Sljedećeg jutra ga je vidio jedan od stražara, pijanog, ispod kola, a pod rukom je još držao kost.
Sonraki sabah gardiyanlardan biri elinde kemikle bir arabanın altında sızmış hâlde bulmuş.
Držao mi je pištolj na glavi.
Ama kafama bir silaha dayamıştı değil mi?
Čudim se da si držao jezik za zubima.
Çeneni kapalı tutsan şaşarım. - Tanrım çok iyisin.
Ni pištolj nije držao u rukama do tog momenta.
O zamana kadar eline silah bile almamıştı.
Nego, mogu li se vratiti na vrijeme kad me kao zarobljenicu držao čovjek s poznatim mentalnim problemima?
AkıI sağIığı yerinde olmadığı bilinen bir adam tarafından... esir alındığım hikayeye geri dönebilir miyim?
Kako se uspjela domoći skalpela ako ju je stalno držao vezanu?
Madem sürekli bağIıydı... maket bıçağını nereden buldu?
Čovjek koji ti je ubio cijelu ekipu držao te na nišanu i ti kažeš da nije bilo prijetnje?
Adam takımındaki herkesi öldürüyor ve sana silah doğrultuyor sen de tehdit yok mu diyorsun?
Kad mi je bilo 15 godina, Arkady Federov je pobio moju obitelj, a mene je 2 godine držao u zatočeništvu.
15 yaşımdayken, Arkady Federov ailemi öldürdü. Ve beni iki yıl boyunca tutsak olarak tuttu.
Moj stari je držao do 400 ljudi na okupu poslije rata s ničim osim njihovim pouzdanjem u njegovo zapovjedništvo.
Babam savaştan sonra dört yüz adamı sırf adamların onun komutanlığına olan saygısıyla bir arada tuttu!
Kako se ta Zvijer može penjati po zidovima poput najboljeg alpiniste koristeći najmanje trenje i nepravilnosti kako bi svoje tijelo držao blizu naizgled glatkih površina.
Bu Canavar, tıpkı usta dağcılar gibi yüzeyde bulunan en ufacık pürüzü ya da çatlağı kullanarak vücudunu nispeten eğimsiz sayılabilecek ortamlara yapıştırabiliyormuş.
Držao je propovijedi o dužnostima roditelja prema djeci i djece prema njihovim roditeljima, o dužnostima bogatih prema siromašnima i siromašnih prema bogatima.
Anne babaların çocuklarına karşı görevleri ve çocukların anne babalarına karşı görevleri zenginlerin fakirlere, fakirlerin zenginlere karşı görevleri üzerine öğütler verdi.
Čovjek kojega sam voljela više nego bilo koga na svijetu držao mi je pištolj uperen u glavu i prijetio da će me ubiti, ni ne sjećam se više koliko puta.
Dünyada herkesten çok sevdiğim adam kafama bir silah dayadı ve beni öldürmekle tehdit etti, hatırlayabileceğimden daha fazla kez.
Sad, ovdje se Djevica Marija pojavila na sandviču od sira -- koji sam zapravo držao u kasinu u Las Vegasu, naravno, jer to ovo Amerika.
Burada Bakire Meryem bir peynirli sandviçte yüzünü göstermiş. Buna Las Vegas'ta bir kumarhanede dokunma şansı yakaladım. Ne de olsa burası Amerika.
Nietzsche je držao da su ljudi jedine životinje koje se smiju.
Nietzsche böyle düşünüyordu. Aslında memeliler arasında kahkahaya rastlayabiliriz.
Neki su od vas vjerojatno bili ovdje prije dvije godine kad je Jeff Han držao svoje predavanje, pa biste mogli pomisliti, 'Hm, ovo mi sliči na Microsoft Surface Table...'
Büyük ihtimalle bazılarınız iki yıl önce de burada bulunmuş ve Jeff Han'ın yaptığı tanıtımı görmüşsünüzdür. veya bazılarınız "Bu Microsoft Yüzey Masası'na benzemiyor mu?"
