Prijevod od "kuhaju" na Turski


Kako koristiti "kuhaju" u rečenici:

Što ako im kažem Kako si je pratio do tog ateljea u Chelseau I gledao ih kako kuhaju špagete i ostale gluposti.
Ya polislere, karını Chelsea'deki stüdyoya kadar izlediğini spagetti pişirmelerini gözetlediğini falan anlatırsam?
Njihova nećakinja ima dućan gdje kuhaju posteIjicu.
Yeğenleri plasenta pişiren bir dükkanın sahibidir.
Što misliš gdje uzimaju meso da kuhaju ono sranje?
Zenci, o pisliği pişirmek için eti nereden buluyorlar sence?
U Africi muškarci kuhaju i spremaju?
Okwe, Afrika'da yemeği ve temizliği erkekler mi yapar?
Imaju vatre, misliš li da kuhaju hranu?
Ateş yakmışlar. - Yemek mi pişiriyorlar acaba?
Samo to da druge mame kuhaju i spremaju.
Diğerlerinin annesi yemek ve temizlik yapıyor.
Možda kuhaju večeru, plešu na omiljenu melodiju...
Belki birlikte yemek hazırlıyorlardır ya da en sevdikleri şarkıda dans ediyorlardır.
Seljaci poput mene kuhaju vam i čiste zahode!
Benim gibi köylüler, sizin yemeğinizi yapıp banyolarınızı yıkıyor!
Znam da momci misle da je žeskasto kad muškarci kuhaju, ali mi dame mislimo da je to veoma seksi.
Erkeklerin yemek yapmayı kızca gördüklerini biliyorum. Ama biz bayanlara göre? Bunu epey seksi buluruz.
Ali, znaš, moj vodič za odgajanje tinejdžera kaže da ako ti kuhaju, najvjerojatnije će te tražiti nešto ili priznati nešto.
Ama "Genç Birini Yetiştirme" rehber kitabım,...eğer çocuğunuz size yemek hazırlıyorsa,...ya sizden bir şey istemek ya da size bir şey itiraf etmek üzeredir, diyor.
U starim se loncima kuhaju najbolje juhe.
Bilirsiniz, eski bir kurt mekanını hiç değiştirmez.
Samo moraš da znaš kako da ih promješaš, kako da ih razdvojiš dok se kuhaju, znaš.
Bilmen gereken şey nasıl atacağın, zıplatacağın yani.
Oni koji su načinili nasilje prema drugima zauvijek se kuhaju u krvi koju su prolili.
Başkalarına karşı zorbalık yapanlar, sonsuza kadar döktükleri kanın içinde kaynayacaklar.
Hej, sada, uvijek sam mislio da ovi dečki kuhaju u kamp kućici, je li?
Her zaman bu adamların seyyar üretim yaptıklarını düşünmüştüm.
Sazalijevao bih sam sebe, ali dostavljam hranu ljudima prebolesnima da kuhaju.
Kendi halime üzülürdüm ama en azından pişiremeyecek kadar hasta insanlara yemek dağıtıyorum.
Morate razrezati kruške deblje od jabuka jer se kuhaju brže.
Öyle mi? Armutları elmalardan daha ince doğramanız lazım çünkü onlar daha çabuk pişiyor.
Oni samo kuhaju zajedno i pričaju o hrani i gledaju emisije u kojima ljudi pričaju o hrani i...
Tadım yok. Sürekli yemek yapıp yemeklerden konuşuyorlar ve insanların yemeklerden konuştuğu programları izliyorlar.
A ja volim muškarce koji kuhaju.
Ben de yemek yapmayı bilen erkeklere.
Vulkan u kojem se kuhaju sveto sjeme, lava...
Kutsal meninin içinde kaynadığı bir volkan, lav.
Manje-više su beskorisni, ali kuhaju dobru kavu.
Genellikle işe yaramazlar, ama çok iyi kahve yaparlar.
Ne bih nikada pomislio da si od one vrste žena koje kuhaju za muškarce.
Bir erkeğe yemek yapacak türden bir kadın olduğunu düşünmemiştim hiç. Niye?
Unutra je ono što vrijedi više nego što kuhaju.
Içindekiler asagida kaynattiklarindan çok daha fazlasi degerinde!
Lokalne žene Balija kuhaju hranu u pećnicama na drva koristeći tajne koje znaju samo njihove bake.
Yakıt yok. Balili yerel kadınlar testere talaşları üzerinde yiyeceği pişiriyorlar, ve sadece büyükannelerinin bildiği sırları kullanarak.
A ipak, u svijetu, ima toliko mnogo ljudi koji još uvijek griju vodu na vatri, i kuhaju svoju hranu na vatri.
Buna rağmen, dünyanın pekçok yerinde, bür sürü insan hala odun ateşi ile su ısıtıyor, ve yemeklerini de bu ateşle pişiriyor.
Djevojčice kuhaju; dječaci ne, ili je to bila poruka koju je Hasbro slao.
Yemek yapmak kızların işiydi, erkeklerin değil, ya da Hasbro'nun ilettiği mesaj bu şekildeydi.
Što da su roditelji od početka učili i dečka i curu da kuhaju Indomie?
Ya ebeveynleri en başından beri hem oğullarına hem de kızlarına Indomie pişirmeyi öğretselerdi?
Otvaraju vrata, voze moj auto, masiraju me, bacaju mi tenisku lopticu, kuhaju mi i serviraju hranu.
Bana kapıyı açıyorlar, arabamı sürüyorlar, masaj yapıyorlar bana, tenis topunu atıyorlar, yemeğimi pişiriyorlar ve bana sunuyorlar.
Akademske institucije moraju naći načina da ljude ponovno nauče kako kuhati jer, naravno, ne kuhaju - jer imamo prerađenu hranu u školama i drugim institucijama već dugo vremena.
Akademik kurumları insanlara yeniden yemek yapmayı öğretme yolları hakkında düşünmeye başlatmalıyız, çünkü kuşkusuz ki yapmıyorlar! çünkü bu işlenmiş gıdalar okullarda ve kurumlarda çok uzun zamandır var.
Moja je želja da pomognete snažnom održivom pokretu da poduči svako dijete prehrani, da nadahne obitelji da ponovno kuhaju, da posvuda osposobi ljude za borbu s pretilošću.
Benim dileğim her bir çocuğu yemekler konusunda eğitecek güçlü ve sürdürülebilir bir harekete yardımcı olmanız aileleri tekrar yemek pişirme konusunda özendirmeniz ve her yerdeki insanları şişmanlıkla savaşta yüreklendirmeniz.
Uzimat će kralj vaše kćeri da mu priređuju mirisne pomasti, da mu kuhaju i peku.
Kızlarınızı ıtriyatçı, aşçı, fırıncı olmak üzere alacak.
0.55309700965881s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?