaki en büyük petrol rezervlerinin üzerinde olduğu ortaya çıktı.
A mi, vlasnici najveće svjetske naftne rezerve postat ćemo najjači auti na svijetu!
Ve bizler, dünyadaki henüz keşfedilmemiş en büyük petrol rezervlerinin sahipleri olarak, dünyadaki en güçlü arabalar olacağız.
Ali što ako je pronašao ogromne naftne rezerve malo prije nego što je svijet htio probati nešto drugo?
Peki ya, başka bir şey bulmaya çalışır gibi yapıp daha büyük bir petrol sahası bulduysa?
Kad Ustav bude potpisan, moći ću prodati prava na vadijanske naftne izvore.
Anayasa imzalanır imzalanmaz Wadiya'nın petrol hakları Gazprom'u satabileceğim.
Gazprom, možete preuzeti naftne izvore na jugu.
Wadiya'nın güney petrol sahalarının kontrolü sende olacak.
Thomas je knjigovođa naftne korporacije Roxxon.
Bizim bu Thomas Rox Xon Petrol Şirketi muhasebecisi.
Možemo vratiti ribu u vodu, prekinuti stvar sa zavođenjem Paula, koncentrirati se na Andersona iz naftne kompanije... ili u sljedećih pet godina, 24 sata dnevno nastaviti cijelu ovu šaradu, ali to mora biti cijelo vrijeme.
Ya balığı suya geri atar, Paul'un aklını çelme işine son verir, petrol şirketindeki Anderson'a yoğunlaşırız... ya da önümüzdeki 5 yıl her gün 24 saat bu maskaralığı sürdürürüz. Ama sürekli yapmamız lazım. Paul asla öğrenmemeli.
Vidim ludilo i želim spriječiti daljnje širenje, poput naftne mrlje.
Deliliğini görüyorum ve kontrol altına almak istiyorum tıpkı bir petrol sızıntısı gibi.
Prvo se zalažem za regulisanje sliva, a onda podržavam naftne interese?
Önce su havzası için kısıtlama getirilmesini savunuyorum, şimdi de sondajcıların çıkarları için mi çalışıyorum?
Velike naftne kompanije porobljuju ljude, cijene skaču, siluju zemlju, i slično.
Petrol devi insanları sömürüyor, fiyatları yükseltiyor Dünya'ya zarar veriyor vb.
Ako Graysonu uspije plan s geomagnetizmom, naftne dionice Reda neće vrijediti papira na kojemu pišu.
Eğer Grayson jeomanyetik planını hayata geçirirse Tarikatın petrol hisseleri birer kâğıt parçasına döner.
Naftne bušotine u Kafigy, Damamu i Yeddi.
Khafiji, Dammam ve Cidde'deki yağ bilezikleri.
Domovinska je stavila sve američke naftne platforme u stanje visoke pripravnosti.
Ulusal Güvenlik, tüm Birleşik Devletler petrol tesislerinin alarm seviyesini yükseltmiş.
A ide na naftne samarica Dovodi nas dalje u, ne van.
Petrol kulelerine gitmek bizi dışarı çıkarmak yerine daha da içine çekecek.
Ne bi trebali plakati samo zato što zemljište nije uzeto u zakup od naftne kompanije.
Bir petrol şirketiyle kira sözleşmen yok diye ağlama.
Kako bi se ovaj plan proveo u djelo i ublažilo porezno opterećenje na američke i kineske porezne obveznike, tvrtke će obezbijediti glavninu ulaganja, infrastrukturu za naftne crpke i tehniku.
Bu planı uygulanabilir kılmak ve Amerikalı ve Çinli mükelleflerin vergi yükünü hafifletmek için yatırımın önemli kısmını, petrol çıkarmak için gereken altyapıyı ve teknolojiyi şirketler temin edecek.
Dakle nafta i petrokemikalije nisu samo problem tamo gdje su naftne mrlje; one su problem i tamo gdje ih nema.
Neticede petrol ve petrokimyasallar sadece bir sızıntı olması durumunda değil, olmaması durumunda da sorun teşkil ediyor.
Sve dok su rudnici zlata, naftne bušotine i velike farme u Africi u vlasništvu stranih investitora i dok god se ti vitalni resursi šalju na Zapad, rijeka afričkih migranata će stalno teći.
Afrika'daki altın madenleri, petrol sahaları, büyük çiftlikler yabancı yatırımcıların mülkiyetinde olduğu ve bu hayati kaynaklar Batı'ya gönderildiği sürece Afrikalı göçmen akışı devam edecek.
Naftne i plinske tvrtke ih koriste za eksploataciju i konstrukciju.
Petrol ve doğal gaz şirketleri bunları keşif ve inşa amaçlı kullanır.
Ako su liberali, mrzit će velike banke i naftne korporacije i Dicka Cheneya.
Liberal iseler, büyük bankalardan petrol şirketleri ve Dick Cheney'den nefret edecekler.
0.73619413375854s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?