Prijevod od "ses" na Hrvatski


Kako koristiti "ses" u rečenici:

Beni duyuyorsanız bağırın veya ses çıkartın!
Ako me čujete, vičite ili lupajte
Ses çıkarırsan yemin ederim ki bir daha konuşamazsın.
Samo pusti jedan zvuk, kunem se biće ti poslednji drkadžijo.
Açıkçası, ormanda bir ağaç düşerse, ses çıkarır.
Očito, ako drvo padne u šumi, ipak se čuje.
Bu yüzden kaçtım, parıldayan denizi geçip sonunda toprağa yeniden ayak bastığımda, duyduğum ilk şey yine o lanet ses oldu.
Stoga sam pobjegla, prešla blistavo more. I kad sam konačno stupila na čvrsto tlo, prva stvar koju sam čula je bio taj glas.
Ses: Mary'nin bir kuzusu var, kürkü kar gibi beyaz, Mary nereye gitse, kuzu peşinden gider.
Marija je imala malo janje čija vuna bijaše bila bijela poput snijega i gdjegod da bi Marija pošla, pošlo bi i janje s njom.
Odamda oturup, hiç ses çıkarmadan yokmuşum gibi davranacağım.
U svojoj sobi. Neču bučiti i pravit ču se da ne postojim.
Hayır ama içimden bir ses söyleyeceksin diyor.
Imam osjećaj da ćeš mi reći.
Günlük başarısızlığımızı gece yarısı çanları bildiriyor ve o ses nahoş rüyalarımıza musallat oluyordu.
Naš dnevni neuspjeh je objavljivan u ponoćnim zvonima. I taj zvuk bi nas progonio u našim neželjenim snovima.
Ayrıca çok hoparlörlü ses sistemlerinden de almışlar.
Rekla je da imaju i onaj šminkerski surround sustav.
İçinizden bir ses size bir şeylerin çok ters gideceğini söyler.
Glas u vašoj glavi -a koji vam govore da je nešto... se neće poći po zlu.
ve diğer bir grup bebek sadece ses olarak dinledi ve ekrandaki bir ayıcığa baktı.
i još jednu skupinu koja je slušala zvukove i promatrala medvjedića na ekranu.
Ve ses bizi zamana da yerleştirir, çünkü sesin içinde zaman daima saklıdır.
I zvuk nas smještava u vrijeme također, jer u zvuk je uvijek uključeno i vrijeme.
Sebeplerden biri kayıt etmenin yollarını icat etmemiz -- önce yazma, sonra ses kaydı ve şimdi de video kaydı.
Kao prvo, izmislili smo načine snimanja -- prvo pisanje, zatim snimanje zvuka i sada snimanje video zapisa također.
İkinci olarak, dünya artık çok gürültülü, (Gürültü) bu ahenksiz ses karmaşası devam ederken görsel ve işitsel olarak, dinlemek çok zor; dinlemek yorucu.
Drugo, svijet je sada toliko bučan, (Buka) sa svom tom kakofonijom vizualno i auditivno, da je jednostavno teško slušati; zamarajuće je slušati.
(Gürültü) Yani bunun gibi çok gürültülü bir ortamda bulunsanız bile, ve böyle yerlerde çok zaman harcasak bile -- bir kafede ne kadar çok ses kanalı duyabilirim diye dinleyin.
(Buka) Dakle, čak i kada ste u bučnom okruženju poput ovog -- a svi mi provodimo puno vremena na mjestima poput ovog -- slušajte u kafiću koliko mnogo kanala zvuka možete čuti?
Ses üzerine koskoca bir kitap yazdım. Yani hayatım dinlemekle geçiyor.
Napisao sam cijelu knjigu o tome. Stoga volim slušati.
Aynen böyle, telemetri kızılötesi ışık dalgalarına dayanır, konuşmanız ses dalgalarına, aralıklı ses dalgalarına dayanır.
No, dok spomenuti uređaj radi pomoću valova infracrvenog svjetla, jezik se oslanja na valove, diskretne valove zvuka.
Aynı zamanda savaş başlatabilen veya "Seni seviyorum" diyebilen tek ses.
Jedini je koji može započeti rat ili reći ''volim te''.
Şimdi falseto (tiz erkek sesi) çoğu zaman pek kullanışlı olmayabilir, ama aralarında bir ses perdesi var.
Falsetto registar možda i neće biti najkorisniji većinu vremena, no postoji srednji registar.
Ve sesinizle tavırlarınızla ve egzersizlerle ses tınınızı geliştirmek için inanılmaz sesler yapabilirsiniz.
Postoje divne stvari koje možete napraviti uz disanje, držanje tijela i vježbe kako biste popravili timbar svoga glasa.
Veya bunu biraz daha büyütelim, Eğer sesi bilinçli bir şekilde yaratıyor ve yine sesi bilinçli bir şekilde tüketiyor olsaydık ve çevreyi tümüyle ses için bilinçli bir şekilde tasarlasaydık dünya nasıl bir yer olurdu?
Ili, da učinimo stvar malo većom, kakav bi svijet bio kada bismo zvuk stvarali svjesno i trošili ga svjesno i dizajnirali sva svoja okruženja svjesno radi zvuka?
Hiç utanç verici bir şey hatırladığınızda ufak, tuhaf bir ses çıkardınız mı?
Jeste li ikada napravili sitan, neobičan zvuk kada ste se sjetili nečeg sramotnog?
Ama ağzımdan çıkan ses şöyleydi: "Voo voo voo voo vooo."
A iz mene izlazi: "Vu vu vuu vuu vuu."
Bir CD'nin ön yüzünde benim resmim görünüyor -- (Kahkahalar) -- fakat şef bir tek ses çıkarmıyor.