Sada, fotografije imaju snagu da svjetlo razumijevanja usmjere na sumnju, neznanje, a naročito -- držao sam dosta govora o ovome ali pokazat ću vam samo jednu fotografiju -- na pitanja HIVa / SIDE.
Görüntüler şüphe, habersiz kalma durumlarını anlamamız için bizlere ışık tutuyor, --aslında bu konuda birçok konuşma yaptım ama şimdi sadece bir görüntü göstereceğim-- HIV/AIDS konusunda.
Abraham uzvrati: "Zbilja sam držao da nema Božjeg straha u ovome mjestu, pa će me ljudi ubiti zbog moje žene.
İbrahim, ‹‹Çünkü burada hiç Tanrı korkusu yok›› diye yanıtladı, ‹‹Karım yüzünden beni öldürebilirler diye düşündüm.
Kako sam u ruci držao faraonov pehar, uzmem grožđa, istiještim ga u faraonov pehar, a onda stavim pehar u faraonovu ruku."
Firavunun kâsesi elimdeydi. Üzümleri alıp firavunun kâsesine sıktım. Sonra kâseyi ona verdim.››
I dok bi Mojsije držao ruke uzdignute, Izraelci bi nadjačavali; a kad bi ruke spustio, nadjačavali bi Amalečani.
Musa elini kaldırdıkça İsrailliler, indirdikçe Amalekliler kazanıyordu.
A pribor što se držao na stolu - njegove zdjele, varjače, vrčeve i pehare za izlijevanje prinosa - napravio je od čistoga zlata.
Masa için saf altından tabaklar, sahanlar, dökmelik sunu testileri, tasları yaptı.
A za nagradu - budeš li slušao ove naloge, držao ih te izvršavao - Jahve, Bog tvoj, držat će ti Savez svoj i milost za koje se zakleo tvojim ocima.
‹‹Bu ilkeleri dinler, onlara özenle uyarsanız, Tanrınız RAB atalarınıza ant içerek verdiği söz uyarınca sizinle yaptığı antlaşmaya bağlı kalacak.
Jahve će od tebe učiniti narod sebi posvećen, kako ti se zakleo, ako budeš držao zapovijedi Jahve, Boga svoga, i hodio njegovim putovima.
‹‹Tanrınız RABbin buyruklarına uyar, Onun yollarında yürürseniz, RAB size içtiği ant uyarınca sizi kendisi için kutsal bir halk olarak koruyacaktır.
Ako ne budeš držao i vršio riječi ovoga Zakona što su napisane u ovoj knjizi, ne poštujući ovo slavno i strašno Ime - Jahvu, Boga svoga
‹‹Bu kitapta yazılı yasanın bütün sözlerine uymaz, Tanrınız RABbin yüce ve heybetli adından korkmazsanız,
Da sam podmuklo napao na njega izlažući opasnosti svoj život - jer kralju ništa ne ostaje skriveno - onda bi se ti držao po strani."
Oysa Avşalomu öldürseydim -hiçbir şey kraldan gizli kalmaz- o zaman sen de beni savunmazdın.››
I ako budeš stupao mojim putovima i budeš se držao mojih zakona i zapovijedi, kao što je činio tvoj otac David, umnožit ću tvoje dane."
Eğer sen de baban Davut gibi kurallarıma ve buyruklarıma uyup yollarımda yürürsen, sana uzun ömür de vereceğim.››
A ti, ako budeš hodio preda mnom kako je hodio tvoj otac David, u nevinosti srca i pravednosti, postupao u svemu kako sam ti zapovjedio i ako budeš držao moje zakone i moje naredbe,
Sana gelince, baban Davutun yaptığı gibi, bütün yüreğinle ve doğrulukla yollarımı izler, buyurduğum her şeyi yapar, kurallarıma ve ilkelerime uyarsan,
Ali mu neću iz ruke uzeti sve kraljevstvo, jer sam ga postavio knezom za sveg njegova života, zbog sluge svoga Davida, koga sam izabrao i koji je držao moje zapovijedi i moje zakone.
