Prijevod od "gledaju" na Turski


Kako koristiti "gledaju" u rečenici:

S tih zvijezda nas gledaju slavni kraljevi iz prošlosti.
Geçmişin büyük kralları yıIdızlardan bize bakar.
Umjesto da naprave sve odjednom, Rusi su tjerali roditelje da gledaju dok su sjekli grkljane djece.
Ama Ruslar, işi bir kerede halletmektense önce anne babalarının gözü önünde çocuklarının boğazlarını kestiler.
Da je Tristan tada znao kako zvijezde gledaju Zemlju, on bi zadrhtao na samu pomisao da publika gleda njegovo poniženje.
Tristan, yıldızların da dünyayı izlediğini bilseydi, bu utanç tablosunu, herkesin önünde sergilediği düşüncesi onu titretmeye yeterdi.
Jesi li nekad imala utisak da te te stvarčice gledaju?
Bu şeylerin seni izlediğini hiç düşündün mü?
Imamo sjajnu poslasticu, možete posvjedočiti pogledu ovih blesavih ljudi dok gledaju sudbine.
Bugün bir avuç erkeğin kendi ölümlerine tanık olmasını izleyeceğiz.
Sviđa mi se način na koji se gledaju.
Birbirlerinin gözlerine o bakışlarını çok seviyorum.
Xaro posjeduje ovaj grad, a čarobnjaci imaju 1, 000 očiju koje te gledaju.
Xaro şehrin sahibi ve sihirbazların da sizi gözleyen binlerce gözü var.
Svi znaju da je to lažno, ali gledaju to kao da je to stvaran život.
Sahte olduğunu herkes bilir ama yine de gerçekmiş gibi seyreder.
Uvijek gledaju potencijalne zamjene i žao mi je što to kažem, ali to se dogodilo i tebi, moj osjetljivi prijatelju.
Sürekli daha büyüğünü ve pahalısını ararlar ve üzgünüm ama senin başına da aynısı gelmiş sevgili dostum.
Ljudi dolaze da nas gledaju, da možda nauče poneku sitnicu.
İnsanlar gelir, bize bakar, belki bir şeyler öğrenirler.
U današnje vrijeme djeca na stegosaura gledaju kao na slona iz zoološkog vrta.
Çocuklar bu günlerde bir Stegosaurus'a hayvanat bahçesindeki filmiş gibi bakıyor.
Tu je problem sa odorama i imenima na oznakama jer ljudi više ne gledaju u lica.
Üniformalar ve isim rozetleri böyle sorunlar yaratıyor insanlar yüzlere bakmaktan vazgeçiyor.
Dakle, bilo je nekako čudno vidjeti te slike i te oči koje gledaju u mene preko televizije.
Bu yüzden o gözlerin bir televizyon ekranından bana baktıklarını görmek biraz garipti.
Milijun učenika mjesečno koriste našu stranicu, i gledaju od 100.000 do 200.000 videa dnevno.
Ayda bir milyon öğrencinin kullandığı bir siteye sahibiz, günlük 100den 200, 000e kadar giden bir sırada izlenme değerimiz var.
I želimo da svi drugi gledaju kroz taj isti prozor i vide upravo istu stvar.
Diğer herkesten de aynı pencereden dışarı bakmasını ve aynı şeyi görmesin bekliyoruz.
(Audio) Al Gore: Smatram se dijelom većine koji gledaju vjetrenjače i osjećaju kako su one lijep dodatak krajoliku.
(Ses) Al Gore: Kendimi yel değirmenlerine bakıp manzaraya güzel bir ilave olduklarını düşünen çoğunluğun içinde görüyorum.
Pogodite što? Gledaju vas u oči malo previše kako bi kompenzirali taj mit.
Doğrusu, gözünüze biraz fazla bakarlar, yalnızca o söylentiyi dengelemek için.
Dokle god je zabavno i čini se da će biti smiješna ideja i čini se da će i ljudima koji gledaju također biti zabavno, nama je to dovoljno.
