Bu ülkenin bilinen en tehlikeli suçluları geri dönüyor.
Vraćaju se najgori kriminalci koje je zemlja upoznala.
Onlar en mükemmel sınıftır ve bu ülkenin bel kemiğidir.
Oni su moralna snaga i jedan od stupova ove zemlje.
Hal'in tüm çabaları, bu ülkenin çıkarları için.
Hal samo zeli dobro ovoj drzavi.
Bir kamyon ordusu, ülkenin her bir yerinden, tonlarca tohum, soya küspesi ve protein zengini granülleri, tonlarca ete dönüşecekleri bu yere taşıyor.
Flota kamiona iz svakog ugla zemlje donosi tone žita, obroci soje i s proteinima bogate granule koje će postati tona mesa.
Arthur ülkenin dört bir yanındaki Dört Duvar inşaatlarını cinayetlerini gizlemek için kullanmış.
Arthur je koristio "Četiri zida" kao pokriće da putuje po zemlji i ubija. A ovo su njegovi trofeji.
Eğer bir ülkenin iletişimini 24 saatliğine keserseniz can kaybı düşünülemez bile.
Zaslijepi državu u 24 sata. Gubitak života nezamisliv.
Ülkenin yarısı açlıktan kırılıyor ama şunun hâle bak.
Pola zemlje gladuje, a pogledaj ovoga.
Bizler vatanseveriz ve bu ülkenin yine büyük olmasını istiyoruz.
Mi smo patriote i želimo da ova zemlja postane velika.
Ülkenin dört bir köşesindeki gözetleme kameralarına eriştim.
Pristupio sam nadzornim kamerama diljem cijele zemlje.
Ülkenin her yerinden onun için dua ediyorlar.
Mole se za njega diljem zemlje.
Ve ilk icraatımız ülkenin başına bela olan suçla mücadele etmek oldu.
I prva točka dnevnog reda bila je rješavanje epidemije zločina koja je harala ovom nacijom.
C, istediğini alırsa dokuz ülkenin istihbaratına sınırsız erişimi olacak.
Ako bude po njegovom, imat će pristup obavještajnim podacima u devet država. -Uključujući i našu.
Ülkenin savunması konusunda daha iyisini bildiğime eminim.
Kada se radi o obrani ove zemlje, siguran sam u to.
Bu ülkenin halkı tarafından gelecek başkan olmak üzere seçildim.
Izabrana sam od ljudi ove zemlje da budem njihov sljedeći Predsjednik.
Bir ülkenin bulunduğu nokta, onun tüm bunlardan aldığı ortalama puanı gösteriyor denilebilir.
Položaj zemlje je vrsta prosječnog rezultata u ovim stvarima.
Görüyorsunuz, bu soruyu ülkenin her köşesinde sordum ve yer fark etmeksizin sorduğum her yerde, seyircinin büyük bir kısmı çoğunlukla ellerini kaldırmaz.
Vidite, postavljao sam to pitanje diljem cijele zemlje i gdje god to pitam, nije važno gdje, postoji uvijek veliki dio publike koji ne želi podići ruku.
Bu iki ülkenin bağımsızlıklarını kazandıkları yıla 1960'lara geri dönelim.
Vraćam ih u vrijeme kad su stekle nezavisnost, kad su bile ovdje gore početkom 1960-ih.
Neredeyse 85 bin kişi o videoyu izledi ve sonra bize ülkenin her yerinden e-posta göndermeye başladılar, şehirlerine gelmemizi ve yüzlerini göstermelerine yardım etmemizi istiyorlardı.
Gotovo 85 000 ljudi je pogledalo taj video i počelo nam slati mailove iz cijele zemlje govoreći nam da dođemo u njihove gradove i pomognemo im pokazati njihova lica.
Ülkenin bazı kesimlerinde, öğrencilerin %60'ı okulu bırakıyor.
U nekim dijelovima zemlje 60% djece napušta srednje škole.
