Reddedersen, babanla seni tekrardan bir araya getiririm.
Ako se odupirete, Odma ću da organizujem jedan susret sa vašim ocem.
Sanırım bizi kader bir araya getirdi.
Mislim da je sudbina nas je okupio.
Tesadüfen bir araya gelmiş bir avuç yabancısınız sanıyordum.
Mislio sam da ste vi samo gomila stranaca koje je spojila sudbina.
Bütün kasetleri bulup kasetlerdeki parçaları bir araya getirmek için talimatları yerine getirmelisin.
Moraš naći svaku kazetu i slijediti upute kako bi pronašao sve dijelove plana.
Bence dostlar eşit bir zeminde bir araya gelmelidir.
prijatelj... u mojoj glavi... moja jednaka
Formicler onun nasıl çalıştığını anlayınca tekrardan bir araya gelmezler.
Jedanput kad Kukci vide kako radi, neće se više gomilati.
Onların düşünceleri ve benim rüyalarım, hepsi bir araya geldi.
Njihove misli i moji snovi su se pomiješali.
Diğer 6 kişi, onun bir araya getirdiği ağı oluşturmakta. CIA'e saldırılar planlayıp uygulamaktan sorumlular.
Ova šestorica čine njegovu mrežu koja je isplanirala i izvela napad na Lengli.
Tekrar bir araya gelmenin bir yolunu bulduğunuza sevindim.
Drago mi je što vidim da ste vas dvoje uspjeli da nađete put jedno ka drugom.
Dünyalarımızı sadece sen bir araya getirebilirsin.
Samo ti možeš spojiti naše svjetove.
"Ölümün bir araya getirebildiğini yaşamın ayırmasına izin vermek yok artık."
"Neka život ne razdvoji ono što smrt može spojiti."
Numune hücreler, hücre kitlesi üzerinde bir araya gelmeye başladılar.
Stanice uzoraka počele su se mijenjati na masi kao jedinici.
Gözleme dayalı fikrimiz bu canlı türünün koloni halinde hareket eden tek hücreli bir organizma değil de özdeş ve birlikte hareket eden trilyonlarca hücrenin bir araya gelmesiyle oluşan tek bir geniş organizma olduğu yönünde.
Naše obrazovano mišljenje je da ova nova vrsta, To nije kolonijalni tok podijeljen jednim stanicama organizama... Ali jedan veći samotni organizam sastavljen od,
Bu düşmanlığı geride bırakıp bir araya gelmezsek hepimiz öleceğiz.
Ne ostavimo li razmirice po strani, umrijet ćemo.
Ve bence, eğer tüm bu filtreleri bir araya alırsanız, tüm bu algoritmaları alırsanız, Benim dediğim filtre baloncuğu elde derseniz.
I mislim da, ako skupite sve te filtere, uzmete sve te algoritme, dobijete ono što zovem filter mjehurić.
bu aslında, şimdiye dek biriktirdiğin tüm bilgini ve deneyimini bir araya getirmek ve bilmediğin şeylerin arasına dalmakla ilgili.
riječ je o skupljanju svog znanja i iskustva koje ste prikupili do sada kako bi vam pomoglo da zaronite u stvari koje ne znate.
Bu sistem zekayı ve İngilizce bilgisini ki biraz keyfi-- bir araya getiriyor.
Ovaj sustav izjednačava inteligenciju sa znanjem engleskog jezika što je prilično proizvoljno.
Başka insanlar tarafından bir araya getirilmiş 40 farklı bileşeni vardı.
Ima 40 različitih komponenata sastavljenih zajedno od strane drugih ljudi.
Her şeyi bir araya koyduğumuz, size daha önce gösterdiğim bu grafiğe dönmek istiyorum; iki şeyi ifade etmek için...
No želim se vratiti na ovaj graf koji sam vam ranije pokazao gdje smo ih sve spojili kako bi ukazali na dvije poante.
Benim uzmanlık alanım dijital teknoloji ve sihirbazlığı bir araya getirmek.
Moja specijalnost je miješanje digitalne tehnologije i magije.
Ve al-jebr kabaca "birbirinden bağımsız parçaları bir araya getirme sistemi" anlamına gelir.