Eğlenceli olduğu sürece, komik bir fikre benzediği ve tanık olacak insanlar da eğlenceli vakit geçirecekler gibi göründüğü sürece, bu bizim için yeterli.
(Smijeh) Mačke su gledale druge mačke kako gledaju ovaj video.
(Kahkahalar) Kediler bu videoyu izleyen başka kedileri izliyordu.
nego da me gledaju kako padam.
beyaz atımın tepesinde ölmemi tercih ederler.
Oni ne gledaju ilustracije. Ne želimo kod njih izazvati
Duruşların resimlerine bakmazlar. Güç kavramı hakkında
Prije pristupanja testu društvenog pritiska, poučeni su da gledaju na svoju reakciju na stres kao korisnu.
Sosyal stres testine girmeden önce strese verdikleri tepkileri faydalı olarak düşünmeleri öğretildi.
(Smijeh) (Pljesak) Čimpanze ne gledaju večernje vijesti, pa su čimpanze, odgovarali su nasumično, pa je odgovor Šveđana gori no nasumičan.
(Kahkaha) (Alkışlar) Şempanzeler akşam haberlerini izlemiyorlar, şempanzeler, rastgele seçtiler, yani İsveçliler rastgeleden daha kötü cevap verdiler.
Suprotno tome, dobri ljudi oni su koji idu na posao, dolaze doma, odgajaju svoju djecu, gledaju televiziju.
Ama aksine, iyi insanlar işe giden, evine dönen, çocuk yetiştiren, tv izleyen insanlardır.
Neki ljudi gledaju ovaj događaj zbog fascinacije pomalo nalik na NASCAR, sa stvarima koje se sudaraju, drobe, padobrani koji izgore prilikom pada -
Genelde insanlar bu olayı geçen hafta sonundaki çarpan, gıcırdıyan, düşerken yanan paraşütlerin
Gledaju vijesti, prate događanja na internetu i odmah su naišli na ovu sliku.
haberleri izliyorlar, interneti kullanıyorlar ve bu fotoğrafla karşılaşmışlar.
Može pretvoriti nešto što je izazivalo ljudima strah u nešto što ih poziva da gledaju, i gledaju još malo dulje, i onda možda čak shvate.
İnsanları korkutmuş olabilecek bir şeyi, bakmaya, ve biraz daha bakmaya, ve belki de anlamaya teşvik eden bir şeye dönüştürebilir.
U stvari, u izvještaju Međuvladinog panela o klimatskim promjenama (IPCC) to nije najgora stvar, i postoje ljudi u bogatom svijetu koji gledaju IPCC i kažu, dobro, to nije tako velik problem.
Aslında, IPCC raporları, ve zengin dünyada birçok insan bu IPCC ye bakıyor hadi diyelim bu çok da önemli değil.
No, sjetite se, ljudi u Bagadu, ljudi u Iraku, ljudi u Afganistanu... oni ne trebaju vidjeti tu snimku; oni to gledaju svaki dan.
Ama anımsayın, Bağdat'taki o insanlar, Irak'taki o insanlar, Afganistan'daki o insanlar-- onların bu videoyu seyretmesine gerek yok; onlar bunu her gün görüyor.
Ne primaj mita, jer mito zasljepljuje i one koji najjasnije gledaju i upropašćuje pravo pravednika.
‹‹Rüşvet almayacaksınız. Çünkü rüşvet göreni kör eder, haklıyı haksız çıkarır.
(22:18) sve kosti svoje prebrojiti mogu, a oni me gledaju i zure na me.
Bütün kemiklerimi sayar oldum, Gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar.
(34:16) $PE Oči Jahvine gledaju pravedne, uši mu slušaju vapaje njihove.
RABbin gözleri doğru kişilerin üzerindedir, Kulakları onların yakarışına açıktır.
(68:25) Ulazak ti, Bože, gledaju, ulazak moga Boga i Kralja u Svetište:
Ey Tanrı, senin zafer alayını, Tanrımın, Kralımın kutsal yere törenle gelişini gördüler:
Nebesa navješćuju pravednost njegovu, svi narodi gledaju mu slavu.
