En son gördüğümde şu ağaçlara doğru iniş yapıyordu.
Sist jeg så ham svevde han mot trærne der borte.
Her Cadılar Bayramı'nda ağaçlara iç çamaşırları asılıyor.
Og hver eneste Halloween, er trærne fulle av undertøy.
Sarı Çıyanlar ağaçlara mayın döşemiş, koca bir müfrezeyi doğramışlar.
Charlie hadde plassert antipersonellminer i trærne.
Onu ağaçlara koydum çünkü oda ağaçtan yapılma şimdi akrabalarıyla birlikte olabilir.
Jeg la den i skogen fordi den var av tre... og den burde være med familien sin.
Pis şebek... defol git de ağaçlara tırman sen.
Svarting... dra deg ut og sleng deg opp i trærne.
Şu dağlara ve ağaçlara bir bak.
Og se på fjellene, og alle trærne.
Pekala, adım izlerimi takip edin ve ağaçlara doğru atlayın.
Ok, gå i mine fotspor, og hopp over til trærne.
Eric ağaçlara bile izin vermediklerini söyledi.
Eric sa det ikke er lov med trær engang.
Yani, ayakkabını kendin bağlayıp ağaçlara tırmandığın ve havai fişek patlattığın bir yaşta anneni emiyordun.
Så du knyttet skolissen, klatret i trær sprengte kinaputter og ble ammet av mamma.
Hayır, biz projeksiyon odasındaki ağaçlara bakıyoruz.
Nei, vi ser på trærne i prosjektorrommet.
Ağaçlara, duvarlara tırmanır. Nerede olursan ol sana ulaşır.
De kan klatre i vegger og trær og få tak i deg hvor som helst.
Bu ağaçlara baktığında, aynı şu meşe ağacı gibi, her zaman orada olduğunu ve olacağını anlarsın.
Man ser inn i disse skogene og man tror at de alltid har vært her og at de alltid vil være det, som den gamle eika her.
Ardından beş kralı vurup öldürdü ve her birini bir ağaca astı. Akşama dek öylece ağaçlara asılı kaldılar.
Derefter hugg Josva dem ned og drepte dem og hengte dem op på fem trær; og de blev hengende på trærne helt til aftenen.
Sular ağacı besledi, Derin su kaynakları büyüttü. Akarsular dikili olduğu yerin çevresine akıyor, Kanalları kırdaki bütün ağaçlara erişiyordu.
Vannet gjorde ham stor, vanndypet gjorde ham høi; med sine strømmer gikk det rundt om det sted hvor han var plantet, og sendte sine vannløp ut til alle markens trær.
Adam başını kaldırıp, ‹‹İnsanlar görüyorum›› dedi, ‹‹Ağaçlara benziyorlar, ama yürüyorlar.››
Og han så op og sa: Jeg kan se mennesker; for jeg ser folk gå omkring likesom trær.
‹‹Biz Tanrımızın kullarını alınlarından mühürleyene dek karaya, denize ya da ağaçlara zarar vermeyin!››
Skad ikke jorden eller havet eller trærne før vi har satt innsegl på vår Guds tjenere i deres panner!
0.68059587478638s
Last ned vår ordspillapp gratis!
Koble bokstaver, oppdag ord og utfordre hjernen din på hvert nye nivå. Klar for eventyret?