Ama buyruklarıma, kurallarıma bağlı kalan, seçtiğim kulum Davutun hatırı için Süleymanın elinden bütün krallığı almayacağım. Yaşamı boyunca onu önder yapacağım.
i povika on čovjeku Božjem koji je došao iz Judeje: "Ovako veli Jahve: zato što nisi poslušao zapovijedi Jahvine i nisi držao naredbe koju ti je dao Jahve, Bog tvoj,
O da Yahudadan gelen Tanrı adamına şöyle dedi: ‹‹RAB diyor ki, ‹Madem RABbin sözünü dinlemedin, Tanrın RABbin sana verdiği buyruğa uymayıp
Prionuo je uz Jahvu i nikada se nije okrenuo od njega. Držao je sve zapovijedi što ih je Jahve dao preko Mojsija.
RABbe çok bağlıydı, Onun yolundan ayrılmadı, RABbin Musaya vermiş olduğu buyrukları yerine getirdi.
Tako je poginuo Šaul za svoju nevjeru kojom se iznevjerio Jahvi: nije držao Jahvine zapovijedi i povrh toga je pitao za savjet bajačicu,
Saul RAB'be ihanet ettiği için öldü. RAB'bin sözünü yerine getirmedi. Yol göstermesi için RAB'be danışacağına bir cinciye danıştı. Bu yüzden RAB onu öldürdü. Krallığını da İşay oğlu Davut'a devretti.
A mome sinu Salomonu daj pošteno srce da bi se držao tvojih zapovijedi, tvojih odredaba i tvojih uredaba, da bi vršio sve i da bi sagradio dvor za koji sam sve spremio!"
Oğlum Süleymana bütün buyruklarına, uyarılarına, kurallarına uymak, hazırlığını yaptığım tapınağı kurmak için istekli bir yürek ver.››
Tko ne bude držao Zakona Boga tvojega - koji je i kraljev zakon - neka se oštro osudi: na smrt, na progonstvo, na novčanu globu ili na tamnicu."
Tanrının Yasasına ve kralın buyruklarına uymayanlar ya ölümle, ya sürgünle, ya mallarına el konarak, ya da hapsedilerek cezalandırılsın.››
Nato se rasrdi Elihu, sin Barakeelov, iz Buza, od plemena Ramova: planu gnjevom na Joba zato što je sebe držao pravednim pred Bogom;
Ram ailesinden Bûzlu Barakel oğlu Elihu Eyüpe çok öfkelendi. Çünkü Eyüp kendini Tanrıdan haklı görüyordu.
(49:19) Ako se u životu držao sretnim - "Govorit će se da ti je dobro bilo!"
Yaşarken kendini mutlu saysa bile, Başarılı olunca övülse bile.
"Treći, opet dođe govoreći: 'Gospodaru, evo ti tvoje mne. Držao sam je pohranjenu u rupcu.
‹‹Başka biri geldi, ‹Efendimiz› dedi, ‹İşte senin minan! Onu bir mendile sarıp sakladım.
Kako se pak on držao Petra i Ivana, sav se narod zapanjen strča k njima u trijem zvani Salomonov.
Adam, Petrusla Yuhannaya tutunuyordu. Bütün halk hayret içinde Süleymanın Eyvanı denilen yerde onlara doğru koşuştu.
On, trajni lik Božji, nije se kao plijena držao svoje jednakosti s Bogom,
Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrıya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı.
Govoraše šestom anđelu koji je držao trublju: "Odriješi ona četiri anđela svezana na Rijeci velikoj, Eufratu."
Ses, elinde borazan olan altıncı meleğe, ‹‹Büyük Fırat Irmağının yanında bağlı duran dört meleği çöz›› dedi.
2.0068969726562s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?
Onu yaklaşık altı ay elinde tuttun. 