Böyle bir şey olmaması için elimden geleni yaparım.
Zrobię, co w mojej mocy, by tego uniknąć.
Kendi işimizi kendi yöntemlerimizle yürüteceğiz ve bir daha asla böyle bir şey olmaması için gerekli tüm önlemleri alacağız.
Prowadzimy interes po swojemu i dbamy, by to się więcej nie powtórzyło.
Rozetin olmaması dışında her şeyinle bir polissin.
Jedynie z nazwy nie jesteś gliną.
Buralarda yiyecek çok şey olmaması güzel bir şey çünkü çiğneyebileceğimi sanmıyorum.
Dobrze, że nie ma tu za wiele do jedzenia, bo nie byłbym w stanie żuć.
Bazı alanlar var ki... böyle kişisel bağlarının olmaması bir avantaj olarak kabul edilebilir.
Są pewne działania w których brak osobistych powiązań jest uważany za zaletę.
Yapman için sana para ödediğim işi yapmıyor olmanın sebebinin yapacak iş olmaması olduğunu mu söylüyorsun?
Mówisz.....że nie robisz tego za co ci płacę, bo nie ma nic do roboty?
İyi olup olmaması tamamen size bağlı, Bay Bauer.
Chcę rozmawiać z Audrey. Wszystko zależy od pana.
Yanımda nerede durduğunu veya bunun olup olmaması gerektiğini bilmiyorum ama bu senin elinde.
Nie wiem, gdzie jesteśmy i czy powinniśmy być razem, wszystko w twoich rękach.
Belki birinin ölümünü görmektense hiç olmaması daha iyidir.
Może lepiej ich nie mieć, niż patrzeć na śmierć któregoś z nich.
Gücünün olmaması sorumsuzluğu da beraberinde getiriyordu.
/W parze z brakiem mocy /idzie brak odpowiedzialności.
Tek farkınız, seni kurtaracak kimsenin olmaması.
Jedyna różnica jest taka, że ciebie nikt nie uratuje.
Brendan Conlon'la tek ortak noktam ikimizin de kesinlikle sana ihtiyacı olmaması.
Jedyną rzeczą, która łączy mnie i Brendana Conlona... jest to, że nie jesteśmy ci do niczego nie potrzebni.
Bu yüzden işleri hızlandırmak ve sabah baskısını getirmek zorundaydım böylelikle alçakgönüllü dizgicinizin ve en büyük hayranınızdan başkası olmaması gerektiğini sonunda anlayabilirdiniz.
Musiałem przyspieszyć i dostarczyć poranne wydanie żeby zdał pan sobie sprawę że to nikt inny jak twój znajomy drukarz i wielki fan.
Yani Bin Ladin orada değilse oradan uzaklaşmanız, kimsenin de haberinin olmaması için sizi Kanaryalar olarak kullanıyorlar.
Dlatego używają was jako królików doświadczalnych. W teorii jeśli nie ma tam Bin Ladena, wymkniecie się po cichu i nikt się nie dowie.
Polis kaynaklarına göre görgü tanığı ve kanıt olmaması arama çabalarını sonuçsuz bırakıyor.
/Niestety brak świadków /czy jakichkolwiek dowodów w tej sprawie.
Ama çiçek desenli çarşaflar olmaması çok da mühim değil.
Wydaje się, że nie posiadanie kwiecistych prześcieradeł nie jest wielką rzeczą.
Şu masada oturuşumuzun ikimiz için de kârlı olmaması için bir sebep göremiyorum.
To jest dokładnie to, co chciałem usłyszeć.
Jimmy, bir suçluyla bağımın olmaması benim için en iyisiydi, anlıyor musun?
Jimmy, musiałem pozbyć się powiązań z kryminalną przeszłością, rozumiesz?
Şu anda bir anlamı olan tek şey, benim burada olmam ama onun olmaması.
Jedyne co liczy się w tej chwili, to, że ja tu jestem, a jego tu nie ma.
Asıl ilgi çekici olan adamın aslında kayıp olmaması.
Ciekawe jest to, że wcale nie zaginął.
Çinlilerin gizli servisinin bilinen bir ismi olmaması çok ürkütücü.
To upiorne, że chińskie tajne służby nie mają rozpoznawalnej nazwy.
Ama bir şekilde bunun olmaması gerektiğini biliyordum.
Ale czułam, że to coś złego.
O hâlde şu zamana kadar yakaladıklarınızın aramızda olmaması şans.
To dobrze, że ci, których dotychczas spotkaliśmy nie są już z nami.
Hatalı bir şekilde amaçsız kalmış bir hayat yaratmak için makinelerini kullanmakla hiç var olmaması gereken bir şey yaratmak arasında fark var.
Czym innym jest przywrócić do życia kogoś niesłusznie zmarłego, a czym innym - stworzyć coś wbrew naturze.
Eğer işe yaradıysa, yarın biz buraya gelene kadar burada olmaması gerek.
Więc, jeśli zadziałało, to go tu nie będzie dopóki nie przyjedziemy nim tu jutro.
Beyaz Sarayın düzenlediği yemekte ABD First Lady'sinin olmaması mümkün değil.
Nie wydaje się oficjalnej kolacji bez Pierwszej Damy.
Tekrar yakışıklı olabilmek, süper seksi sevgilime kavuşmak... ve başkalarının da kurban olmaması için onu yakalamam gerekiyordu.