A al-jebr grubo prevedeno je: "sustav za usklađivanje nespojivih dijelova".
Sonunda uzun bir yolculuktan sonra ben ve ailem Güney Kore'de tekrar bir araya gelmiştik.
Na kraju, nakon našeg dugog putovanja, moja obitelj i ja sastali smo se u Južnoj Koreji.,
Bütün öğrencilerime, "Benim sınıfımda olmak için seçildiniz çünkü ben en iyi öğretmenim ve siz de en iyi öğrencilersiniz, hepimizi bir araya koydular böylece diğer herkese nasıl olduğunu gösterebiliriz."
Rekla sam svojim učenicima: "Vi ste odabrani da budete u mome razredu, jer ja sam najbolja učiteljica i vi ste najbolji učenici. Spojili su nas da bismo svima drugima pokazali kako se to radi!"
Dışarıdan farklı görünseler de, içlerinde hepsi aynıydı ve birliklerini kutlamak için ormanın derinliklerinde kutsal bir mağarada zaman zaman bir araya gelirlerdi.
Iako su izvana izgledale drugačije, iznutra su sve bile jednake, i s vremena na vrijeme bi se skupile u tajnoj pećini duboko u šumi proslaviti svoje jedinstvo.
Benim yaptığım şey, insanları, gelecek nesilleri Arapça kaligrafi ile bir araya getirmek.
Povezivanje ljudi, budućih generacija kroz arapsko pismo je ono što ja radim.
Ama şimdi muazzam bir grup insan olarak bir araya geldik-- doktorlar, biyologlar, genetik uzmanları, kimyagerler, fizikçiler, mühendisler ve matematikçiler.
No, sada smo okupili raznovrsnu grupu ljudi -- liječnike, biologe, genetičare, kemičare, fizičare, inženjere i matematičare.
50 yaşlarında olduğu zamanlar hakkında bildiğimiz her şeyi bir araya getirdiğimizde, nasıl yaşlanacaklarını gösteren orta yaş kolesterol düzeyleri değildi.
Kad smo skupili sve što smo znali o njima u 50. godini, nije njihova razina kolesterola u toj dobi bila ta koja nam je pomogla predvidjeti kako će ostariti,
Bütün bunları bir araya getirdiğinizde özgünlerin aslında bizden çok farklı olmadıklarını görüyoruz.
Kad sve to zbrojite, postane vam jasno da originalci i nisu toliko različiti od nas.
Derken Harvard Üniversitesinde çalışan ve gelişmiş bir tıbbi teknolojiyi alıp nihayet uygulamaya sokmuş olan, yani beyin araştırması yapmak yerine çocuklardaki beyin bozukluklarını teşhis eden bir ekip ile bir araya geldim.
Tada sam naišla na grupu znanstvenika sa Sveučilišta u Harvardu koji su uzeli naprednu medicinsku tehnologiju i konačno ju primjenili, umjesto u svrhu istraživanja mozga, u svrhu dijagnosticiranja neuroloških poremećaja u djece.
Burnunun soluğu karşısında, Sular yığıldı bir araya. Kabaran sular duvarlara dönüştü, Denizin göbeğindeki derin sular dondu.
Od daha iz tvojih nosnica vode narastoše, valovi se u bedem uzdigoše, u srcu mora dubine se stvrdnuše.
İsrailin oymaklarıyla Halkın önderleri bir araya geldiğinde RAB Yeşurunun kralı oldu. verilen bir addır. Aynı ifade 33:26da da geçer.
i bje kralj u Ješurunu kad se sakupiše glavari narodni, kad se sjediniše plemena Jakovljeva.
Dağlardaki kalabalığın gürültüsünü dinleyin! Büyük bir halkın sesini andırıyor. Bir araya gelmiş ulusların Ve krallıkların gümbürtüsünü dinleyin! Her Şeye Egemen RAB bir orduyu savaşa hazırlıyor.
Čuj! Žagor na gorama kao od silna naroda. Čuj! Buka kraljevstava, sakupljenih naroda. To Jahve nad Vojskama za boj vojsku pregleda.
