Prijevod od "kolibe" na Turski


Kako koristiti "kolibe" u rečenici:

Ukrali su zlatne šipke iz kancelarije rudnika i sakrili ih ispod podnih dasaka kolibe u kojoj su živjeli.
Maden şirketinin bürosundan bir külçe altın çaldılar... ve oturdukları barakanın döşemelerinin altına sakladılar.
Policija to pripisuje onom što su naši stari zvali "groznica kolibe".
Polise göre bir tür "kabin" çılgınlığı.
Zajedno su otišli do puta koji je vodio do Jacquesove kolibe.
Beraber Jacques'ın kulübesine çıkan patikayı takip ettiler. Patikayı tırmandılar.
Do Jacquesove kolibe su došli otprilike u jedan sat.
Gece 1:00 sularında Jacques Renault'un kulübesine ulaştılar.
Sada priznajem da njihovi motivi traženja Bijele Kolibe nisu ideološki čisti.
Beyaz Loca arayışlarının arkasında yatan sebeplerin ideolojik olarak temiz olmadığını kabullenmeliyim artık.
Vidiš povezanost između Boba i Crne Kolibe?
Siyah Loca ile Bob arasında bir bağlantı mı gördün?
Na kazeti se jasno vidi Thomas kako po riječima jednog stražara, "čini sebi uslugu" ispred kolibe njegove bivše žene.
Bu kasette, Thomas'ın, eski karısının kulübesinin önünde, otel güvenlik görevlisinin değişiyle kendisine büyük bir iyilik yaptığı açıkça görünüyor.
Govoriš o onome, kad smo bili kraj kolibe, kad sam joj pomagao da skine trn sa jezika?
O kulübenin yaninda dilini agzimdan çikarmaya çalistigim andan mi bahsediyorsun?
Otišla sam do kolibe da bih se uvjerila.
Gözlerini oymak için kulübenin yolunu tuttum.
Ne razumijem zbog čega utrpavaju smeće iz kolibe nama.
Neden bu kadar ıvır zıvırı tutup buraya getirdiklerini anlamıyorum.
Na putu do Bill Calhounove kolibe, imali smo vremena da se upoznamo sa nekim od prirodnih najboljih bica, gospodin Morski Lav.
Bill Calhoun'un kulübesine giderken doğanın en inanılmaz... yaratıklarından olan Bay Deniz Aslanı ile karşılaştık.
Ako ne idemo glavnim cestama i pratimo staze uz rijeku Marshall trebali bismo doći do moje kolibe prije noći.
Eğer anayoldan uzak durup Marshall Nehri boyunca patikayı izlersek karanlık çökmeden kulübeme ulaşabiliriz.
Unutar te kolibe je žena koju voli.
Şu kulübenin içinde, sevdiği kadın var.
Ja i g-đica Hils idemo do kolibe da riješimo situaciju.
Ben ve Bayan Hills eve geri dönüp işleri yoluna koyacağız.
Tommy, Ruth i ja poslani smo u skupine poljoprivrednih građevina zvane Kolibe.
Tommy, Ruth ve ben Kırevi denilen çiftliklerle dolu bir yere gönderildik.
Kolibe su bile naš prvi kontakt s onima koji nisu odrasli Hailshamu.
Kırevi aynı zamanda Hailsham'da yetişmemiş olanlarla ilk kez tanışmamıza vesile oldu.
Jer su iz kolibe u koju smo te mama i ja vodili kada si bio mala beba.
Çünkü annen ve ben bunları sen daha bebekken yazlıkta biriktirmiştik.
Samo mi trebaju ključevi od kolibe, je li to u redu?
Sorun değilse eğer, evden alacağım bir anahtar vardı.
Zbog motornih sanjki i lovačke kolibe?
Ne gerek var bunun için desteğe.
10 do 15 sobova ispred proklete kolibe!
On-on beş kadar geyik vardı. Kulübenin hemen dışındaydı, lanet olsun!
Oko kolibe gdje je bio Dan ne postoji ništa osim jedne izolirane kuće na oko pola km.
Dan'in olduğu kulübenin etrafında yaklaşık bir km ötedeki izole ev haricinde hiçbir şey yok.
Natjerali su druge djevojke da nose njeno tijelo u brda, da iskopaju grob, a zatim da je zakopaju pored kolibe među drvećem.
Diğer kızları, tepeye çıkıp ve kulübenin yanında bir mezar kazıp onu gömmeye zorluyorlar.
Knjiga zala koju je stvorila Mama nalazila se u podrumu kolibe u šumi.
Anne'yi yaratan şeytani kitap ormanın içindeki bir kulübenin kilerindeydi.
Supernadzornik, a danas je moj dan i moje kolibe.
Ben müdürüm ve bugün bana ve kır evime özel.
Ali zašto bi Hatake izgradio točnu kopiju kolibe od moje majke?
Hatake annemin kulübesinin bire bir kopyasını neden yapmış olabilir?
Poznavao si moju majku, izgradio si kopiju kolibe iz mog djetinjstva.
Annemi tanıyormuşsun. Çocukluğumun geçtiği kulübenin kopyasını yapmışsın.
Došao sam do ove kolibe koja je u vlasništvu Sparrow korporacije.
Sparrow Song Şirketi tarafından satın alınmış bu yere denk geldim.
Stoga sam mu dati adresu njegove ljetne kolibe.
Ben de ona yaz klübesinin adresini verdim.
Sjećam se jednom žene koja je vrištala na nas, govorila da smo životinje dok smo odvlačli njezinog sina iz kolibe.
Bir seferinde kadının biri çığlık çığlığa bize bağırıyordu. Oğlunu kulübesinden sürüklerken hayvanlar diyordu bize.
Ne govorim da sada trebamo otići i izgraditi kolibe u šumama i ne razgovarati više jedni s drugima. Ali govorim kako bismo se mogli isključiti i biti u svojim glavama malo češće.
Hep birlikte gidelim, ağaçların arasında bir kulübe yapalım ve bir daha birbirimizle konuşmayalım demek istemiyorum, ancak söylemeye çalıştığım daha sık fişimizi çekip kendi düşüncelerimizle başbaşa kalmalıyız.
Oko sedam minuta vožnje od moje skrivene kolibe na jezeru nalazilo se sjedište Arijevske nacije, grupe koja promovira nadmoć bijele rase.
Saklı göl kabinimden yaklaşık yedi dakika uzakta, beyaz üstünlükçü grup Aryan Ulusu'nun yerleşkesi vardı.
zemlja će zateturati poput pijanca, zanjihat se poput kolibe; toliko će joj otežati bezakonje njeno da će pasti i neće više ustati.
Dünya sarhoş gibi yalpalayacak, Bir kulübe gibi sallanacak, İsyanlarının ağırlığı altında çökecek Ve bir daha kalkamayacak.
0.70352602005005s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?