Tylko on mógł mnie uzdrowić, bym odzyskał byłą i uchronił innych od mojego losu.
Büyük fikirleri olan adam ona hiçbir şeye mâl olmaması koşuluyla kötü heriflerle uğraşmak istiyor.
/Ideowcy walczą ze złem tylko dopóty, dopóki nie trzeba ponosić ofiar.
Biliyorum, en sevdiğimiz diye bir şey olmaması lazım ama biz de insanız nihayetinde.
Wiem, że nie powinno się faworyzować, ale w końcu jesteśmy tylko ludźmi.
Yarın Amerika'daki her sınıfta bunun olmaması için bir sebep yok.
Nie, nie ma powodu, dla którego miałoby się to nie powieść w każdej klasie w Stanach Zjednoczonych.
Böylece bu kelime haritasını elde ediyoruz, tek farkı artık kelimelerin benim oturma odamla sınırlı olmaması.
W ten sposób otrzymujemy wordscape, z wyjątkiem tego, że słowa nie są teraz gromadzone w moim salonie.
Çünkü sanatı ile ilgili her şeye sahip olup da, bunu iletme kabiliyetine sahip olmaması adaletsizlik."
Parodią jest, że ktoś mając to wszystko w sobie nie może tego przekazać."
Dünyanın en iyi haritalarından birinin işe yarama sebebi aslında harita olmaması.
Jedna z najsławniejszych map funkcjonuje, bo tak naprawdę wcale mapą nie jest.
Bu resmin şaşırtıcı diğer bir tarafı da, eşitsizlikten etkilenenin sadece yoksullar olmaması.
W tym zjawisku zaskakuje też, że nierówność dotyka nie tylko biednych obywateli.
Bölgenin güvenli olmaması ve Taliban dolu olmasına rağmen, gönderiyorlar.
Region ten jest niebezpieczny, jest pełen Talibów, ale rodzice się nie poddają.
Bunun iyi tarafı da benim Hal ve Russ Smith ile birlikte yürüttüğüm deneylerin aksine sanal gerçekliği görebilmeniz için bütün bunları kendi başınıza yapmanıza gerek olmaması.
I co jest dobre, w przeciwieństwie do eksperymentów, które prowadziłem z Halem i Russem Smithem, nie trzeba ich samemu programować, by mieć wgląd do rzeczywistości wirtualnej.
Ama DMCA yasasının asıl arzusu size kopyalanamaz dijital ürünü satmanın yasallaştırılmasıydı -- kopyalanamaz dijital ürün diye birşeyin olmaması hariç tabii.
Głównym założeniem DMCA, była legalna sprzedaż niekopiowalnych materiałów cyfrowych, z tym że nie ma czegoś takiego.
Ve şu, arabasının gerçekten orda olup olmaması gibi görsel ipuçlarına bakılmaksızın, ona şu konuma geri gitmesi için rehber olur.
W ten sposób trafia w to miejsce, niezależnie od przesłanek wzrokowych, jak ta, czy samochód faktycznie tam jest.
Bir sürü insanın aklı belirli bir etiket fiyatı olmaması fikrinden dolayı karıştı.
Wielu ludzi zbija z tropu pomysł braku metki z ceną.
Yani hiç sıvı oluşum olmaması yeniden kafamızı karıştırdı, sonunda kutup bölgelerinde göller görene kadar.
Byliśmy zaskoczeni nie mając zdjęć zbiorników cieczy do momentu kiedy dostaliśmy zdjęcia z okolic biegunów.
Ve lenf damarlarının olmaması vücudun geri kalanının atıkları temizlerken kullandığı yöntemin, beyinde işe yaramayacağı anlamına geliyor.
Mimo to nie ma naczyń limfatycznych, czyli że sposób pozbywania się odpadów stosowany przez resztę ciała nie zadziała w mózgu.
Sorun, herhangi bir ilgi alanımın olmaması değildi Sorun, birden çok olmasıydı.
Nie dlatego, że nie miałam żadnych zainteresowań, ale dlatego, że miałam ich zbyt dużo.
Bunun sebebi mal varlıklarını offshore olarak saklayan Amerikalıların olmaması değil.
Nie dlatego, że nie ma bogatych Amerykanów, chomikujących aktywa za granicą,
Gerçekten de kimse biliyor gibi değil ama bunun hiç de önemli olmaması kelimeleri nasıl anlamlandırdığımıza dair bir şeyler anlatır.
Fakt, że ta niewiedza nikogo nie martwi, sporo mówi o tym, jak nadajemy słowom znaczenia.
Ve bu deneyin ilginç yanı bunun anormal bir durum olmaması.
Co interesujące, to nie jest anomalia.
Mesela, yetersiz anjiogenez, yani yeterince damar olmaması, tedavi olmayan yaralara, kalp krizlerine dolaşımsız kalan bacaklara, inme yüzünden ölüme ve sinir hasarına yol açar.
Dla przykładu, niedostateczna angiogeneza, za mało naczyń krwionośnych, prowadzi do niegojących się ran, zawałów serca, braku cyrkulacji w nogach, śmierci z powodu udaru mózgu, uszkodzenia nerwów.
Daha büyüyememelerinin sebebi, kan kaynaklarının olmaması. Dolayısıyla yeterince oksijen veya besin gelmiyor.
Nie mogą urosnąć większe, bo nie są zaopatrywane w krew, więc nie mają wystarczająco dużo tlenu i składników odżywczych.
6.6611979007721s
Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!
Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?