Gerçekte, ülkenin her yerinde öğrencilerin olağanüstü kazançlar sağlamalarına yardımcı olan öğretmenler var.
Zapravo, u cijeloj zemlji ima učitelja koji svojim učenicima pomažu u postizanju izvanrednih dostignuća.
Geçen 30 yılda, bu ülkenin kalbini söküp atacak ne olmuş olabilir?
U posljednjih 30 godina, što se dogodilo da je iščupalo srce ovoj zemlji?
Ülkenin bu kısmından uzaklaştığınızda, bu zeki çocuklar ile ne yapacağını bilemeyen..--bilirsiniz--- öğretmenlerden bana gına geldi.
Zaista mi je već dosta toga da učitelji, posebno kad odete odavde u druge dijelove zemlje, ne znaju što bi s takvom bistrom djecom.
Ve de belgeyi ülkenin ileri gelen iki tüketici kredisi hukukçusuna kontrol ettirdim.
Dao sam to na provjeru dvjema najboljim odvjetnicima za potrošačke kredite u zemlji.
Sonra İshak'a, ‹‹Bu Hititli kadınlar yüzünden canımdan bezdim›› dedi, ‹‹Eğer Yakup da bu ülkenin kızlarıyla, Hitit kızlarıyla evlenirse, nasıl yaşarım?››
Potom Rebeka reče Izaku: "Moj mi je život dosadio zbog ovih žena Hetitkinja. Ako se i Jakov oženi kojom kao što su ove urođenice, Hetitkinjom, što će mi onda život!"
Yusuf onlarla ilgili düşlerini anımsayarak, ‹‹Siz casussunuz›› dedi, ‹‹Ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz.››
Josip se sjeti snova što ih je o njima sanjao. I reče im: "Vi ste uhode! Došli ste da izvidite slaba mjesta ove zemlje."
Yusuf, ‹‹Hayır!›› dedi, ‹‹Siz ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz.››
On će im opet: "Ne, nego ste došli da izvidite slaba mjesta ove zemlje."
‹‹Ülkenin yöneticisi, ‹Dürüst olduğunuzu şöyle anlayabilirim› dedi, ‹Kardeşlerinizden birini yanımda bırakın, buğdayı alıp aç kalan ailelerinize götürün.
Ali čovjek koji je gospodar one zemlje reče nam: 'Ovim ću doznati da ste pošteni ljudi: ostavite jednoga brata kod mene, a vi ostali uzmite što vam treba za izgladnjele domove, pa idite.
Babanızı ve ailelerinizi buraya getirin. Size Mısırın en iyi topraklarını vereceğim. Ülkenin kaymağını yiyeceksiniz.›
Uzmite svoga oca i svoje obitelji i k meni dođite! Ja ću vam dati najbolju zemlju u Egiptu te ćete uživati od obilja ove zemlje.'
Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısıra yerleştirdi; firavunun buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Tako Josip nastani svoga oca i svoju braću davši im u vlasništvo najljepši kraj egipatske zemlje, u kraju Ramsesovu, kako je faraon naredio.
Ancak firavun ülkenin rahatladığını görünce, RABbin söylediği gibi inatçılık etti ve Musayla Harunu dinlemedi.
(8:11) Kad je faraon vidio da je nastupilo olakšanje, srce mu otvrdnu te ne posluša Mojsija i Arona, kako je Jahve i kazao.
Kurum bütün Mısırın üzerinde ince bir toza dönüşecek; ülkenin her yanındaki insanların, hayvanların bedenlerinde irinli çıbanlar çıkacak.››
Od toga će nastati sitna prašina po svoj zemlji egipatskoj, i na ljudima će i na životinjama izazivati otekline i stvarati čireve s kraja na kraj Egipta."
Miras alacağınız ülkenin her yerinde tarlanın asıl sahibine tarlasını geri alma hakkı tanımalısınız.
Zato u svakome kraju gdje imate zemljišne posjede morate dopustiti otkupljivanje zemlje.
Mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkenin ise dağları, dereleri vardır. Toprağı gökten yağan yağmurla sulanır.
