Bu zorbanın kabartır dillerimizi yalnızca söylemek bile ismini.
Kao da ih netko peče na tihoj vatrici.
Sanki biri onları kısık alevde ızgara yapıyor gibi.
Šalje mi ček svaki mjesec da ga ne peče savjest.
Hayatımdan çıkışını, gidermek için her ay bir çek gönderir bana.
Da smijem šarati vikendom, a prije nedjeljne mise ipak peče palačinke.
Haftasonları beni etrafta dolaşmam için bırakacak, sonra da yemekler hazırlayacak biri olursa.
Znači, da me ne peče savjest što sam spavala s Jasonom Hurleyjem.
Tamam, güzel, ben de Jason Hurley ile yattığım için üzgün hissetmiyorum. - Ne?
Kada vas peče koža, ruke vam se tresu... a imate osjećaj da želudac... želi iskočiti na grlo.
Cildiniz kaşınır, elleriniz titrer... mideniz ağzınızdan dışarı uğrayacakmış gibi olur.
Da li ti je rekla da svira flautu, recitira poeziju i peče kolače?
Flüt çaldığını, ezbere şiir okuduğunu ve madlen pişirdiğini de söyledi mi?
Peče kolače svojoj dječici, a ako su joj naudili, iznijeli su glomazni otpad.
Çocuklarına kurabiye yapıyor. Ne pislik buldular ki bir şişe uyku ilacı yuttu.
Prvi puta u životu shvatio je izraz "Paklena vatra ne peče toliko kao ženski prijezir".
Hayatında ilk kez, bir kadının öfkesi cehennem ateşinden daha sıcaktır sözünün ne demek olduğunu anlamıştı.
Misliš da je u redu staviti sos kad se pečenje još uvijek peče?
Hamileyken içki içmenin iyi olduğunu mu sanıyorsun?
lli te peče savjest ili ti se nešto događa.
Hayra alamet değil. Ya vicdan azabından ya da kişisel bir sebepten söylenirler.
Ne peče se svaka pita sat vremena.
Her pastayı bir saat pişirmezsin ki.
Jako je učinkovit, ali peče k'o lud.
Çok etkilidir ama hemen yanar, tıpkı bir fahişe gibi.
Peče citave prasice u zadnjem dvorištu.
Koca bir domuzu arka bahçede pişirir.
Kestenje se peče, ja otvaram paljbu
Tamam! * Kestaneler kızardı, ateşimi yakıyor *
Alan je nazvaoVaralice i ispričao nešto zbog čega ga peče savjest.
"Aldatanlar" programına yakalanan Alan'ın eşi anlatıyor...
Želiš li da te peče dok budeš piškila?
Tehlikelidir. Her gün yeni bir hastalık ortaya çıkıyor.
To tebe peče šupak, Ray, zbog silnih kuraca koji su ti ga rasturili.
Belki senin fahişe gibi götün de öyledir, Ray muhtemelen de, önüne gelenle yattığın içindir.
Federalac koji istražuje klub peče kobasice?
Kulübü soruşturmakta olan federal memur sosis mi kızartıyor?
"Umak od rajčica peče kožu kao kiselina.
"Domates sosu, derilerini asit gibi yakar."
Ili kada ste rekli nadzorniku da netko sa devetog kata kuha smrdljivu nacionalnu kuhinju koja peče oči.
Belki de yöneticiye, 9. katta birinin göz yaşartan, pis kokulu etnik bir yemek yaptığını söylediğiniz içindir
Bilo bi to teško, ali ako se pravilno peče, siguran sam da bi se meso lako gulilo s kostiju.
Yapımı çok kolay olmazdı elbette ama bu ufak oğlanı yavaşça kavurursanız Chaka etinin kemiğinden bir hamlede sıyrılacağından eminim.
Čak i dok on odrasta, dok se djetinjstvo završava, jedna stvar u njegovim očima još peče.
"Büyümüş olsa da, çocukluğu aklına.. gelir ve bir şeyler gözlerini yaşartır"
Ako je modar, peče ili krvari idi doktoru odmah.
Eğer yanıyor, kanıyor ve sızlıyorsa doktora hemen git.
Otkad sam postala vegetarijanka, pomisao da gledam brata kako peče cijelo prase odvratna mi je.
Vejetaryen olduğumdan beri ağabeyimin domuz rostosu yaptığını izleme fikri midemi bulandırıyor.
Šahovski klub, peče sjajnu rožatu, član tima, ne i vođa.
OLMAZ Satranç kulübü, sufle yapımı takım üyesi. Fakat lider değil
Sol peče, a željezo isisava snagu svakog mračnog stvorenja.
Tuz yakar. Demir ise karanlığın tüm yaratıklarının gücünü boşaltır.
Na leđima, kao da netko pritišće usijanu tavu na mene i jako me peče.
Sanki biri sırtıma kızgın tava yapıştırıyordu, aşırı yanmıştı.
Potom ju se peče i jede cijelu u jednom zalogaju.
Ardından kızartılır ve tek seferde hepsi yenerek tüketilir.
Pokušao mi pokazati kako se peče rakija, ali nije ispalo dobro.
Bir keresinde bana kaçak içki üretmeyi öğretmeye kalktı ama işler sarpa sardı.
I peče svu hranu na lopati.
Ve o adam bütün yemeklerini kürekte pişiriyor.
Ili ono što oni nazivaju pita što ćeš nas peče u.
Ya da bizden yapmak istedikleri turtaya verdikleri isimdir.
DD: I film vam dalje pokazuje ljude koji izrađuju stvari od drveta, djeda koji izrađuje brod u boci, ženu koja peče pitu -- ponešto standarde zanimacije tog vremena.
DD: Ve size şunu göstermeye devam eder insanlar odunlardan bir şeyler yapıyorlar, bir büyükbaba bir şişenin içine gemi yapıyor, bir kadın pasta yapıyor -- bir şekilde günlük sıradan olaylar.
Izrađeno je od tri sastojka: cikle, ječma i kukuruza, i zaista se peče kao meso za hamburger, izgled i ima okus kao meso za hamburger i ne samo to, nego u biti izbacuje kravu iz jednadžbe.
Üç malzemeden yapıldı: pancar, arpa, mısır ve sahiden hamburger eti gibi pişiyor, görüntüsü ve tadı aynı hamburger eti gibi, ve sırf onunla kalmayıp, temel olarak ineği denklemden çıkarıyor.
Žena peče šunku za veliku obiteljsku večeru.
Kadının büyük bir aile yemeği için domuz pişirmesi.
Zamislite kanibala, ljudske zube kako grizu ljudsku kožu, ljudsko meso kako se peče na vatri.
Bir yamyamı kafanızda canlandırın, insan derisine batan insan dişleri, ateşte kavrulan insan eti.
Piliće hrane kukuruzom, zatim se njihovo meso melje i miješa s još kukuruznih proizvoda kako bi im se dodala masa i vezivo, i potom se peče u kukuruznom ulju.
Tavuk mısırla besleniyor, sonra eti kıyma olarak çekiliyor ve şişirmek ve yapışık tutmak için daha fazla mısır ürününe bulanıyor, ve sonra mısır yağında kızartılıyor.
Polovinom od toga naloži, dakle, oganj, peče meso na žeravi, jede pečenku i siti se: grije se i govori: "Ah, grijem se i uživam uz vatru."
Odunun bir kısmını yakar, Ateşinde et kızartıp karnını doyurur. Isınınca bir oh çeker, ‹‹Isındım, ateşin sıcaklığını duyuyorum›› der.
1.8588819503784s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?