Prijevod od "olmayacaktı" na Hrvatski


Kako koristiti "olmayacaktı" u rečenici:

Biliyorsun eğer işbirliği yapsaydın, bunların hiçbiri olmayacaktı.
Znaš, ništa od ovoga se ne bi dogodilo da si jednostavno surađivao.
Aramızda gizli saklı bir şey olmayacaktı, unuttun mu?
Nema tajni između nas, sjećaš li se?
İşleri senin o çıtı pıtı, bembeyaz ve hiçbir yaşlı kadının peruğunu çekip almamış ellerine bıraksaydım şu anda kugel'ımız olmayacaktı.
Da sam čekala da je ti povučeš za periku, ostali bismo bez složenca. Znači, ja sam preljubazan?
Ve ona hiçbir şey olmayacaktı çünkü bizi dans ederken gördüler.
l još mu se ništa ne bi dogodilo jer su me svi vidjeli plesati s njim.
Sana bunlardan söz etmeseydi, böyle şeyler olmayacaktı.
Da ti nije spomenuo, ništa se ne bi dogodilo.
Bu işten vazgeçseydin, bunların hiçbiri olmayacaktı.
Po onome što sam saznao, mislio sam da ćeš odustati i napustiti slučaj.
Timmy, en başta kuralları çiğnememiş olsaydı, bunların hiçbiri olmayacaktı.
Da Timmy nije prekršio pravila, ništa od ovoga se ne bi dogodilo.
Eğer senin için bunları yapmasaydım bir marketin olmayacaktı.
Ne bi imali radnju da nije bilo mene.
Eğer salak sonik ölüm ışınım çalışsaydı kıça tekmeler olmayacaktı.
Nebi bilo nikakvih batina da je glupa zraka smrti radila.
Eğer yolumuza çıkmasaydın bunların hiç biri olmayacaktı.
Da te nisam upoznao, ništa od svega ovoga se ne bi desilo.
Bu ödevde bilim kurgu olmayacaktı biliyorsun değil mi?
Ti znaš da ova zadaca nije trebala biti izmišljena?
Şu an Eric'in yanında olsaydı hâlâ hiçbir şeyden haberim olmayacaktı.
Da je ona ostala s Ericom ja još uvijek ne bih znala.
Dizim sakatlanmasaydı benim için yapılan hakiki çağrıdan haberim olmayacaktı.
Da nije bilo mog koljena, nikada ne bih pronašao svoj pravi poziv.
Ben olmasaydım asla o park yerinin yakınlarında bile olmayacaktı.
Ne bi bio ni blizu tog parkinga da nije bio zbog mene.
Sen olmasan kafasını çarpabileceğimiz bir bebeğimiz bile olmayacaktı.
Bez tebe ne bismo ni imali dijete koje možemo ozlijediti. Samo par formulara.
Eğer sen olmasaydın babam da olmayacaktı.
Da nije tebe... Moj bi tata bio živ.
Bayan Denning, sizin hiçbir zaman çocuğunuz olmayacaktı değil mi?
Vi, gđo Dening, niste mogli imati djece, zar ne?
Bu dev kartopları ve Buzul Çağı olmasaydı Hushpuppy diye biri bile olmayacaktı.
Da nije bilo grudvi snijega i Ledenog doba Ja nebi ni bila Hushpuppy.
Oliver olmasaydı, Sarah o yatta olmayacaktı.
Zbog njega je bila na toj jahti.
Gel gelelim, ona inanmamış olsalardı Ed Gein'in, onu büyük şöhrete kavuşturmuş o korkunç suçları işlemek için asla fırsatı olmayacaktı.
Da mu nisu povjerovali, Ed Gein ne bi imao priliku počiniti one stravične zločine koji su ga proslavili.
Bu soruşturma da şu andaki gibi karman çorman olmayacaktı.
I cijeli slučaj ne bi bio ogromna zbrkana kanta dreka kakva je sad.
Hayır asıl sen fermuarını indirmeseydin sorun olmayacaktı.
Ne, već da ti nisi skidao hlače.
Eğer bizimki herkese sempati duymasaydı ortada bir tehlike olmayacaktı.
Ne bi bilo opasnosti da on nije tako osjećajan.
Bir daha doğum günün olmayacaktı, toprağa karışacaktın.
Ne bi bilo više rođendana, prah prahu...
Çünkü o fasulyeyi çalmamış olsaydın kimsenin Henry'yi kaçırma şansı olmayacaktı, biz de bu adada olmayacaktık ve ben de Düş Gölgesi'nden ölmüyor olacaktım.
Da nisi ukrao ono zrno graha, ne bi mogli oteti Henryja, ne bismo završili ovdje i ne bih bio otrovan.
Pekâlâ, ilk olarak, biz olmasaydık, kartel kazancın olmayacaktı.
OK, kao prvo, ne bi ni imao taj prihod od Kartela da nije bilo nas.
