Ben de denedim ve işe yaradı. Artık atıştırma, yeme ve hafıza silme yok.
Ti me nahrani, Ja ne stave glavu rezervirati
Sen beni beslersen, ben de kafanda bir delik açmam.
S njim ću da napravi dogovori koji će da nas nahrani.
Onunla karnımızı doyurmak için pazarlık yapacağım.
Sjećam se kada sam ga opčinio da se nahrani Elenom, opasno se borio, zapravo je uspio odoljeti.
Onu Elena'dan beslenmesi üzerine etki altına aldığım zamanı hatırlıyorum da o kadar çok karşı koydu ki gerçekten direnmeyi başarabildi.
Ne bi se digao ranije da nahrani bika.
Boğayı beslemek için sabahın köründe kalkmazdı.
Nahrani pse, ostavi poruku Alani i više nikad nećeš vidjeti ni nju ni Jacka.
Köpeklerini besle Alana'ya bir not bırak ve ne onu, ne de Jack'i bir daha görme.
Onda ga nahrani zobom i ostavi me na miru.
O zaman onu yulafla besle ve beni onunla bırak.
Nahrani gladnog isto znači kao da pozoveš prijatelja da jede.
Aç birini doyurmak da bir arkadaşı yemeğe davet etmek anlamına gelir.
Ako se netko pomakne ili kaže nešto, iskopaj malom drugo oko i nahrani mu oca s njim, a zatim ćemo početi.
Gelin hanım sen bu oyundan çık. Biri hareket eder ya da bir şey söylerse çocuğun diğer gözünü de çıkartıp babasına yedirin. Sonrasında da başlarız.
Doesn l'-t znači da nisu dovoljno velika dovoljno mi da nahrani svoje šefove, ali ako ste bili na pomoći me uloviti veće ribe... recimo, grupiranje ili Morski pas... sam mogao vidjeti sebe te ostavljajući izvan linije.
Bu durum patronlarıma yedirecek kadar büyük bir balık olmadığını da göstermez, ama bana daha büyük balığı yakalamam için yardım edersen... Mesela, bir orfoz ya da köpek balığı... Seni devreden çıkarabilirim.
Kuharice, ovo nije dovoljno da se nahrani cijeli Bergengrad.
Şef, burada bütün Bergen Kasabası'na yetecek kadar lezzetli kafa yok ki.
Nahrani bebu u spavaćoj sobi, ne čujem vijesti.
Bebeği yatak odâsında besle, ben alırım.
Potrebno je mnogo mržnje da se bubregom mrtvog supruga nahrani pas.
Ölen kocanızın sandığınız böbrekle köpeğini beslemek için epey bir kin lazım.
Na primjer, kad se nahrani finom hrpom zobi, sluzava plijesan ode istražiti nova područja u različitim smjerovima u isto vrijeme.
Örneğin; Cıvık mantarlar güzel bir yığın yulaf üzerinde beslendiğinde; Yeni bölgeleri keşfetmek ve sürekli farklı yönlere doğru çoğalırlar.
Ili, postavivši to malo drugačije, jabuka nahrani čovjeka, ali ideja može nahraniti svijet.
Veya, biraz daha farklı ifade etmek gerekirse, bir elma bir kişiyi besler, ama bir fikir tüm dünyayı doyurabilir.
Kad na prenoćištu jedan od njih otvori svoju vreću da nahrani magarca, opazi svoj novac ozgo u vreći.
Konakladıkları yerde içlerinden biri eşeğine yem vermek için torbasını açınca parasını gördü. Para torbanın ağzına konmuştu.
Povede ga po visočjima zemlje, nahrani ga plodovima poljskim, dade mu meda iz pećine i ulja iz tvrde stijene;
‹‹Onu yeryüzünün yüksekliklerinde gezdirdi, Tarlada yetişen ürünlerle doyurdu. Onu kayadan akan balla, Çakmaktaşından çıkardığı yağla besledi.
k'o kišu prosu na njih mÓanu da jedu i nahrani ih kruhom nebeskim.
Man yağdırdı onları beslemek için, Göksel tahıl verdi onlara.
Zamoliše, i dovede prepelice, nebeskim ih kruhom tad nahrani.