Tako ti ja čekam ispred govornice, A ovaj u govornici namješta šešir ovako.
Telefonu kullanmayı bekliyordum ki telefonu kullanan adam şapkasını şu şekilde yatırdı.
U telefonskoj govornici, u centru, ispred bara Spirale.
Şehir merkezindeki bir telefon kulübesinde, Spirale bar'ın karşısında.
Gospodin u telefonskoj govornici, 53. ulica, između Broadwaya i 8.
53.de, Broadway ile 8.nin arasında, telefon kulübesindeki beyfendiye.
Hrana je dobra, a govornici su bili fantastični.
Yemekler güzel ve konuşmacılar bir harika.
Sranje na govornici u McCulloughovoj, ništa u zgradama.
McCullough'taki telefonda geyik muhabbeti, kulelerin oradakiler de hiçbir şey.
Čim netko telefonira na govornici, dobijemo telefonski broj, vrijeme i trajanje poziva.
Aşağı mahalledeki telefon kulübeleri her kullanıldığında telefon numarasını ve konuşma süresini alıyoruz.
Ne možemo slušati razgovor na nekontroliranoj govornici.
Bizim işimizle ilgili olmayan konuşmaları dinleyemeyiz.
Vlada je upadala u sve kuće članova Pantera, posebno onih za koje su smatrali da mogu nanijeti najviše štete kao govornici.
Hükûmet Panter üyesi olan herkesin evine baskın yaptı. Özellikle en büyük zararı verdiğini düşündükleri hatiplerin evine.
Bili Bel ovdje, ja sam na govornici, pokrivene su mi oči... moje ruke su vezane, ali je maldić bio ljubazan pa mi je pomogao.
Ben Bill Ubell. Ankesörlü telefondan arıyorum. Hala ellerim ve gözlerim bağlı.
Doktor kaže da je u govornici celi svet.
Doktorun dediği gibi, tüm dünya bu kulübede.
Prisluškuju mi telefon, i čuli su kako mi govoriš da si u govornici.
Hattımı dinliyorlardı, ve umumi bir telefondan aradığını öğrendiler.
Zato što je ova bliže telefonskoj govornici sa koje me je nazvao.
Çünkü bu havuz, beni aradığı telefona daha yakın.
Bila je to bučna gomila ispred Danske ambasade u Londonu dok su govornici osuđivali karikature Proroka Muhameda.
Londra'daki Danimarka elçiliğinin önünde gürültülü bir kalabalık vardı....konuşmacılar Hz.Muhammed'i resmeden karikatürleri lanetledi. (Karikatürler sonucu 50 kişi öldürüldü)
I u ovom povijesnom trenutku, prilazi govornici, i prolazi pored nje...
Tarihi bir an. Kürsüye yaklaşıyor ve kürsüyü geçip gidiyor.
Nemoj koristiti kućni telefon, ako te netko vidi na govornici, samo kaži da je neka ljubavna afera i kako ne želiš da tvoja mama sazna o tome.
Evindeki telefonu kullanma. Seni telefon kulübesinde gören olursa bir ilişkin olduğunu ve annenin bilmesini istemediğini söyle.
Prislušna stanica je uhvatila razgovor Rezidenta s nekim u govornici u Bethesdi.
Dinleme istasyonu Mesken'den biri ile Bethesda'daki bir telefon kulübesinden arayan biri arasında geçen bu konuşmayı tespit etti.
Znači, slažemo se da nije istina da su španjolski govornici.
Şu İspanyolca konuşma işinin saçmalık olduğuna hemfikiriz.
Na trenutak sam pomislio da je medvjed Smokey u toj govornici.
Bir an için şu kabinde telefon edenin Ayı Smokey olduğunu sandım.
Bolji su govornici, mentalno i taktički superiorniji.
Yüzleşirsem tartışmalarda üste çıkarlar, daha iyi düşünürler ve beni alt ederler.
Rusçada bu renk için farklı ifadeler sözkonusu, ''goluboy'' dedikleri açık mavi ve ''siniy'' dedikleri koyu mavi.
Kada ispitujemo ljudske granice u opažaju razlikovanja boja, vidimo da su govornici ruskog brži kod ovog jezičnog ograničenja.
Bu renkleri algılarıyla ayırmaları için insanları test ettiğimizde, Rusların bu dilbilimsel sınırları çok daha hızlı belirlediklerini görüyoruz.
Misle li govornici njemačkog da je sunce više žensko, dok je mjesec više muškog izgleda?
Almanca konuşanlar güneşi daha feminen hayal ederken ayı daha maskulen mi hayal ediyorlar?
Dok će govornici španjolskog reći da su "snažni" ili "dugi", tipične muške riječi.
İspanyolca konuşanlar ise ''dayanıklı'' ve ''uzun'' gibi maskulen sözcükleri kullanır.
Pokažemo li istu nezgodu govornicima engleskog i španjolskog, govornici engleskog će zapamtiti tko je izazvao nezgodu, jer engleski zahtijeva da kažete: "On je to učinio: razbio je vazu."