Bu konuda hiçbir şey söylemediğim takdirde eve dönüş olmayacaktı.
Neće biti vraćanja kući, bar ne ako se mene pita.
Beni yatağımda bıraksaydı hiç sorun olmayacaktı.
To ne bi bio problem ako me ostavi u krevetu.
Ve onu yakalamak hiç kolay olmayacaktı.
A ga uhvatiti... ne će biti lako.
Çünkü öldürseydim, bunun geri dönüşü olmayacaktı.
Jer da jesam, ne bi bilo povratka.
Her şeyin eskisi gibi olduğu günlere dönüş olmayacaktı.
Ne bi bilo povratka od tamo gdje bi me to odvelo.
Sana ihtiyacım olmayacaktı güya, biliyorum ama şuan gerçekten ihtiyacım var.
Znam da nije u redu da te još uvijek trebam, ali... Trebam te stvarno.
Ama o olay hiç yaşanmamış olsa Büyük Yıkım Günü de olmayacaktı.
Ali ako se taj trenutak ne dogodi... neće biti ni Dana Užasa!
Ama dünya üzerindeki en büyük vahşi yaşam toplamını filme almaya gittiklerinde böyle bir sorun olmayacaktı.
Ali sigurno to nije bio slučaj kada su se spremali snimati jednu od najvećih koncentracija divljeg svijeta na Zemlji.
Tiyatro olmasaydı bu kadar ilham verici bir sahne olmayacaktı.
Scenografija ne bi bila toliko inspirativna bez kazališta.
Bunu kendi bildiğim şekilde inşa edemiyordum, çünkü el yapımı düğümler kasırgalara dayanıklı olmayacaktı.
Nisam to mogla izraditi na način koji sam poznavala, jer ručno vezani čvorovi ne bi izdržali uragan.
Bir barış günü yaratmasaydı sorun olmayacaktı.
Da i nismo bili stvorili dan mira, ne bi bilo bitno.
Lothar Meggendorfer, hikayelerin anlatılma şeklini değiştiren ilk kişi değildi ve tabii ki son kişi de olmayacaktı.
Lothar Meggendorfer nije bio prvi koji je razvio način na koji su priče pričane, i zasigurno nije bio posljednji.
Ama eğer birbirimizle Mandarin Çincesi konuşuyor olsaydık, böyle bir lüksüm olmayacaktı.
Međutim, da smo razgovarali na mandarinskom kineskom, ne bi mi bilo tako jednostavno.
"Bilirsin, ilk olduğunda, keşke hiç evlenmemiş hiç çocuk sahibi olmasaydım diye düşünmüştüm. Ohio'ya hiç gitmeseydim ve Tom'la yollarımız kesişmemiş olsaydı bu çocuk hiç var olmayacaktı ve bu korkunç şey hiç olmayacaktı.
Kada sam nakon par godina s njom jeo večeru -- jednu od naših mnogih večera -- rekla je: "Kada se to tek dogodilo, priželjkivala sam da se nikad nisam udala, da nikad nisam imala djecu.
Söyleyeceklerim yalan olmayacaktı, ancak tamamıyla doğruyu da söylemiş olmayacaktım. Çünkü doğruyu söylemek gerekirse, bu sadece diğer herkesin görebildiği hayat.
I ne bih vam lagao, ali niti bih vam rekao skroz istinu, zato što je istina da je to samo život koji svi drugi vide.
Şans sonunda bana gülmüştü ve bunu mahvetmiştim. Biliyordum ki ikinci bir şansım olmayacaktı.
Napokon sam dobila priliku, i uprskala je. Znala sam da me više neće zvati.
İlki, mühendislik yöneticisi Frank Maslen'ın söylediği gibi, bu ekipte yıldız olmayacaktı.
Prvo je bilo, rekao je glavni inženjer Frank Maslen, da u njegovom timu neće biti zvijezda.
Pahalıya patlayacaktı ama muhtemelen gece yarısında gelen çilingirden daha pahalı olmayacaktı. Bu gibi durumlarda aynı hesaba geleceğini düşündüm.
Znao sam da će biti skupo, ali vjerojatno ne skuplje od bravara kojeg bi zvao usred noći, pa sam zaključio da mi ionako dođe na isto.
Ve ne harikadır ki, eğer bu sayılar bilinenler dışında herhangi bir değerde olsalardı, evrenimiz, bildiğimiz anlamda, var olmayacaktı.
I čudesna činjenica je da kad bi ti brojevi imali neku drugu vrijednost od ovih znanih, svemir kakav poznajemo ne bi postojao.
Fakat şaşırtıcı bir fikir akıllarımızı ve gönüllerimizi çelmişti: Ülkemizi baştan kuracaktık ve bu ikinci cumhuriyetimizin ordusu olmayacaktı.
A ipak, iznenađujuća ideja pobijedila je umovima i srcima: ponovno ćemo pokrenuti zemlju i ta Druga Republika neće imati vojsku.
1.5128910541534s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?