Prijevod od "nahrani" na Turski


Kako koristiti "nahrani" u rečenici:

Možemo je uhvatiti prije nego se nahrani, tada je najslabija!
Kadını karnını doyurmadan önce, en zayıf anında yakalayabiliriz.
Neka se dobro odmori i nahrani.
Dinlendiğinden ve düzenli beslendiğinden emin olun.
Slavuj s kapi krvi iz srca svoga, nahrani crvenu ružu.
Bülbül yüreğinden kam damlatarak Besledi kırmızı gülü
Morao bi kopati cijeli dan da bi našao dovoljno hrane da je nahrani.
Onu doyuracak yemeği bulmak için bütün gün kazı yapmanız gerekirdi.
Nahrani je, a onda spremi taj nered.
Karnını doyur sonra da dağıttığın gibi ortalığı topla.
Prvo ih nahrani a onda im pričaj!
Önce karınlarını doyur, sonra öğüt ver!
Dolazi ovdje svaka dva dana da se nahrani.
Beslenmek için iki günde bir buraya geliyor.
Gospodine... nahrani gladne... i donesi mir... čitavom ljudskom rodu.
Rabbim açlara yemek ver tüm dünyaya barış ve huzur ver.
Prekini sa tim tvojim maštarijama i nahrani te svinje!
Hayal kurmayı bırak da şu domuzları besle!
Jeremy, imamo puno proizvoda ovdje, i svi uglas viču, "nahrani me. "
Jeremy, burada bir sürü ürünümüz var ve hepsi beni besle diye bağırıyor.
Kažeš da joj je prejedanje toliko nedostajalo da je hranila druge u želji da nahrani sebe?
Yani dediğin şu. Oburluğu o kadar özlemişti ki kendini beslemek amacıyla diğer insanları besliyordu.
Jadnica nije imala ni novčića da nahrani obitelj.
Zavallı kadın, ailesine yemek alacak tek kuruşu yokmuş.
Samo nahrani mačku i ostavi me na miru!
Sen kediye mamasını ver ve beni rahat bırak!
Ali onda me gledala tim svojim očima kao da govori "nahrani me".
Ama sürekli "besle beni" der gibi yüzüme bakıyordu.
Kada tvoja krv nahrani masku, moj otac će te isprazniti.
KANIN MASKEYE AKTIGINDA... BABAM ICINI BOSALTACAK.
Nema više ščepaj, nahrani se i izbriši.
Ben de denedim ve işe yaradı. Artık atıştırma, yeme ve hafıza silme yok.
Ti me nahrani, Ja ne stave glavu rezervirati
Sen beni beslersen, ben de kafanda bir delik açmam.
S njim ću da napravi dogovori koji će da nas nahrani.
Onunla karnımızı doyurmak için pazarlık yapacağım.
Sjećam se kada sam ga opčinio da se nahrani Elenom, opasno se borio, zapravo je uspio odoljeti.
Onu Elena'dan beslenmesi üzerine etki altına aldığım zamanı hatırlıyorum da o kadar çok karşı koydu ki gerçekten direnmeyi başarabildi.
Ne bi se digao ranije da nahrani bika.
Boğayı beslemek için sabahın köründe kalkmazdı.
Nahrani pse, ostavi poruku Alani i više nikad nećeš vidjeti ni nju ni Jacka.
Köpeklerini besle Alana'ya bir not bırak ve ne onu, ne de Jack'i bir daha görme.
Onda ga nahrani zobom i ostavi me na miru.
O zaman onu yulafla besle ve beni onunla bırak.
Nahrani gladnog isto znači kao da pozoveš prijatelja da jede.
Aç birini doyurmak da bir arkadaşı yemeğe davet etmek anlamına gelir.
Ako se netko pomakne ili kaže nešto, iskopaj malom drugo oko i nahrani mu oca s njim, a zatim ćemo početi.
Gelin hanım sen bu oyundan çık. Biri hareket eder ya da bir şey söylerse çocuğun diğer gözünü de çıkartıp babasına yedirin. Sonrasında da başlarız.
Doesn l'-t znači da nisu dovoljno velika dovoljno mi da nahrani svoje šefove, ali ako ste bili na pomoći me uloviti veće ribe... recimo, grupiranje ili Morski pas... sam mogao vidjeti sebe te ostavljajući izvan linije.
Bu durum patronlarıma yedirecek kadar büyük bir balık olmadığını da göstermez, ama bana daha büyük balığı yakalamam için yardım edersen... Mesela, bir orfoz ya da köpek balığı... Seni devreden çıkarabilirim.
Kuharice, ovo nije dovoljno da se nahrani cijeli Bergengrad.
Şef, burada bütün Bergen Kasabası'na yetecek kadar lezzetli kafa yok ki.
Nahrani bebu u spavaćoj sobi, ne čujem vijesti.
Bebeği yatak odâsında besle, ben alırım.
Potrebno je mnogo mržnje da se bubregom mrtvog supruga nahrani pas.
Ölen kocanızın sandığınız böbrekle köpeğini beslemek için epey bir kin lazım.
Na primjer, kad se nahrani finom hrpom zobi, sluzava plijesan ode istražiti nova područja u različitim smjerovima u isto vrijeme.
Örneğin; Cıvık mantarlar güzel bir yığın yulaf üzerinde beslendiğinde; Yeni bölgeleri keşfetmek ve sürekli farklı yönlere doğru çoğalırlar.
Ili, postavivši to malo drugačije, jabuka nahrani čovjeka, ali ideja može nahraniti svijet.
Veya, biraz daha farklı ifade etmek gerekirse, bir elma bir kişiyi besler, ama bir fikir tüm dünyayı doyurabilir.
Kad na prenoćištu jedan od njih otvori svoju vreću da nahrani magarca, opazi svoj novac ozgo u vreći.
Konakladıkları yerde içlerinden biri eşeğine yem vermek için torbasını açınca parasını gördü. Para torbanın ağzına konmuştu.
Povede ga po visočjima zemlje, nahrani ga plodovima poljskim, dade mu meda iz pećine i ulja iz tvrde stijene;
‹‹Onu yeryüzünün yüksekliklerinde gezdirdi, Tarlada yetişen ürünlerle doyurdu. Onu kayadan akan balla, Çakmaktaşından çıkardığı yağla besledi.
k'o kišu prosu na njih mÓanu da jedu i nahrani ih kruhom nebeskim.
Man yağdırdı onları beslemek için, Göksel tahıl verdi onlara.
Zamoliše, i dovede prepelice, nebeskim ih kruhom tad nahrani.
İstediler, bıldırcın gönderdi, Göksel ekmekle doyurdu karınlarını.
Ako je gladan neprijatelj tvoj, nahrani ga kruhom, i ako je žedan, napoji ga vodom.
Düşmanın acıkmışsa doyur, Susamışsa su ver.
Očevi naši blagovaše manu u pustinji, kao što je pisano: Nahrani ih kruhom nebeskim."
‹‹Atalarımız çölde man yediler. Yazılmış olduğu gibi, ‹Yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.› ››
1.8353111743927s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?