Tłumaczenie "dışarı" na Polski


Jak używać "dışarı" w zdaniach:

Dışarı çıkmak için tırmalayan bir hayvan gibi.
Jak zwierzę, które wydrapuje drogę ucieczki.
Barry'nin iyiliğini isteseydiniz, dışarı çıkıp hayatını riske atması yerine onu bu işte vazgeçirmeye çalışırdınız.
Gdybyście chcieli jak najlepiej dla Barry'ego, próbowalibyście go odwlec od tego szaleństwa zamiast namawiać go do narażania swojego życia.
Yangında, banka soygununda, hatta geçen gece soyguncular güvenliğe ateş ettiklerinde adam dışarı atıldığını söyledi.
Przy płonącym budynku, napadzie na bank, nawet kilka dni temu kiedy ci przestępcy strzelili w ochroniarza, powiedział, że nagle znalazł się na zewnątrz.
Bu akşam dışarı çıkmak istemedim sadece.
Po prostu nie chcę dziś wychodzić.
Bu gece dışarı çıkmak ister misin?
To z dzisiejszym wieczorem? Chcesz coś dziś zrobić?
Dışarı çıkarsanız nasıl kullanılacağını seve seve öğretebilirim.
Chętnie pana podszkolę, jeśli pan wyjdzie. A teraz się zamknę.
Bir ara dışarı çıkmak ister misin?
Więc chcesz czasem wyjść gdzieś razem?
Ben dışarı çıkıp biraz hava alacağım.
Hej, ja, uch, wyjde zaczerpnac powietrza, okay?
İmparatorluktaki her bir olayı buradan dışarı yayıyor.
Każda, najmniejsza informacja jest nadawana tego miejsca.
En son ne zaman dışarı çıktın?
Kiedy ostatni raz wyszlas na zewnatrz?
Lanet onun dışarı çıkmak isteyen kurt adam yönünü tutuyor.
Klątwa zapobiegała ujawnieniu się jego wilkołaczej strony.
Dışarı çık, dışarı çık, her neredeysen.
Pokaż się, pokaż się, gdziekolwiek jesteś.
Merak etme, adımımı dışarı attığım an her şeyi unutmam için beni etki altına aldı.
Nie martw się. Zahipnotyzował mnie, bym zapomniała o wszystkim, jak tylko wyjdę.
Cumadan önce çöpün dışarı çıkartılması gerekiyor.
Śmieci mają być wywiezione przed piątkiem.
Her gün sınırlarımızı zorluyor. İçimizdeki iyilik ve kötülükleri dışarı çıkartıyor.
Codziennie bada nasze granice, budząc to, co w nas najlepsze i najgorsze.
Özür dileyip ona sarılmaya çalıştığımı hatırlıyorum ve beni iteliyordu, o kadar sert itti ki pencereden dışarı düştüm.
Pamiętam, że próbowałem go przytulić, przeprosić, ale mnie odepchnął i wypadłem przez okno.
Oynamak için dışarı çıkabilir miyim acaba?
Czy mogę pobawić się na zewnątrz, ojcze?
Yatağımsa iki parmak hereketi ile duvardan dışarı çıkıyor.
Łóżko wysuwam ze ściany dwoma palcami.
Arabadan dışarı fırlayıp birçok kere yuvarlandım.
Wyrzuciło mnie z samochodu, przekoziołkowałam parę razy.
Bu kişi kapıdan dışarı gizlice çıkmaya çalışıyor kaçmak, atlatmak.
Ta osoba wymyka się przez drzwi, "uciekać", "unikać".
Önce, kollar yukarı, derin nefes alın ve dışarı bırakın, ahhhh, işte böyle.
najpierw ręce do góry, głęboki wdech i wydech, o tak.
Diğer bir deyişle, içimizden dışarı olarak haberleştiğimiz zaman, evet, insanlar özellikler ve yararlar ve hakikatlar ve hesaplamalar gibi muazzam miktarda karmaşık bilgileri anlayabilirler.
Innymi słowy, gdy komunikujemy z zewnątrz do wewnątrz, ludzie są w stanie zrozumieć ogromne ilości skomplikowanych informacji takich jak cechy i zalety, fakty i liczby.
İçimizden dışarı olarak haberleştiğimiz zaman, bizler direk olarak beynin davranışı kontrol......eden kısmından konuşuyoruz, ve sonradan biz insanlara somut cisimlerle söylediklerini ve yaptıklarnı mantığa varmalarına izin veriyoruz.
Kiedy komunikujemy od wewnątrz na zewnątrz, mówimy bezpośrednio do tej części mózgu, która kontroluje zachowanie, a następnie pozwalamy ludziom zracjonalizować to poprzez konkretne rzeczy, które mówimy i robimy.
'Wright' kardeşlerin her zaman nasıl dışarı çıktıklarının hikâyesi anlatılır, beş set parçalarını almaları gerekiyordu, çünkü o miktar, akşam yemeğine oturmadan önce ne kadar kaza yaptıklarının miktarı.
Opowiada się historię, że wychodząc na próby bracia Wright za każdym razem brali ze sobą pięć zestawów części, ponieważ tyle razy się rozbijali przed przyjściem na kolację.
Yüzünü yıkadıktan sonra dışarı çıktı. Kendisini toparlayarak, ‹‹Yemeği getirin›› dedi.
Potem umywszy twarz swoję, wyszedł zasię, i wstrzymał się, i rzekł: Kładźcie chleb.
Kalabalık dışarı çıkarılınca İsa içeri girip kızın elini tuttu, kız ayağa kalktı.
Ale gdy wygnany był on lud, wszedłszy, ujął ją za rękę jej, i wstała dzieweczka.
Bunun üzerine Ferisiler dışarı çıktılar, İsayı yok etmek için anlaştılar.
A wyszedłszy Faryzeuszowie, uczynili radę przeciwko niemu, jakoby go stracili.