Zemlja u koju idete da je zaposjednete zemlja je bregova i dolova i natapa je dažd nebeski;
RAB Yeşu'yla birlikteydi. Yeşu'nun ünü ülkenin her yanına yayıldı.
Jahve je bio s Jošuom te se pronio glas o njemu po svoj zemlji.
Ülkenin hiçbir yerinde Eyüpün kızları kadar güzel kızlar yoktu. Babaları, kardeşlerinin yanısıra onlara da miras verdi. ağırlığı ve değeri bilinmeyen bir para birimiydi.
U svem onom kraju ne bijaše žena tako lijepih kao Jobove kćeri. I otac im dade jednaku baštinu kao i njihovoj braći.
Çünkü barış sözünü etmez onlar, Kurnazca düzen kurarlar ülkenin sakin insanlarına.
Jer oni ne misle o miru, već spletke snuju protiv mirnih u zemlji.
Yaptığın antlaşmayı gözönüne al, Çünkü ülkenin her karanlık köşesi Zorbaların inleriyle dolmuş.
Pogledaj na Savez svoj, jer svi su zakuci zemlje puni tmina i nasilja.
Ülkenin bütün bitkilerini yediler, Toprağın ürününü yiyip bitirdiler.
U zemlji im proždriješe svu bilinu, proždriješe rod njihovih njiva.
Kocası ülkenin ileri gelenleriyle oturup kalkar, Kent kurulunda iyi tanınır.
Muž joj je slavan na Vratima, gdje sjedi sa starješinama zemaljskim.
İstekli olur, söz dinlerseniz, Ülkenin en iyi ürünlerini yiyeceksiniz.
Htjednete l' me poslušati, uživat ćete plodove zemaljske.
O gün RABbin dalı, İsrail halkından sağ kalanların güzelliği ve görkemi olacak; ülkenin meyvesi de onların kıvancı ve övüncü olacak.
U onaj će dan izdanak Jahvin biti na diku i na slavu, a plod zemlje na ponos i ures spašenima u Izraelu.
Kûş ırmaklarının ötesinde, Kanat vızıltılarının duyulduğu ülkenin vay haline!
Jao zemlji krilatih kukaca s one strane rijeka kuških,
‹‹Her Şeye Egemen RAB diyor ki, ‹Viran olmuş, insansız, hayvansız kalmış bu ülkenin bütün kentlerinde çobanların sürülerini dinlendireceği otlaklar olacak yeniden.
Ovako govori Jahve nad Vojskama: "Na ovome mjestu koje je sada pusto, bez čovjeka i bez živinčeta, i u svim gradovima opet će biti pašnjaci za pastire što odmaraju stada svoja.
bekçi kılıcın ülkenin üzerine yaklaştığını görüp halkı uyarmak için boru çaldığı zaman;
a on - videći da mač dolazi na zemlju - zatrubi u rog i opomene sav narod:
Levililer orayı satmayacak, değiş tokuş etmeyecekler. Bu, ülkenin en iyi bölümüdür, başkasının eline geçmemeli. Çünkü orası RABbe adanmıştır.
Od toga se ništa ne smije prodati ni zamijeniti; ne smije se ni na koga prenijeti ta prvina zemlje, jer je Jahvi posvećena.
Kendisinde bulunan olağanüstü ruh sayesinde Daniel öbür bakanlarla satraplardan üstün olduğundan, kral onu bütün ülkenin başına atamayı tasarlıyordu.
(6:4) Daniel se toliko isticaše svojim izvanrednim duhom iznad pročelnika i satrapa te kralj mišljaše da ga postavi nad svim kraljevstvom.
Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü.
A o šestoj uri tama nasta po svoj zemlji - sve do ure devete.
Öğleyin on iki sularında güneş karardı, üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Tapınaktaki perde ortasından yırtıldı.
Bijaše već oko šeste ure kad nasta tama po svoj zemlji - sve do ure devete,
0.9909040927887s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?