Ferisiler, İsanın Sadukileri susturduğunu duyunca bir araya toplandılar.
A kad su farizeji čuli kako ušutka saduceje, okupiše se,
Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, ‹‹Sizin için kimi salıvermemi istersiniz, Barabbayı mı, Mesih denen İsayı mı?›› diye sordu.
Kad se dakle sabraše, reče im Pilat: "Koga hoćete da vam pustim: Barabu ili Isusa koji se zove Krist?"
Bulamayınca Onu araya araya Yeruşalime döndüler.
I kad ga ne nađu, vrate se u Jeruzalem tražeći ga.
Elçiler bir araya geldiklerinde İsaya şunu sordular: ‹‹Ya Rab, İsraile egemenliği şimdi mi geri vereceksin?››
Nato ga sabrani upitaše: "Gospodine, hoćeš li u ovo vrijeme Izraelu opet uspostaviti kraljevstvo?"
‹‹Gerçekten de Hirodes ile Pontius Pilatus, bu kentte İsrail halkı ve öteki uluslarla birlikte senin meshettiğin kutsal Kulun İsaya karşı bir araya geldiler. Senin kendi gücün ve isteğinle önceden kararlaştırdığın her şeyi gerçekleştirdiler.
RotÄe se, uistinu, u ovome gradu na svetog Slugu tvoga Isusa, kog pomaza, rotÄe se Herod i Poncije Pilat zajedno s narodima i pucima izraelskim
Bunun üzerine Onikiler, bütün öğrencileri bir araya toplayıp şöyle dediler: ‹‹Tanrının sözünü yayma işini bırakıp maddi işlerle uğraşmamız doğru olmaz.
Dvanaestorica nato sazvaše mnoštvo učenika i rekoše: "Nije pravo da mi napustimo riječ Božju da bismo služili kod stolova.
Oraya vardıklarında inanlılar topluluğunu bir araya getirip Tanrının kendileri aracılığıyla neler yaptığını, öteki uluslara iman kapısını nasıl açtığını anlattılar.
Kada stigoše, sabraše Crkvu i pripovjediše što sve učini Bog po njima: da i poganima otvori vrata vjere.
Sanatçıları ve benzer işlerle uğraşanları bir araya toplayarak onlara şöyle dedi: ‹‹Efendiler, bu işten büyük kazanç sağladığımızı biliyorsunuz.
Skupi on njih i sve koji su se bavili takvim poslom te im reče: "Ljudi, vi znate, u ovom je umijeću naše blagostanje.
Haftanın ilk günü ekmek bölmek için bir araya toplandığımızda Pavlus imanlılara bir konuşma yaptı. Ertesi gün oradan ayrılacağı için konuşmasını gece yarısına dek sürdürdü.
U prvi dan tjedna, kad se sabrasmo lomiti kruh, Pavao im govoraše i kako je sutradan kanio otputovati, probesjedi sve do ponoći.
Kutsal Yasa suç çoğalsın diye araya girdi; ama günahın çoğaldığı yerde Tanrının lütfu daha da çoğaldı.
A zakon nadođe da se umnoži grijeh. Ali gdje se umnožio grijeh, nadmoćno izobilova milost:
Öyleyse kardeşlerim, yemek için bir araya geldiğinizde birbirinizi bekleyin.
Zato, braćo moja, kad se sastajete na blagovanje, pričekajte jedni druge.
Şimdi bütün inanlılar topluluğu bir araya gelip hep birlikte bilmedikleri dillerle konuşurlarken yeni katılanlar ya da iman etmeyenler içeri girerse, ‹‹Siz çıldırmışsınız!›› demezler mi?
Ako se dakle skupi sva Crkva zajedno i svi govore drugim jezicima, a uđu neupućeni ili nevjernici, neće li reći da mahnitate?
Bazılarının alıştığı gibi, bir araya gelmekten vazgeçmeyelim; o günün yaklaştığını gördükçe birbirimizi daha da çok yüreklendirelim.
te ne propuštamo svojih sastanaka, kako je u nekih običaj, nego se hrabrimo, to više što više vidite da se bliži Dan.
3.3398780822754s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?