Gökler Onun doğruluğunu duyurur, Bütün halklar görkemini görür.
Nek' tvoje oči gledaju u lice i neka ti je pogled uvijek prav.
Gözlerin hep ileriye baksın, Dosdoğru önüne!
U dan kad zadrhte čuvari kuće i pognu se junaci, i dosađuju se mlinarice jer ih je premalo, i potamne oni koji gledaju kroz prozore;
O gün, evi bekleyenler titreyecek, Güçlüler eğilecek, Öğütücüler azaldığı için duracak, Pencereden bakanlar kararacak.
Na gozbama im harfe i citare, bubnjevi i frule uz vino, a za djelo Jahvino ne mare, ne gledaju djelo ruku njegovih.
Onların şölenlerinde lir, çenk, tef ve kaval çalınır, şarap içilir. Ama RABbin yaptıklarına dikkat etmez, ellerinin yapıtına aldırmazlar.
Otoci gledaju i strah ih obuzima, dršću krajevi zemaljski, oni se bliže i već su tu.
Kıyı halkları bunu görüp korktu. Dünyanın dört bucağı titriyor. Yaklaşıyor, geliyorlar.
Zatim me povede k vratima što gledaju na istok.
Adam beni doğuya bakan kapıya götürdü.
A Slava Jahvina uđe u Dom na vrata koja gledaju na istok.
RABbin görkemi doğuya bakan kapıdan tapınağa girdi.
A pojas: četrnaest lakata dug i četrnaest lakata širok, na četiri strane; njegov rub uokolo pol lakta, a podnožje oko njega uokolo jedan lakat; stepenice mu gledaju na istok."
Üst çıkıntının dört yandan uzunluğu ve genişliği de on dörder arşın. Çevresindeki kenarlık yarım arşın, hendeğin çevresi bir arşın. Sunağın basamakları doğuya bakacak.››
Potom me odvede natrag k izvanjskim vratima Svetišta, koja gledaju na istok: bijahu zatvorena.
Bundan sonra adam beni tapınağın doğuya bakan dış kapısına geri getirdi. Kapı kapalıydı.
Ovako govori Jahve Gospod: 'Vrata unutrašnjega predvorja, koja gledaju na istok, neka budu zatvorena šest radnih dana, a neka se otvaraju u dan subotnji; i u dan mlađaka neka se otvaraju.
‹‹ ‹Egemen RAB şöyle diyor: İç avlunun doğuya bakan kapısı altı çalışma günü kapalı, Şabat Günü ve Yeni Ay Günü ise açık kalacak.
(2:7) Vrata koja gledaju na Rijeku otvaraju se, strava je u palači.
Irmakların kapıları açıldı Ve yerle bir oldu saray.
da gledaju, gledaju - i ne vide, slušaju, slušaju - i ne razumiju, da se ne obrate pa da im se otpusti."
Öyle ki, ‹Bakıp bakıp görmesinler, Duyup duyup anlamasınlar da, Dönüp bağışlanmasınlar.› ››
Tada se okrene učenicima pa im nasamo reče: "Blago očima koje gledaju što vi gledate!
Sonra öğrencilerine dönüp özel olarak şöyle dedi: ‹‹Sizin gördüklerinizi gören gözlere ne mutlu!
Oče, hoću da i oni koje si mi dao budu gdje sam ja, da i oni budu sa mnom: da gledaju moju slavu, slavu koju si mi dao jer si me ljubio prije postanka svijeta.
Baba, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum. Çünkü dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin.
jer oči Gospodnje gledaju pravedne, uši mu slušaju vapaje njihove, a lice se Gospodnje okreće protiv zločinaca.
Çünkü Rabbin gözleri Doğru kişilerin üzerindedir. Kulakları onların yakarışına açıktır. Ama Rab kötülük yapanlara karşıdır.››
1.2765998840332s

Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!

Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?