‹‹Saat dokuza doğru tekrar dışarı çıktı, çarşı meydanında boş duran başka adamlar gördü.
A wyszedłszy o trzeciej godzinie, ujrzał drugich, którzy stali na rynku próżnujący;
İlahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin Dağına doğru gittiler.
A zaśpiewawszy pieśó, wyszli na górę oliwną.
Bunun üzerine Ferisiler dışarı çıktılar, İsayı yok etmek için Hirodes yanlılarıyla hemen görüşmeye başladılar.
Tedy wyszedłszy Faryzeuszowie, uczynili wnet radę z Herodyjany przeciwko niemu, jakoby go stracili.
Böylece onu yakaladılar, öldürüp bağdan dışarı attılar.
I wziąwszy go zabili, a wyrzucili precz z winnicy.
Onunla böyle alay ettikten sonra mor giysiyi üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere Onu dışarı götürdüler.
A gdy się z niego naśmiali, zewlekli go z szarłatu, i oblekli go w szaty jego własne, i wiedli go, aby go ukrzyżowali.
Sabah olunca İsa dışarı çıkıp ıssız bir yere gitti. Halk ise Onu arıyordu. Bulunduğu yere geldiklerinde Onu yanlarında alıkoymaya çalıştılar.
A gdy był dzień, wyszedłszy, szedł na miejsce puste. A lud go szukał, i przyszli aż do niego, i zatrzymywali go, aby nie odchodził od nich.
‹‹İbrahimi, İshakı, Yakupu ve bütün peygamberleri Tanrının Egemenliğinde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.
Tam będzie płacz i zgrzytanie zębów, gdy ujrzycie Abrahama, Izaaka, i Jakóba, i wszystkie proroki w królestwie Bożem, a samych siebie precz wyrzuconych.
Sonra İsa tapınağın avlusuna girerek satıcıları dışarı kovmaya başladı.
A wszedłszy do kościoła, począł wyganiać te, którzy w nim sprzedawali i kupowali.
Onlar buna karşılık, ‹‹Tamamen günah içinde doğdun, sen mi bize ders vereceksin?›› diyerek onu dışarı attılar.
Odpowiedzieli i rzekli mu: Tyś się wszystek w grzechach narodził, a ty nas uczysz? I wygnali go precz.
Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, ‹‹Lazar, dışarı çık!›› diye bağırdı.
A to rzekłszy, zawołał głosem wielkim: Łazarzu! wynijdź sam!
Yahuda lokmayı aldıktan hemen sonra dışarı çıktı. Gece olmuştu.
Tedy on wziąwszy onę sztuczkę chleba, zarazem wyszedł; a noc była.
Yahuda dışarı çıkınca İsa, ‹‹İnsanoğlu şimdi yüceltildi›› dedi. ‹‹Tanrı da Onda yüceltildi.
A gdy wyszedł, rzekł Jezus: Teraz jest uwielbiony Syn człowieczy, a Bóg uwielbiony jest w nim.
İsa bu sözleri söyledikten sonra öğrencileriyle birlikte dışarı çıkıp Kidron Vadisinin ötesine geçti. Orada bir bahçe vardı. İsayla öğrencileri bu bahçeye girdiler.
To powiedziawszy Jezus wyszedł z uczniami swoimi przez potok Cedron, gdzie był ogród, do którego on wszedł i uczniowie jego.
Bunun üzerine Pilatus dışarı çıkıp yanlarına geldi. ‹‹Bu adamı neyle suçluyorsunuz?›› diye sordu.
Tedy wyszedł do nich Piłat, i rzekł: Jakąż skargę przynosicie przeciwko człowiekowi temu?
Pilatus yine dışarı çıktı. Yahudilere, ‹‹İşte, Onu dışarıya, size getiriyorum. Onda hiçbir suç bulmadığımı bilesiniz›› dedi.
I zasię wyszedł Piłat na dwór, i rzekł im: Oto go wam wywiodę na dwór, abyście wiedzieli, iż w nim żadnej winy nie znajduję.
Bunun üzerine Petrusla öteki öğrenci dışarı çıkıp mezara yöneldiler.
Tedy wyszedł Piotr i on drugi uczeń, a szli do grobu.
Bu adam, yaptığı kötülüğün karşılığında aldığı ücretle bir tarla satın aldı. Sonra baş aşağı düştü, bedeni yarıldı ve bütün bağırsakları dışarı döküldü.
Tenci wprawdzie otrzymał rolę z zapłaty niesprawiedliwości, a powiesiwszy się, rozpukł się na poły i wypłynęły wszystkie wnętrzności jego.
Kurul üyeleri onlara dışarı çıkmalarını buyurduktan sonra durumu kendi aralarında tartışmaya başladılar.
A rozkazawszy im precz ustąpić z rady, radzili się między sobą,
Gençler kalkıp Hananyanın ölüsünü kefenlediler ve dışarı taşıyıp gömdüler.
A wstawszy młodzieńcy, porwali go, a wyniósłszy pogrzebli.
Gelip özür dilediler. Sonra onları dışarı çıkararak kentten ayrılmalarını rica ettiler.
A przyszedłszy, przeprosili ich, a wywiódłszy ich, prosili ich, aby wyszli z miasta.
Bütün kent ayağa kalkmıştı. Her taraftan koşuşup gelen halk Pavlusu tutup tapınaktan dışarı sürükledi. Arkasından tapınağın kapıları hemen kapatıldı.
I wzruszyło się miasto wszystko, i zbiegł się lud; a pojmawszy Pawła, wywlekli go precz z kościoła, a zatem zaraz drzwi zamkniono.
3.0040009021759s

Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!

Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?