Moja se slika pojavi na naslovnici svakog CD-a -- (Smijeh) -- ali dirigent ne proizvodi zvuk.
Kapının kanatları kendiliğinden açılır ve içerideki ses, "İçeri gel, zira bu evde iki Ben'e yer yoktur, iki büyük Ben'e, " bu gözlere değil, "iki egoya yer yoktur."
Vrata se otvoriše i glas kaže: "Uđi, jer u ovoj kući nema mjesta za dva JA (engl. ajz - igra riječi - ajz znači i oči), za dva Ega."
‹‹Ramada bir ses duyuldu, Ağlayış ve acı feryat sesleri! Çocukları için ağlayan Rahel Avutulmak istemiyor. Çünkü onlar yok artık!››
U Rami se glas čuje, kuknjava i plač gorak: Rahela oplakuje sinove svoje i neće da se utješi jer više ih nema.
Göklerden gelen bir ses, ‹‹Sevgili Oğlum budur, O'ndan hoşnudum›› dedi.
I eto glasa s neba: "Ovo je Sin moj, Ljubljeni! U njemu mi sva milina!"
‹‹Gece yarısı bir ses yankılandı: ‹İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın!›
O ponoći nasta vika: 'Evo zaručnika! Iziđite mu u susret!'
Göklerden, ‹‹Sen benim sevgili Oğlumsun, senden hoşnudum›› diyen bir ses duyuldu.
a glas se zaori s nebesa: Ti si Sin moj, Ljubljeni! U tebi mi sva milina!
Hiç birinden ses çıkmadı. Çünkü yolda aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmışlardı.
A oni umukoše jer putem među sobom razgovarahu o tome tko je najveći.
Buluttan gelen bir ses, ‹‹Bu benim Oğlumdur, seçilmiş Olandır. Onu dinleyin!›› dedi.
A glas se začu iz oblaka: "Ovo je Sin moj, Izabranik! Njega slušajte!"
Baba, adını yücelt!›› Bunun üzerine gökten bir ses geldi: ‹‹Adımı yücelttim ve yine yücelteceğim.››
Oče, proslavi ime svoje!" Uto dođe glas s neba: "Proslavio sam i opet ću proslaviti!"
Ansızın gökten, güçlü bir rüzgarın esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu.
I eto iznenada šuma s neba, kao kad se digne silan vjetar. Ispuni svu kuću u kojoj su bili.
Kutsal Yazılardan okuduğu bölüm şuydu: ‹‹Koyun gibi kesime götürüldü; Kırkıcının önünde kuzu nasıl ses çıkarmazsa, O da öylece ağzını açmadı.
A čitao je ovaj odlomak Pisma: Ko ovcu na klanje odvedoše ga, ko janje nijemo pred onim što ga striže on ne otvara svojih usta.
Bir ses ona, ‹‹Kalk Petrus, kes ve ye!›› dedi.
I glas će mu neki: "Ustaj, Petre! Kolji i jedi!"
Ses tekrar, ikinci kez duyuldu; Petrusa, ‹‹Tanrının temiz kıldıklarına sen bayağı deme›› dedi.
A glas će mu opet, po drugi put: "Što Bog očisti, ti ne zovi okaljanim!"
‹‹Ses ikinci kez gökten geldi: ‹Tanrının temiz kıldıklarına sen bayağı deme› dedi.
A glas će s neba po drugi put: 'Što Bog očisti, ti ne zovi nečistim.'
Tiyatrodaki topluluk karışıklık içindeydi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Çoğu ne için toplandığını bile bilmiyordu.
Jedni su izvikivali jedno, drugi drugo jer je skup bio uskomešan te mnogi nisu ni znali zašto su se strčali.
‹‹Hananya, ‹Atalarımızın Tanrısı, kendisinin isteğini bilmen ve Adil Olanı görüp Onun ağzından bir ses işitmen için seni seçmiştir› dedi.
A on će: 'Bog otaca naših predodredi te da upoznaš volju njegovu, da vidiš Pravednika i čuješ glas iz usta njegovih
İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım kalmaz.
Kad bih sve jezike ljudske govorio i anđeoske, a ljubavi ne bih imao, bio bih mjed što ječi ili cimbal što zveči.
Ses, elinde borazan olan altıncı meleğe, ‹‹Büyük Fırat Irmağının yanında bağlı duran dört meleği çöz›› dedi.
Govoraše šestom anđelu koji je držao trublju: "Odriješi ona četiri anđela svezana na Rijeci velikoj, Eufratu."
Yedi gök gürlemesi seslendiğinde yazmak üzereydim ki, gökten, ‹‹Yedi gök gürlemesinin söylediklerini mühürle, yazma!›› diyen bir ses işittim.
A kad se oglasi sedam gromova, htjedoh pisati, ali začujem glas s neba: "Zapečati to što prozbori sedam gromova! Toga ne piši!"
Gökten işittiğim ses benimle yine konuşmaya başladı: ‹‹Git, denizle karanın üzerinde duran meleğin elindeki açık tomarı al›› dedi.
I glas što ga začuh s neba opet prozbori sa mnom: "Idi, uzmi otvorenu knjigu iz ruke anđela što stoji na moru i na zemlji!"
Bundan sonra gökte büyük bir kalabalığın sesini andıran yüksek bir ses işittim. ‹‹Haleluya!›› diyorlardı. ‹‹Kurtarış, yücelik ve güç Tanrımıza özgüdür.
Nakon toga začujem kao jak glas silnoga mnoštva na nebu: "Aleluja! Spasenje i slava i moć Bogu našemu!
3.0095500946045s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?