Aynı kazayı İngilizce ve İspanyolca konuşanlara gösteriyoruz, İngilizce konuşanlar kimin yaptığını hatırlıyor, çünkü İngilizcede ''O yaptı, Vazoyu o kırdı.''
S druge strane, govornici španjolskog vjerojatno neće zapamtiti tko je krivac ako se radi o nezgodi, već će zapamtiti činjenicu da je riječ o nezgodi.
diyoruz. İspanyolca konuşlar ise eylemin kaza olduğu durumlarda yapanı hatırlamıyor, yine de bunun bir kaza olduğunu daha iyi hatırlıyorlar.
Rekla sam vam kako govornici raznih jezika različito razmišljaju, ali naravno, ne radi se o tome kako ljudi negdje drugdje razmišljaju.
Değişik diller konuşan insanların nasıl farklı düşündüklerini anlattım, ama tabii bu konu başka yerdeki insanların nasıl düşündüğü hakkında değil.
Započnemo li proučavati te podatke, ispostavit će se da su govornici "besfuturnih" jezika, uglavnom, ponajbolji svjetski štediše.
İlginç kısmı, bu bilgilerin detaylarına indiğinizde dünya çapında gelecek zaman kipi olmayan dilleri konuşan insan kümelerinin genel olarak dünyadaki en iyi tasarruf sağlayanlar olduğu ortaya çıkıyor.
Čak i kad smo ih izjednačili prema svim ovim sitnim obilježjima, štede li govornici "besfuturnih" jezika više?
Şimdi tüm bu tane tane denebilecek seviyedeki kontrollerden sonra bile gelecek zaman kipi olmayan diller daha fazla mı tasarruf eder?
Da! Govornici "besfuturnih" jezika, čak i kad ih ovako izjednačimo, 30% vjerojatnije izjavit će da su svake godine ponešto uspjeli uštedjeti.
Evet, bu seviyedeki kontrollerden sonra bile, gelecek zaman kipi olmayan dilleri konuşanların herhangi bir senede tasarruf etmiş olduklarını bildirmeleri yüzde otuz daha muhtemel.
Ima! Do umirovljenja, govornici "besfuturnih", s konstantnim primanjima, uštedjet će oko 25% više.
Evet, emekli olduklarında gelecek zaman kipi bulunmayan dilleri konuşanlar gelirleri sabit tutulduğu takdirde tasarruf hesaplarında yüzde 25 daha fazla birikimle emekli oluyorlar.
On privlaći pažnju udaranjem po govornici.
Vaiz dikkat çekmek için mimbere vurur.
Govornici bi rađe da slušatelj pogodi zamjenicu iz konteksta nego koristili krivu i ispali nepristojni.
Konuşmacılar yanlış zamiri kullanıp kaba görünme riskini almaktansa, dinleyicinin zamiri bağlamdan tahmin etmesini tercih eder.
I iako se ti govornici i njihove teme svi čine potpuno različitima, one zapravo imaju jedan zajednički sastojak.
Bu konuşmacılar ve konuları tamamen farklı gelse de, aslında bir ortak ana bileşene sahipler.
Govornici često zaborave da mnogi termini i koncepti s kojima žive potpuna su nepoznanica njihovoj publici.
Konuşmacılar hayatlarındaki birçok terim ve kavramın izleyicilere tamamen yabancı olduğunu çoğunlukla unuturlar.
Nisam vidio da govornici toliko nadmaše sami sebe što je doista izuzetna stvar.
Konuşmacıların bu kadar kendilerini aşmak için çalıştıklarını görmemiştim, en kayda değer şeylerden biri de buydu.
Nekih su se od ovih problema već prije dotakli drugi govornici, što je ohrabrujuće.
Bunlardan bazılarına zaten diğer konuşmacılar tarafından değinildi. İçtenlikle
Zatim su, 2000-ih, kornski govornici našli jedan drugog na netu i omogućili digitalne prostore za svakodnevno govorenje.
2000'li yılların başında ise Kernevekçe konuşanlar bunu her gün yapabilmek için çevrim içi ve avantajlı dijital ortamlar keşfettiler.
Ti novi govornici stvaraju sadržaj, videozapise na Facebooku i memove.
Konuşmayı yeni öğrenen bu kişiler içerikler oluşturuyor, Facebook videoları ve meme'ler gibi.
Istinski vjerujem, kao što su mnogi govornici proteklih par dana rekli, kako ne koristimo dovoljno svoju nadarenost.
Bence, temel olarak, son günlerde çoğu konuşmacının da dediği gibi yeteneklerimizi çok verimsiz kullanıyoruz.
Tyler Dewar: Kako se sada osjećam jest da su svi drugi govornici rekli točno ono što sam ja htio reći.
Şu anda hissettiğim şey şu ki Diğer konuşmacılar sanırım benim söylemek istediklerimin hepsini zaten söylediler.
0.93159699440002s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?