Volio bih da je ag. Purdue živ. On bi cijenio tu ironiju.
Keşke bu konudaki ironiyi irdelemek için, Ajan Purdue da burada olsaydı.
Lacy, željela bih da upoznaš ag. Durama.
Lacy, Ajan Duram ile tanışmanı istiyorum.
Džek, ag. Morgan i njen partner idu ka tebi sa marincima.
Jack, Ajan Morgan ve ortağı, asker desteğiyle birlikte sana doğru geliyorlar.
Naš šef lokalne postaje, Ag. Navarro osobno vodi raciju na mjesto gdje mislimo da se skriva.
Yerel istasyon şefimiz Ajan Navarro saklandığını düşündüğümüz yere yapılacak baskına bizzat liderlik ediyor.
(Audio) AG: Većina modernih programa vjetra se sastoji od...
(Ses) AG: Birçok modern rüzgar türbini büyük bir...
AG: Pripremio je svoju bilježnicu za eksperimente.
AG: Tamam, deney defterini ortaya koydu.
AG: Svaki će znanstvenik prepoznati ovaj izraz očaja.
AG: Her araştırmacı bu umutsuzluk ifadesini tanıyacaktır.
(Smijeh) AG: A sada sljedeća ideja.
(gülüşmeler) AG: Şimdi bu onun yeni fikri.
AG: Pa, ja mislim, u osnovi ono što je izazvalo to ogromno povećanje bila je grupa sirijskih izbjeglica.
AG: Bu büyük artışı tetikleyen şeyin Suriyeli mülteci grup olduğunu düşünüyorum.
AG: Pa, nespremna jer je bila podijeljena, a kada ste podijeljeni, ne želite priznati realnost.
AG: Hazırlıksızdı çünkü bölünmüştü. Bölündüğünüzde gerçeği bilmek istemezsiniz.
AG: Moja zemlja bi trebala primiti četiri tisuće.
AG: Benim ülkem dört bin kadar alabileceğini düşündü.
AG: Pa, to je pitanje na koje nema odgovora, jer izbjeglice imaju pravo da budu zaštićene.
AG: Bu cevabı olmayan bir soru çünkü mültecilerin korunma hakları var.
Premijer -- AG: Ali, ako mogu, u vezi toga: Mislim, što Europa vidi kod kuće u selu gdje nema migranata?
Başbakan -- AG: İzin verirseniz bunun üzerine şunu söylemek istiyorum: Hiç göçmenin olmadığı bir köyde evinde oturan bir Avrupalı ne görür?
AG: Kada bi se pravilno upravljalo situacijom i primjereno distribuiralo ljude diljem Europe, uvijek biste imali postotak koji sam spomenuo jedan na svakih 2.000.
AG: Eğer bu durum düzgün bir şekilde idare edilseydi ve insanlar Avrupanın dört bir yanına düzenli şekilde dağıtılsaydı daima daha önceden bahsettiğim orana sahip olurduk. 2000'e 1
AG: Pa, 86 posto izbjeglica u svijetu nalazi se u zemljama u razvoju.
AG: Dünyadaki mültecilerin yüzde 86'sı gelişmekte olan ülkelerdeler.
AG: Pa, nije to samo Donald Trump.
AG: Bunu söyleyen sadece Donald Trump değil.
AG: U smislu da, hoću reći, za mnoge ljude prva reakcija u vezi ovakvih terorističkih napada je: zatvorite sve granice -- ne shvaćajući da je problem terorizma u Europi uglavnom "domaći".
AG: Şu anlamda ki; bu tür terör saldırılarında çoğu kişinin ilk tepkisi: bütün sınırları kapatın-- Avrupa'daki terörist sorununun geniş ölçekte burada yetişen bir şey olduğunu anlamıyorlar.
AG: [Vjerujem] da je to bilo namjerno jer dio strategije Daesha je protiv izbjeglica, zato jer oni izbjeglice vide kao ljude koji bi trebali biti uz kalifat, a traže utočište kod križara.
AG: Bunun kasıtlı olduğunu düşünüyorum çünkü DAEŞ'in stratejilerinin bir kısmı mültecilere karşı çünkü mültecileri halifenin yanında olmaktansa haçlıların yanına kaçanlar olarak görüyorlar.
AG: Pa, gledajte: U 2005.-oj mi smo pomagali milijunu ljudi da se vrate domovima u sigurnosti i dostojanstvu jer su sukobi završili.
AG: Bakın: 2005'te, bir milyon insanın güvenle ve haysiyetle evlerine dönmelerine yardım ediyorduk çünkü çatışmalar bitmişti.
AG: Pa, mislim da ne bih pisao nikakvu poruku.
AG: Herhangi bir mesaj yazacağımı düşünmüyorum.
AG: Mislim da je je prijelaz -- znate, u poslovnom sam svijetu tek 15 godina.
Al Gore: Bence bu kesişme -- biliyorsun, sadece 15 yıl iş dünyasındaydım
AG: Hvala Vama što ste me ponovo pozvali na TED.
C.A.: TED'e tekrar geldiğin için teşekkürler.
AP: Kontrola sa Zemlje bojniku Tomu, AG: Pet, Četiri, Tri, Dva, Jedan... AP: Počinjemo odbrojavanje, upali motore.